15 Aralık 2014

[Küflü Börek Kokusu.]

Ruyalar vardir hani, onlari gormek istediginiz, onlara uyanmak istediginiz gunlerin ruyalari...

Bir zamanlarinizin ruyalari, kabusa donusuverirler bir gun. Kalp kirilmaya en once ruyalardan baslar. Ruyalarin tersinin kabus olmadigi gunlere uyaniverirsiniz bir sabah.

Ruyaniz, kabusunuz olmustur artik.

Uyanali tam 12 saat oldu ama dun gece gordugum o ruya/ruyanin tersi/kabus hala kanimi donduruyor.

Kalp kirikligi en once ruyalardan basliyor da, en son nasil insani kendine birakiyor?

Kendini bos aniniza denk geldiginde firinin icinde unutulmus borek gibi kirk yilda bir animsatan kuflu borek kokusu. Gelme artik, ruyalarimda bile duymak istemiyorum seni.

14 Aralık 2014

[Homeland S4E8-11.]

homeland bu sezon o kadar güzel ki, soluk soluğa izlemekten blog yazamamışım yahu!

en son yedinci bölümün yorumlarını yapmıştım, kaldığım yerden devam ediyorum. bitireceğim nokta ise sezon finalinden bir önceki bölümün sonu. haftaya sezon finaliyle birlikte doruklara çıkıciiz inşallah.

efenim sekizinci bölüm uzuuuun bir saving saul bölümüydü. doğrusu pek de umrumda olmayan, dünyanın en bayık insanı olduğu için pek de heyecanlanmadım. dağın başında kalakalsaydı yada şehrin ortasında alnının ortasında vurulsaydı çok sevinirdim. böylece saul the grumpy şirinden kurtulmuş olurduk. velhasıl sekizinci bölüm çok da heyecan yaratmamakla birlikte sonunu izlemek için değerdi:  en başta belirttiğim üzere en sonunda çok şükür biri carrie'ye içerdeki köstebeğin gudubet adam olduğunu söyledi. üstelik beni zehirlemeniz çok ucuzdu sohbetinin üzerine söyledi ki, yine beni fethettin pakistanlı adam. aferim, aferim.

derken derken geliyorum dokuzuncu bölüme. saving saul temalı bölümlerden ikincisi. allahım saul'un oturduğu yerde kalıp mıymış mıymış beni bu işlere konu yapmayın krizlerinde beynini patlatın da kurtulalım demedim değil. ama tabii bölümü harika yapan bu bölüm boyunca yaşanılan krizler değildi. sonuydu yahu sonuydu. anam elalem konsolosluğu basıyor, bombalar patlıyor, carrie tuzağa filan düşürülüyor dizide bu nedir! bir ara verin de nefes alalım, öleceğiz ayol.

gerçekten de maceraya beş dakika ara verin bacılar yakarışlarımı duyan senarist ekibi cidden o dev finalde bölümü bitirdiler ve biz kendimizi bir sonraki haftada kaldığımız yerde bulduk. tanrım olacak iş miydi bu olanlar soruyorum size. en başından alırsak, konsolosluğu basan taliban yardıra yardıra bayrağını çekti. doğrusu bu kadar organizasyon bu kadar istihbaratı şaşkınlıkla takdir ettim. bu ne lan? bu nası bişey? bölümün yıldızı yine quinn'di ve herkesleri kurtardı. ammavelakin olacak iş miydi bu dediğim olay gerçekleşti ve fara bu bölümün sonunda öldü. haqqani zaten onu aldığında ona zarar vereceğini hissettmiştim ama hain deyip öldüreceğini düşünmediydim. valla gitti kız. yazık oldu. ailesini aradıkları sahne baya etkileyiciydi yine carrie. bravo doğrusu. ve max. anam max sen neymişssin be? olayın nedir fara ile merak etmedim değil.

tabii bu noktada ayrı bir konu olarak konsolos kadının çirkef kocasına değinmeyi bir borç bilirim. ya sen baş yüzsüz müsün hayvan? bu kadar saf mısın? gerizekalı mısın? yeminle inanılmazsın ya. cidden senin boşboğazlığın yüzünden öldü şu insanlar. ne düşünmüş olabilirsin ki? geberesice herifin kendini asacağına filan hiç inanmadım bu arada. kadını zor duruma düşürdü, onu bir tarttı filan. götümün güven oyunları. gerçekten çok kızdım, sen ölseydin biraz hızımı alabilirdim ama olmadı. hapishanelerde gün ışığını görmeden öl lan. zaten desperate housewives'tan beri gıcığım sana paul, valla sinirlerimi tepeme çıkarttın. of.

