05 Haziran 2022

[Post Kulüp: Dört Mevsim'lik Kavuşma.]

sezonun en güzel dizilerinden biri tartışmasız şekilde Kulüp'tü bence. Gökçe Bahadır'ın muhteşem dokunuşu, olağanüstü bir set, ekip, konu, arka fonda akıp giden tarihin sayfalarıyla birlikte büyük bir keyifle, yüreğim sıkışarak, karakterleri takip edip, hayal ve hayıflanışlara dalarak izledim Kulüp'ü.

benim için tek olumsuz yanı, iki parça halinde yayınlanması oldu, ki şahsen böyle güzel yapımları tek solukta izleyip bitirmek, üzerine düşünmek, sindirmek, kesinlikle araya zaman girip de etkisini azalttıktan sonra aynı kapanışı yapmaya göre tercih ediliyor şahsımca.

tarihsel bilgilerim çok kısıtlı olduğu için çok fazla derinlikli eleştirmek konusunda yetersiz kalacağımı düşünüyorum. ancak sade bir izleyici gözüyle, bahse hikayeleri, bahse konu İstanbul'u ekranda görmek beni o kadar mutlu etti ki. belki de çok eksik, hatta çok daha fazlası gerekiyor belki de. yine de hiç başlamadan şöyle olsa böyle yazılsa diye düşünmektense, en azından bir yapımın gerçekleşip devamını daha da ileriye taşıyarak getirmesi heyecanı, umudu sardı beni.

Gökçe Bahadır'ın canlandırdığı Matilda'nın hikayesinin yavaş yavaş çözülmesi zaten ayrı bir sürükleyiciliğe sahipti ama Raşel'in yolculuğunda o gelmekte olan kalp ağrılarını belki de onun gençlik telaşelerinin, gönül kanatlanışının yıllar ilerisinde biri olarak (elbette ki bu konularda uzman olduğum söylenemez ama kusura bakma İsmetciğim bu kızın kalbini kıracağın belliydi) göz göre göre aleve koşmasını izlemek bambaşkaydı. 

dizi konusunda yüzde yüz bir heyecan ve takdirle kesinlikle izleyin, izlettirin diyorum efendim.

tam bu noktada bambaşka bir konuyu da açmayı bir borç bilirim bu yazıyı kapatmadan. diziyi izlerken hangi sahnede anımsayamıyorum ama bir şarkı çalmaya başladı ve çaldığı andan itibaren beni kalbimden vurdu. tabi o esnada diziyi takip etmenin heyecanıyla şarkıyı araştırma fırsatım olmadı ama hızlıca seriyi bitirince, geri dönüp durun bir dakika, bir şarkı vardı orada diyerek geri döndüm. 

beste fazıl say, seslendiren serenad bağcan, sözler ise cemal süreya'ya aitmiş bu muhteşem şarkının. adı da dört mevsim'miş.  ölümde bile, aşkla, arzuyla,  dört mevsim kavuşmanın şiiriymiş meğersem.

sözlerini de şöyle bırakıp, usulca bu yazıyı terk ederek, sizi şarkıyı da dinlemeye davet etmiş olayım:

Bahar mezarına gömsünler sizi
Bahar mezarına gömsünler sizi
Yapraklar gibi buluştunuzdu
Kokular gibi seviştinizdi
Bahar mezarına gömsünler sizi
Bahar mezarına gömsünler sizi

Yaz mezarına gömsünler sizi
Yaz mezarına gömsünler sizi
İlk kezmiş gibi buluştunuzdu
Son kezmiş gibi seviştinizdi
Yaz mezarına gömsünler sizi
Yaz mezarına gömsünler sizi

Güz mezarına gömsünler sizi
Güz mezarına gömsünler sizi
Salkımlar gibi buluştunuzdu
Ağular gibi seviştinizdi
Güz mezarına gömsünler sizi
Güz mezarına gömsünler sizi

Kış mezarına gömsünler sizi
Kış mezarına gömsünler sizi
Sokaklar gibi buluştunuzdu
Çarşılar gibi seviştinizdi
Kış mezarına gömsünler sizi
Kış mezarına gömsünler sizi

Bahar mezarına gömsünler sizi
Yaz mezarına gömsünler sizi
Güz mezarına gömsünler sizi
Kış mezarına gömsünler sizi
Lala la la la lala lala lala
La la lala la