bambaşka bir dot oyunundan tekrar merhaba. ya da belki de derin bir iç çekiş sesiyle selam olsun. her zaman tanıklık etmemden ötürü beni hep şaşırtacağını bildiğim bu ekibin, beni tekrar şaşırtacağını bekliyordum zaten. ama bu kadarını hayal etmemiştim. oyun hakkında uzun uzun yazılabilir tabii ama çok fazla detay verip sizleri boğmak ve oyunun tadını kaçırmak istemiyorum. şunu söylemek lazım: 95 dakika boyunca daraldım. 96 dakika olsaydı dayanamayacaktım. kasvetli, gergin, umutsuz, telaşlı bir oyundu bu. çok uzak bir gelecek/geçmiş alternatifi değildi. tam tersi, salondaki tüm seyircileri bileğin tutup nefesini kesti. oyuna gitmek istememin sebeplerinin ikisi murat daltaban -dotun kurucusu- ve köksal engür'dü. ama gizem güçlü beni, bizi bitirdi.
eğer kafa dağıtacak, ferah, güzel bir akşam dinlencesi bir oyun arayışındaysanız bu oyundan uzak durun. bunalmaya hazırsanız hiç durmayın, hemen bir bilet alın.
nefesinizin kesilmesi garanti, benden söylemesi.
Dot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
07 Şubat 2017
11 Ekim 2016
[Bunu Ben De Yaparım!]
dot'un geçen yıldan takip ettiğim ve en sonunda kavuştuğum bir başka oyunu ile başbaşayız sayın seyirciler. ibrahim selim enfes bir oyunculukla hepimizi selamlıyor adeta.
bir saatlik bu oyun hem güldürüyor, hem ağlatıyor ama hep heyecanla takip ettiriyor kendisini.
konusunu anlattığım anda tadını kaçıracak bir oyun olmasına rağmen gerçekten vurucu yorumlarla, insani ilişkilere dair son derece çıplak bir tasvirle ve sizi düşünürken bırakan metniyle oyun çok keyifli, tekrar söylüyorum ibrahim selim çok ama çok iyi!
kendisiyle güllerin savaşı'ndan çok önce kesişmiş yollarımız iyi ki tekrar kesişti ve daha fazla geciktirmeden bu ödüllü oyunda buluşturdu bizi.
izleyin, izlettirin a dostlar!
bir saatlik bu oyun hem güldürüyor, hem ağlatıyor ama hep heyecanla takip ettiriyor kendisini.
konusunu anlattığım anda tadını kaçıracak bir oyun olmasına rağmen gerçekten vurucu yorumlarla, insani ilişkilere dair son derece çıplak bir tasvirle ve sizi düşünürken bırakan metniyle oyun çok keyifli, tekrar söylüyorum ibrahim selim çok ama çok iyi!
kendisiyle güllerin savaşı'ndan çok önce kesişmiş yollarımız iyi ki tekrar kesişti ve daha fazla geciktirmeden bu ödüllü oyunda buluşturdu bizi.
izleyin, izlettirin a dostlar!
21 Mayıs 2015
[İki Kişilik Yaz.]
uzun uzun anlatmak istediğim, ama bir yandan da hiç bir şey anlatmayıp, satırlarca izleyinizleyinizleyin demek istediğim bir oyun hakkında yazmaya geldi sıra.
iki kişilik yaz, dot'un maçka gmall'da oynadığı iki kişilik oyun. tuğrul tülek ve gizem erdem oynuyor, helena ve bob'un hikayelerini anlatıyorlar.
oyun içerisinde bin bir duyguyu hissediyorsunuz. bir an kahkahalarla gülüyorsunuz mesela, bir diğer anda ise sessizliğin içerisinde kendi içinizdeki sessizliği duyuyor, yutkunuyor, yutkunamıyorsunuz. öyle güzel ki.
oyunu müzikal olarak nitelendirmek biraz abartmak olur zannımca. ama oyun boyunca oyuncular hem şarkı söylüyor, hem de gitar çalıyorlar. hatta öyle ki, tuğrul tülek gitar çalmayı bu oyun için öğrenmiş!
gizem erdem küçük yeğeniyle sizi bir yandan gülmekten kırıp geçiriyor, bir yandan da kendi hayatınızı, hatta mesleğinizi sorgulamanıza sebep oluyor. hayattan ne istiyoruz? hayattan. ne. istiyoruz. mu?