şimdi on birinci bölümden olaylara devam edersek, onuncu bölümün sonunda quinn yardırarak ortamları terk etti ve haqqani'yi kişisel bir mesele haline getirdi. doğrusu onun yaşadıklarını düşününce bu durum garip değil. ama şunu söylemek lazım: quinn'e birşey olursa cidden bir süre bu diziyi izlemem. neyse efenim carrie onu bırakamayacağından bölüm quinn - haqqani - carrie ve lüzumsuz alman görevli kadın arasında gitti geldi. lockheart sıçmalardan sıçma beğenedursun, quinn dev bir bomba planıyla göz doldurdu yeminle. carrie herşeyin ortasına sıçaraktan operasyonu durdurdu -ben bu noktada sivil kayıpları düşünecek hali geçtim bu arada. patlamalar filan baya kaptırmış durumdayım. adeta bir dexter heyecanı ve kan macerası şeklinde izliyorum diziyi. haqqani kasting'e de selam ederim doğrusu, bravo.- ve birden bire ne görelim? teeeeee geçen sezondan beri gudubet saul'la sohbetlere koşan bir türlü ısınamadığım çirkef suratlı bey amca haqqani ile aynı arabada olmasın mı? yuh. adam üst düzey görevli, amerika'nın bundan nasıl haberi olmaz doğrusu şaşkınlıklar içinde olmakla birlikte, birkaç sezona yayılmış dev leak hikayesi için ayrıca takdir ediyorum. bundan sonrası sezon finali artık.

bu sezonun tadı damağımda kaldı, sezon finaliyle zirve yapması dileğiyle selamlarım sizi.

haftaya görüşmek üzere.

[Savaş.]

geçen yıl şubat ayında twitter'da dikkatimi çeken hareketlenmeler oldu sayın seyirciler. fark ettim ki damla sönmez'in rol aldığı bir tiyatro oyunu sahnelenmeye başlamış. bu arada bu heyecanın sebebi şurdan geliyor: türkan saylan'ın hayatından kesitler taşıyan türkan dizisinde tanıdım kendisini. bu diziyle birlikte çok harika oyuncular tanıdım ne mutlu ki. mesela tiyatro pera'yla tanışmam ve nesrin kazankaya'ya hayranlığım türkan sonrasında kendisini merak edip kendi yazıp oynadığı ve yönettiği oyunları izledikten sonra başlamıştır. işte efendim bu seriyi pınar öğün'lü mi minör muhteşem bir şekilde devam ettirdi. acep damla sönmez nasıl bir oyuncu derken gözlerimi bu oyuna açtım. tahmin edersiniz ki bende bir heyecan bir heyecan ki sormayın. üstelik ekibin geri kalanına baktım, heyecan kat be kat arttı. ekip inanılmaz!

tabii sonrasında bir hüzün sardı.

ben isviçre semalarındayken oyun sahnelenmeye başladı ama ben izleyemiyorum. ne olacak, kaçıracak mıyım filan fıstık derken efendim derken en sonunda cumartesi akşamı savaş'ı yakaladım. oy, iyi ki yakaladım.

merak ettiğim damla sönmez'in karakteri oyunun anlatmak istediklerinin yarısını saklayan dili ile birlikte beni çok etkiledi. hatta bir sahne var ki -tam önümde cereyan ettiğinden belki de- dehşete kapıldım, kanım dondu. dizlerimi göğsüme topladım desem yeridir. of.

