uzuuunca bir aradan sonra oturup da yazma fırsatı buldum çok mesudum. en önce dün gece izlediğim doctor who bölümü ile başlamak istiyorum.
o bölüm neydi öyle ya? AAAAAA! çığlık çığlığa bağırasım var. hani evde annemve kardeşim de evardı ama anlatsam anlamadılar, ne kadar şoklara girdiğime anlam dahi veremediler. ben ki emmy'lerde heyecan yaratan kişi, oscar'ı gözünü kırpmadan izleyen kız, altın kürelerde ipucu arayan genç. yazarlığa hayran oldum arkadaşım. böyle birşey yok. ya zaten fikir korkunç derecede ilginç. iki zaman yolcusu. zıt zamanlarda çakışıyorlar.
adam onu tanımıyor. kadın onu son kez görüyor.
adam onu yavaş yavaş tanıyor. kadının hayatının ikinci yarısının sonlarından geriye geliyoruz.
adam kadını son kez görüyor. kadının hayatının ortası, en mutsuz günü.
keyword: SPOILERS.
ya da baştan alalım:
kadın onu ilk kez görüyor. adam artık kadının kim olduğunu biliyor, artık adam ipucu veremez.
kadın onu her görüşünde bir düşmanlık bir çekim. adam hoşgörüyle yaklaşıyor, daha da çok güveniyor.
kadın: onu öldürmeye eğitimli. adam öleceği günü biliyor. nasıl nasıl nasıl nasıl?
işte tüm sorularımın bir kısmının cevabını dün öğrendim ben. bir yere not ettim bu arada. aşağıya yazayım da bulunsun burada.
bebişken doğduğu facility'den kaçırdılar onu.
bir yetimhanedeydi zannımca.
sonra astronot kıyafetine soktular.
yardım istedi ama doktorlar geldikten sonra çok geçti, kaçtı.
bir ara çocukken ölmek üzereydi. regenarate oldu.
amy'nin çocukluk arkadaşıydı uzun yıllar.
bildiğimiz haline dönüştü. doktoru kurtardı o gün. tüm regenaration enerjisini harcadı.
arada doktorasını aldı, ama onu yalnız bırakmamışlar. bir kere daha astronot yaptılar.
ölecek doktor.
hapishaneye atacaklar. sonra çıkıp kaçıp doktorun yanına gitmeler. ama ilk kez tanışmaile başlıyor o hikaye. bkz: yukarısı.
dün birkaç tane spekülasyon okudum. baya baya teoriler üretilmiş. ne olacak bilmiyorum. ama çok merak ediyorum. tek dileğim diğer efsane dizilerim gibi -buffy örneğin- eksiklik kalmasın. sorularımın cevabını alayım. lost hayranlarının yaşadığı bok duyguya saplanıp kalmayalım, çok üzülürüm.
itiraf ediyorum, amy pond ve rory'ciğimin yaşadıkları rose tyler'ı unutturdu yeminlen! rose tyler gerçekten ultimate companion'dı benim için. tabi christopher ve david'in companion'ı olması en önemli faktör. en sevdiğim doktorlar dile kolay. ama bu son doktor da iyi çıktı. fıtı fıtı bu genç çocuk edaları beni benden almakla birlikte, o yaşlı görmüş geçirmiş yorgun adam rolünün hakkını verdi. aferim. (efendim bu aferim'i bilerek böyle yazıyorum, böyle daha bi dedevari olup daha güçlü geliyor kulağıma, kimseler ayyyy yazılışını bilmiyor triplerine girsin istemem)
şunu da yazayim bu arada. 5.11'deki odanın benzerini 6.2'ye koymanız, night terrors'daki şarkıyı 6.13'te gözümüze sokmanız neydi öyle?? gerçekten diziyi başlatmadan önce tüm bölümleri yazdınız mı siz? helal olsun be! kıskandım. türk dizilerine taş çıkaracak senaryolar yazarım hiç şüphem yok. daha önceki yazılarda bahsettiğim zibilyon tane yazı hikoş muhabbetinde açıkladığım gibi kendime güvenim tam. ama bu tip bir kurgu... herkesi aşar. ödül verin ya bu adamlara. moffat'ın önünde eğilin. daha da önemlisi murray gold'u kucaklayın ey soundtrackleri takip eden hayranlar kitlesi. adamın melody of river şarkısındaki ezgileri river'lı tüm kilit -acıklı da diyebiliriz- sahnelerde duymak ürpertti beni. nasıl da güzel yerleştirmişler yarebbim? tamam, rose's theme ile doomsday de benziyor ve bizim bu tip bir tutarlılığı bekliyor olmamız kesin. ama insan takdir ediyor. valla bundan böyle bir webber, horner, yared ile aynı kategoride benim için kendisi. o kadar büyük değil belki evet itiraz edenler olabilir, amabig league'e koydum gitti! oh.