biz bu oyuna gitmeden iki gün önce tuğrul tülek afife jale ödülünü aldı. doğrusu oyunda kendisini izleyince neden olduğunu anlıyorsunuz. büründüğü karakterler ve hatta kendisi (özellikle spoiler vermediğim ve kırıp geçiren sahnede ne demek istediğimi anlayacaksınız) ordan oraya havada uçuşurken bob'a sarılmak istiyorsunuz. zihninizdeki tüm önyargılar, tüm önceden belirlenmiş kodlar yok oluveriyor.
feribot düdüklerini duyuyorsunuz. sonra fark ediyorsunuz ki siz o feribot düdüklerini duymayalı çok olmuş. iç geçiriyorsunuz ama bir yandan da umutlu doluyorsunuz. kimbilir...
oyuncuların harika performansı dışında bir de özellikle fiziksel kondisyonlarından bahsetmek lazım. öyle büyük bir kontrol içindeler ki. tap dance vari sekansta izlerken sizin soluğunuz kesiliyor, onlar cümleye kaldıkları yerden devam ediyorlar. şaşkınlığın böylesi az yaşanır.
bir de ufak bir dipnot: oyun bittiğinde oyuncular ve yönetmenin katıldığı bir oturum oldu. bomonti'ler geldi, herkes şişesini açtı ve sonrasında son derece samimi bir sohbet başladı. o anlarda karakterlerin size geçirdiği enerjinin aslında oyuncular ve hatta yönetmen arasındaki enerji olduğunu hissettim. öyle güzel bir ekip olmuşlar ki! gidin ve görün a dostlar. izleyin ve izlettirin.
iki kişilik yaz, dot'un maçka gmall'da oynadığı iki kişilik oyun. tuğrul tülek ve gizem erdem oynuyor, helena ve bob'un hikayelerini anlatıyorlar.
oyun içerisinde bin bir duyguyu hissediyorsunuz. bir an kahkahalarla gülüyorsunuz mesela, bir diğer anda ise sessizliğin içerisinde kendi içinizdeki sessizliği duyuyor, yutkunuyor, yutkunamıyorsunuz. öyle güzel ki.
oyunu müzikal olarak nitelendirmek biraz abartmak olur zannımca. ama oyun boyunca oyuncular hem şarkı söylüyor, hem de gitar çalıyorlar. hatta öyle ki, tuğrul tülek gitar çalmayı bu oyun için öğrenmiş!
gizem erdem küçük yeğeniyle sizi bir yandan gülmekten kırıp geçiriyor, bir yandan da kendi hayatınızı, hatta mesleğinizi sorgulamanıza sebep oluyor. hayattan ne istiyoruz? hayattan. ne. istiyoruz. mu?
biz bu oyuna gitmeden iki gün önce tuğrul tülek afife jale ödülünü aldı. doğrusu oyunda kendisini izleyince neden olduğunu anlıyorsunuz. büründüğü karakterler ve hatta kendisi (özellikle spoiler vermediğim ve kırıp geçiren sahnede ne demek istediğimi anlayacaksınız) ordan oraya havada uçuşurken bob'a sarılmak istiyorsunuz. zihninizdeki tüm önyargılar, tüm önceden belirlenmiş kodlar yok oluveriyor.
feribot düdüklerini duyuyorsunuz. sonra fark ediyorsunuz ki siz o feribot düdüklerini duymayalı çok olmuş. iç geçiriyorsunuz ama bir yandan da umutlu doluyorsunuz. kimbilir...
oyuncuların harika performansı dışında bir de özellikle fiziksel kondisyonlarından bahsetmek lazım. öyle büyük bir kontrol içindeler ki. tap dance vari sekansta izlerken sizin soluğunuz kesiliyor, onlar cümleye kaldıkları yerden devam ediyorlar. şaşkınlığın böylesi az yaşanır.
bir de ufak bir dipnot: oyun bittiğinde oyuncular ve yönetmenin katıldığı bir oturum oldu. bomonti'ler geldi, herkes şişesini açtı ve sonrasında son derece samimi bir sohbet başladı. o anlarda karakterlerin size geçirdiği enerjinin aslında oyuncular ve hatta yönetmen arasındaki enerji olduğunu hissettim. öyle güzel bir ekip olmuşlar ki! gidin ve görün a dostlar. izleyin ve izlettirin.
Kategoriler:
Dot,
Gizem Erdem,
İki Kişilik Yaz,
Tiyatro,
Tuğrul Tülek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)