bir yandan da ecem uzun'dan bahsetmek istiyorum. zati kendisi bir çok ödül almış bu oyundaki performansı ile birlikte. doğrusu hak etmiş. bravo bravo. attığı kahkahalar, çığlıklar, oynadığı oyunlar, koluma dokunma deyişi bir süre gözümün önünden gitmeyecek.

tilbe saran'ın yüzündeki hüzünlü ifade, çaresiz iğrenme, aşk uzunca bir süre aklımdan silinmeyecek. nasıl silinebilir ki? yatağın tozu hala içimi bunaltırken, orada yaşam savaşı veren bu kadın nasıl silinebilir soruyorum size sayın seyirciler.

sermet yeşil ise şubat'taki deli karakteri ile dikkatimi çektikten sonra yine kalbimdeki ayrı yerini korumaya devam edecek. sevgi dolu halleri, korkak halleri, kıskanç halleri... bravo bravo bravo.

izleyin izlettirin dostlar.

dipnot: bu arada girince hemen sağ taraftaki ikinci sırada oturdum, karton üzerine battaniyenin serili olduğu köşe sağ alt çaprazımda ve aynı zamanda önümde kaldı. bu noktadan izlemek çok güzel, tavsiye ederim. ufak bir eleştiri olarak diğer yerlerden izlemenin çok iyi olmadığını düşünüyorum. her ne kadar oyuncular sahneyi çok güzel kullansalar da (yerdeki beyaz çakıllar çok akıllıca seçilmiş bence. çünkü en ufak hareket izini belli ediyorlar, sahnenin zeminine de bir yaşanmışlık katıyorlar) oturma düzenine göre esasen girişe paralel oynuyorlar diyebilirim. diğer yerlerde oturmak görüş açınızı etkileyebilir, dikkat.

[Kurusıkı.]

12 aralık cuma günü bkm'de kurusıkı oyununu izledim. uzun lafın kısası bu oyunu izleyin a dostlar. aralık ayı boyunca her cuma bkm'de oynuyor olacak.

oyun hakkında hiç bir spoiler vermeksizin şunları yazabilirim:

hem güldüren hem de şaşırtan/üzen/dehşete düşüren bir oyun bu. ama dozajı o kadar güzel ayarlanmış ki, gülerken korkuyorsunuz, üzülürken sizi bir gülme alıyor. bayıldım doğrusu. zaten arada gülümsemesek depresyonlara girerdim ben heralde.

kadroyu izlemek ayrı bir keyif, herkes rolüne acayip oturmuş doğrusu. ama gökçe bahadır bambaşka. kendisine kayıp şehir'de hayran olduktan sonra tiyatro sahnesinde görmeyi merakla bekliyordum. doğrusu bu bekleyişe değdi.

keyfinin yerinde olduğu sahnelerden dehşetli anlarına, mutsuzluğun zirvesindeki hallerinden, öfkenin en koyu rengine tüm sahnelerde hayranlıkla izledim, izledik. 

doğrusu eğer ara olmasaydı soluk alamayacaktık. 

bravo. 

bravo.

bravo.

birkaç kere daha izlenecek ters köşe bir oyun ve harika oyuncular istiyorsanız, hem gülmeye hem de sinirlerinizi bozmaya adaysanız hedefiniz kurusıkı olsun.

aman dikkat, şeytan doldurabilir.

[Homeland: S4E7.]

homeland'de bir başka bölümde daha beraberiz. doğrusu merak ediyoruz amerikan büyükelçinin kocasının ajan olduğunu anlamaları ne kadar sürecek diye. hey yareppim. diren carrie.

zaten brody ile karşılaştığın anda izlerken bizi çok üzdün ah canım benim ya. kıyamam ben sana kıyamam. sevgiili yer gök aşk'taki sultan'ın söylediği gibi allahım aklımızı alma diyor ve yepyeni bölümün özetine geçiyorum. ve evet, uzun süredir yapamadığım canlı yayın yorumlarımla ekran başındayım.

haydi bakalım carrie gözlerini bir odada açtı. ay bu güzelim kadın bitmiş görünüyor naaptınız lan? tabii daha ne yapacaklar çat çat zehirlediler haplarıyla daha ne yapsınlaaar!

bu arada carrie'nin gözlerini açtığı ev baya güzel bir ev, hayran olduğumdur.

ayı herifler seni zehirledi sen de gözünü burda açtın carrie daha ne olsun, tabii sana bunları anlatmıyorlar ama mevzu ordan geliyor.

ay allahım kadını bağladınız mı? inanamıyorum şu an. ay carrie matheson, ay claire danes, harika bir insansın ya. şimi açıp bir de romeo ve juliet izleyeceğim, o derece bir hüzünlenme yaşıyorum. artık kadına ne ilaç verdilerse vücut hala etkisinde, yeminle kanım dondu.

ay kadına gel, olay entrika karıştırıyor ortaklarına söylemiyor. bu nasıl bir boktur ya, nasıl bir kumpaslardır deli olmamak elde değil. yeminle bu işler hiç bana göre değil.

efendim bu noktada canlı yayın yorumlarıma ara vermek zorunda kaldım. devamını aklımda kalanlardan yazacağım.

ah carrie ah, beni bu bölümün sonuyla bitirdin. kıyamam ben sana ya. kıyamam. brody'nin karşımıza çıkmasıyla birlikte benim bile nutkum tutuldu, elim ayağım boşaldı, carrie ne yapsın! kıyamam sana ben carrie. kıyamam. bu kadar zayıf bir an, bu kadar güzel şekilde anlatılamazdı helal olsun. canımsın carrie. ay valla yorumlarımın bittiği ve kendini tekrarladığı bir noktadayım, o kadar beğendim bu bölümün sonunu.

şimdi sıra gelsin diğer bölümlerin ard arda yorumlarıııı.

[The Walking Dead: S5E8.]

efendim the walking dead'in sezon yarı finalinin yorumları ile karşınızdayım.

ama sorarsanız ne yazacaksın diye, ben de sorayım size: ne diyeyim ki?

tüm bölüm adeta bir icc tahkimi havası yaratıldı, planlar, düzenekler, pazarlıklar bilmemneler yapıldı. ne için? soruyorum lan ne için?

norman reedus'un saatlerce ağladığını duyduğum anda iki kelime belirdi zihnimde: carol. beth.

önce içimden carol'ın ölmesini geçirdim ama o kadar güçlü bir karakter ölmez diye düşündüm. çünkü o diziden çıkarsa rick'in mıymışlıklarını dengeleyecek biri kalmaz. denge baya sarsılır.

düşününce beth dedim. beth. sevdiğim bir karakter kendisi. tough bir kere. dizide başladığı noktadan vardığı noktaya baktığımızda en büyük değişimi gösterenlerden. güçlü. başkalarının zaferleriyle bile mutlu olan bir kız. soğukkanlı. yani göründüğü kadar minnoş ve güçsüz değil.

her ne kadar beth'in öleceğini anlamış olsam da böyle birşey düşünmemiştim. olmadı ya olmadı son dakkada.

bir de tabii maggie yüzü var madalyonun. o da bir bölüm içinde kaybettiğini sandığı kardeşine kavuşmayı bekledi, bir bölüm içinde kaybetti. aaah ah. kahroldum yeminle kahroldum.

daryl'in kucağında beth'le çıktığı sahne ben bittim.

sevindiğim tek şey beth'in zaten başından vurulması oldu. yoksa öldükten sonra bir kere daha öldürülmesi gerekecekti. kim yapacaktı ya kim? daryl'ciğim mi? maggie mi? carol mı? of çok daraldım yeminle yazarken bile.

kış sonrasında göreceğiz bakalım bizi neler bekliyor. bakalım birkaç ay sonra mı başlayacak yoksa olayların hemen ardından mı?

ne olur bilinmez, ama ben o zamana anca toparlanacağım.

[The Walking Dead: S5E7.]

bir başka walking dead bölümü ile daha  selamlarım sizi a dostlar. here we go, canlı yayın yorumlar:

zombilerin sese geldiği bir dünyada takır takır baltayla koltuk kırın. çok mantıklı bence. hey allahım ya.

ay rick, çirkin bebiş ve gudubet carl kilisede yaşasın ve biz artık diğerlerinin macerasını izleyelim bence. of valla bu ekibi görür görmez bayıyorum.

yani o kadar umrumda değil ki şu an şu kilisede yaşananlar, ancak bu kadar olur.

ben de diyorum bunlar neden bahsediyor, ohoooo unuttuk gitti anam o ölen adamı. behey. bir daha söylüyorum, umrumuzda mı sizce.

ay tipitoş kızla glenn bir araya gelse de maggie'nin nevrozlarına tanık olsak mesela. ya da vazgeçtim, hiç görmeyelim, buna da bayarım kesin.

anam maggie senden beklenmeyecek hamleler yapıyorsun, bravo. of, cidden bu askeri chapter kapansa çok sevincem.

ay rick kalk bir traş ol bok gibi görünüyorsun, pisliğinden bir arın lütfen ya.

bu kadar action dolu bir dizide bütün hikayeyi yavaşlatan peder gibi bir karakter olmasının sebebi ne merak içindeyim.

işte bir tane insani hareketi maggie ile gördük. şöyle baymadan yapsanız da baymasanız. aferim maggie.

eğer bu dizide daryl'e birşey olursa, cidden izlemeyi bırakırım. bak buraya yazıyorum.

ayyyy rosita kalp!

rahip kesin bok birşey peşinde de hayrdi hayırlısı bakalım.

bu polis amca bu kızı tufaya düşürecek de dur bakalım hayırlısı.

of. mallık doruklarındayız yine amk.

evet, ver elini yarı sezon finali. beklenen hikaye birleşmeleri önümüzdeki bölümde yaşanacak inşallah. ama internetlerde bir haber okudum. habere göre daryl'i oynayan norman reedus, son bölümdeki bazı sahneleri çekmeden önce saatlerce hönküre hönküre ağlamış. ağlamış ki o sahne -her ne ise artık- çekilirken ağlamasın. işte ben bu haberi okuyunca neler olacağını tahmin ettimimsi. bir sonraki yazıda yazacağım, catch me if you can.

[The Walking Dead: S5E6.]

walking dead'in ilerlediği yön beni çok mutlu ediyor açıkçası. eğer tüm bu ayrı timeline'a sahip hikayeler birleşebilirse, o kadar güzel olacak ki... haydi hayırlısı diyerek izliyorum doğrusu.

bu arada bence bu bölüm benim beklediğim bölüm. daryl ve bizi şaşkınlıklara sürükleyen carol, inşallah çılgın kızımız beth'i kurtaracak. 

evet aranağme yapmam gerekirse bir önceki bölüm sıkıntıdan çatlayayazdım. glenn maggie ve asker ekibi o kadar beni ilgilendirmiyordu ki... zaten o adamın bir bok bilmediği biraz olsun belliydi. kıyametler kopmuş olaylar karışmış adam hala sivil sivil takılıyor muydu yani? ama yine de hakkını yemiyorum, asker amca çok güzel bir kriz geçirdi. bence onun konumunda olan herkes böyle kafayı yerdi. yuh lan yuh! bence yere çarpmakla az bile etti. artık öldü mü ölmedi mi anımsayamayacağım amma üzülmedim. manipulative bok.

canlı yorumlarıma gelince, şöyle buyrun:

aman tanrım hastaneye mi girdiler carol'la daryl şu an? nasıl bir yerdeler? uf ya bu dizinin gergin anlar yaşatmasını özledik. artık sadece sokakta gezinen zombiler görüyoruz, ilk sezondaki gibi koltukların altına atlatacak şeyler yaşamıyoruz. garip yani. insan oğlu buna da mı alışıyor nedir?

bu arada bence carol ve daryl için başka bir dizi yapsınlar. cidden yani onlar giderse hayatta ezik grimes ailesini izlemem.

ya bebişim daryl leyla mısın işte of, kadının kocası manyaktı işte amaaan. uzatmasak gereksiz diyaloglarla?

fak fak fak fak fak. aradığım ruh buuuuu!

yaaaaaaaaaaaaa, daryl adamsın yaaaaa. onyüzbinmilyon kalp kalp kalp!!!!

müzik bu bölüm baya güzel yalnız. ilk kez mi bu kadar dikkat ediyorum çözemedim ama cidden çok güzel. derin derin.

ya daryl senin aklına kurban olsunlar ya, defterin kenarını yakmalar filan nedir canım benim, adamsın.

beynin başını parçalarlar inşallah şu çadırdan çıkanlar lan. daryl'e dokunanlar gebersin umrum olmaz.

ay carol şu kıçı kırık depresyonunu bırakabilir misin pliyz? içimizi kıydın aq.

ikiniz de binin geberin gidin düşen arabanın içinde tamam mı? of daralttınız yauv.

hah, belliydi bunun böyle olacağı. belliydi amk belliydi.

şeyin şeyini gördün lan pezevenk.oh çok iyi oldu sana, asla yardımcı olmayın lan. asla yardım etmeyin. herife bak milletin silahını çal da yolunu bul öyle değil, vay eşşoleşşek vay! hadi yine iyisin, şanslı günündesin.

haydi bakalıııım, inşallah öteki bölüm kaldığımız yerden başlar da ezikler eziği rick'lerin cephesine dönmeyiiiiz. cidden en merak ettiğim hikaye bu hikaye, diğerleri pek de umrumda değil. zaten hepsi tertemiz yalan oldu.

[Once Upon a Time: S4E11.]

once upon a time izlemeyi çok seviyorum. bu dizi başladığı yerden bambaşka noktalara geldi, her sezonuyla beni şaşırttı güldürdü ve hatta ağlattı bile. o yüzden birazdan yazacaklarımı yazmadan önce bu bilgileri vermek istedim. hani sanki öncesi kötüymüş gibi anlaşılmasın diye. here we go: once upon a time'ın bu bölümü uzun süredir izlediğim en güzel bölümüydü a dostlar!

regina'nın çataaa diye evil queen kıyafeti geçmesi, emma'nın onu kızdırması ve neredeyse şeyinin şeyini göreyazması filan muhteşemdi. hele de regina ve snow'un kavgasına bayıldım! kurban olsunlar, çok özlemişiz masal dünyasını yauv! 

yareppim bu bölümün her bir anına ayrı ayrı bayıldım desem yalan olmaz. rumpel'ın çılgın planları, buzlar kraliçesinin çaldığı anılar, emma'nın çocukluğu, anna'nın şişedeki mesajı okuduğu an, charming'lerin bebişleri tehlikedeyken adeta shattered sight'tan kurtulayazmaları, herşey çok güzeldi her. şey!

uzun uzun herşeyi anlatmaya çalışmayacağım. anlatmak istediğim tek sahne var. 

buzlar kraliçesi, elizabeth mitchell.  self sacrifice noktasında beni benden aldınız. hele o müzik yok mu o müzik! adeta bir doctor who murray gold şarkısıymış gibi öldürdü beni. mahvetti. 

elsa, emma, anna hiç gözümde değildi o sahnede. sadece pure joy, pure fulfillment hafızamda kaldı. aaah ah, çok üzüldüm çok. içim parçalandı. bir yol bulmalıydınız, bir çözüm geliştirmeliydiniz. gitmeyecekti o kadın ya. çok kötü oldu. regina'nın dediği kadar var, kötüler iyileşse de mutlu sona erişemiyor işte of. çok daraldım çok.

bakalım yarın yayınlanacak bölümle birlikte araya giren once upon a time bizi nerede bırakacak? rumple'ın planları nereye gidecek? bir başka deyişle çanak çömlek patlayacak mı? heyecanla bekliyoruz seyirciler.

[Once Upon a Time: S4E10.]

eveeet, en son bir haftalık araya shattered sight bulutları storkbroke'a doğru gelirken girmiştik. bu bölümde ise once upon a time'da yeni bir büyü heyecanı vardı. ama bu seferki bir başkaydı. çünkkü insanlar karşısındakilerden değil kendilerinden korkmalardaydı. açıkçası kimse değil regina'nın sahnesi beni çok etkiledi.

robin'ciğime bakıp seni ezberlemeye çalışıyorum dedi regina. bana aşkla bakan gözlerini ezberlemeye çalışıyorum.

youv. bu kadarı yüreğime çok fazla geldi. allah aşkına give her a break ya senaristler. diren regina.

efendim, bölüm boyunca hazırlık aşamalarını gördük. regina henry'i aldı, korunacağı bir odaya kapattı. kendini vault'una kapattı kimseye zarar vermemek için, robin'ciğimi gördü. mıymış charming'ler kendilerini karakola kapattılar. veee emma elsa anna ve kristoff ortada kaldı. kristoff da kendini kelepçeledi bu arada. ama kendisi o kadar tipitoş harika bir insan ki, shattered sight hali bile minnoşlukta komikklikte bir dünya markasıydı doğrusu. kalp kristoff kalp!

aslında bu bölümün esas hikayesi anne ve kristof'tu a dostlar. öyle bir çift düşünün ki aşkta charminglerden filan üstün olsunlar, sempatiklik ve komiklikte ise dünya şampiyonu. valla işte bu çifti öylesine seviyorum. sandığın içinde denize atılınca bile harikalardı. bravo bravo bravo.

şimdi bölüm hakkındaki bir numaralı yorumuma geleyim. ya siz hangi akla hizmet elsa'nın kardeşinden vazgeçip tanımadığı etmediği sallamadığı bir kasabayı kurtarmaya çalışacağını düşündünüz, bana bir anlatın hele. tabii ki o kolyeyi vermeyecekti. tabii ki!

nitekim tüm bu olaylara değdi ve bence müthiş bir kavuşma sahnesiyle bu elsa anna kardeşler buluştular. çok mutlu oldum çok. beni tek üzen kısım the şişedeki mesajı görmedi kimse ama sonradan yazdığım bu yazı vasıtasıyla söyleyebilirim ki o şişe bulunuyooooor!

neyse efenim bu haftalık bu kadar. bir sonraki bölümün muhteşemliğini anlattığım yazıda görüşmek üzere.

[Once Upon a Time: S4E8-9.]

haydi bakalııım rumpel yapmak istediğini nasıl yapacak bunu öğrenecek miyiz? aynanın olayı çözülecek mi? charming'lerin aile krizi bizi nereye götürecek? beni oldukça heyecanlandıran birşey oldu ve ouat'ın iki bölümü aynı anda yayınlandı! bu arada merak etmiyorum sanmayın, en çok da regina ve robin'in mutluluğunu merak ediyorum. inşallah şu ezik marianne'i unuturlar da mutluluklara yelkenler açarlaaaar.

evet live commentary'im ile yine ekran başındayım sayın seyirciler.

ya bu arada şu gudubet mavi şey merlin'in zımbırtısı değil mi? öyle bir merak içinde bıraktılar ki cidden bildiğimden şaşmış vaziyetteyim sayın seyirciler.

elizabeth mitchell harika bir casting ya, öyle yakışmış ki! zaten revolution'da kadının bu soğuk hallerine bayılıyordum, şimdi iyice mutluyum çünkü bildiğin karlar kraliçesi kadın yauv! bravo casting ekibi, bravo!

kadının bu hali bana illyria'yı anımsatıyor. ordinary derken sanki unimpressive demiş gibi hissettim.

ay inanamıyorum ya, emma'ya inanamıyorum. hem enchanted forest büyülei kendisinde, hem kar buz güçleri kendisinde, hay ağzına sıçayım emma, ne minnetsiz kontrolsüz bir karı çıktın sen başımıza ya.

charming'lerde az bok değil, utanmazlar. tipitoş tipitoş takılırlarken herşey iyiydi, bir kere şu kadının yanında olacaktınız, onda da sıçtınız. sizin de kafanıza sıçayım.

ay abc'nin tipitoş "best sleep" hamlelerine gel yaaa

en tatlı çift maşallah, şükür şu kadın bir gün mutluluk yüzü gördü.

galiba robin angel'daki tontiş çocuğa benziyor. adını anımsamıyorum ama bulup yazacağım. veyt for it çocuklar.

ah kıyamam ya, vicdan yapmış vaziyette regina. cidden mutsuzum şu an.

who the fuck is the writer AMK?

peki regina'nın simsiyah bir aynası olması ve iyi olmaya, mutlu sona kavuşmaya çalışması ve karlar kraliçesinin bembeyaz aynası ile ortalığın ağzına sıçması sorunsalı.

allah aşkına şu mutlu sahnelerin içine sıçmayın charming ailesi. hey hoy yardıma ihtiyacımız var diye regina'yı arayacaksınız gibime geliyor fikirsizler ekibi.

elsa ve kraliçenin saçları cidden böyle soğuk görünüyor mu, yoksa saçlara ayrıca birşeyler yapıyorlar mı? baya güzel görünüyor saçları, umarım birşey yapıyorlardır.

ay keşke rumpel'ın dükkanında the phantom of the opera'daki maymun müzik kutusunu göreydik, çok tatlı olmaz mıydıııı?

gold'un da bu evle ilgili dev bir olay var kesin de haydi neyse.

elsa allah cezanı versin! bu kadar olmaz ya, post frozen evresinde nasıl böyle davranabilirsin aklım almıyor. oh çok şükür, askerlerin duyması içinmiş, oh! yoksa inancım bitecekti yeminle. aferim yazarlar disney hikayesinin içine sıçmadınız. aferim.

ay herkesin bir durgunluk dalgasına girmesi. öf. kafayı çalıştırın ya, bunu kim yapabilir, tabii ki tek kişi var o kasabada. rumpel bebişler rumpel. hu huuuu!

kostümler çok iyi. daha doğrusu kraliçe'nin kostümü çok iyi.

of o vazo kesin sahte çıkacak ya. of of of.

e yani, elsa'nın emma'nın peşinden koşacağı belliydi ya. bu kadar olaydan sonra kıçının üstünde oturacak hali yoktu ya.

anna'nın hali tavrı aynı willow yareppim. gerilince she babbles. ay çok hoşuma gitti bu hal ya, zati ayrıca buffy izlemeyi de özlediğimi fark ettim.

hahahahahhaahha snow queen'de çok iyi bir sense of humour var. bravo!

ahahahahhahhahahahhah!! regina bebeyimsin ya! işte aradığım voice of reason burda, tüm lafları çakıyor. oh ya oh! wicked witch lafını da soktu şu an mest olmuş vaziyetteyim! oh! knock some sense into them! allah aşkına knock some sense. ay charming sen laf çakacak durumda değilsin allahın belası. kızın kendisinin bir parçasından vazgeçmek üzere, hala çay kahve içiyorsunuz. allah belanızı versin. bravo regina. hatasını da kabul eden makul bir karakter. şükür kavuşturana. şükür ya. adamsın regina! adamsın!

ayyyy elsa da ortamlara akıyor üç kardeş buluşacaklar yeminle.

efendim bu noktadan sonra live yorumlarım sona eriyor, haftalar sonrasında aklımda kalan bilgilerle dolduracağım bu sayfayı.

efenim herkes emma'nın peşine düştü, vay se bizim kızımızsın, güçlerini bırakma seni böyle de seviyoruz diye. tabii ki bu aklı onlara regina verdi dizideki tek voice of reason olaraktan. uzuuuun lafın kısası elsa emma'nın yanına yetişti, güçlerinden vazgeçmekten vazgeçirdi. bu ikili kanka alemlerine uzun yolculuklarında yürüyedursunlar, rumpel'ın hayalleri suya düştü tabii a dostlar. ama açıkçası üzüldüm mü? hayır. çünkü bizi bekleyen daha güzel olaylar var. bir haftalık aradan sonra yepyeni bir büyü bulutyla storybroke'a geri döneceğiz. bekle bizi karlar kraliçesi, bir sonraki yazıda buluşmamız çok yakın!

[Unearthly beauty.]

doctor'un clara'ya söylediği şu cümle dalga dalga kıyılarıma vurdu.

so unearthly. so beautiful.

"Do you think I care for you so little that betraying me would make a difference?"