05 Haziran 2022

[Post Scenes from a Marriage.]

yazmak üzere not aldığım konuları zihnimde sıralarken şimdi fark ediyorum ki aslında ben bu yazıyı, scarlet power of grief yazımın içerisine de ekleyebilirmişim. çünkü şimdi bahsedeceğim mini seri tıpkı Sorry for your Loss gibi, tıpkı WandaVision gibi karakterlerin yaşadığı hissi tüm sadeliği ile ekrana yansıtıyor, duygunun özüyle sizi vuruyor adeta. evet, Scenes from a Marriage'dan bahsediyorum.

bu diziyi aslında Jessica Chastain için takibime almıştım ama nihayetinde Oscar Isaac de gönülleri fethetti. bu diziyi, aslında bir evliliğin biyopsisi gibi düşünebiliriz. hatta bir adım öteye götürüp, evliliğin bitişinin biyopsisi gibi yaklaşmamız da mümkün.

ilk bölüm açıldığında birbirinden çok farklı karakterleri ortak bir noktada olmaya çalışırken bulurken, bölümler ilerledikçe tahmin edeceğiniz üzere ortalık karışıyor. karakterlerin birbirinde ayrı ancak ortak bir çocuk sebebiyle bağlı ve alakalı kalışı, hüzünleri, öfkeleri, canlanan tutkuları (ya da hata yapma isteği, bilinmezden kaçmak arzusu mu demeli o duruma, kim bilir?) öyle gerçek geliyor ki, bir evin içinden insanları gözetliyormuş gibi hissediyorsunuz. sebebi bu mudur bilemiyorum ama bence yönetmen de böyle hissetmiş olmalı ki, bölüm başlarken Jessica ve Oscar'ı görüyoruz ve adım adım konumlarını alıp, karakterlerine bürünüyorlar. sanki biz o geçişi görmesek (ve elbette ki bu insanlar ünlü olmasa) inanmayacağız sanki bunun bir kurgu olduğuna, öyle gerçek.

finali hakkında karmaşık duygulara sahip olduğum bu dizi, 5 bölüm boyunca beni peşinden sürüklemeyi, yayınlandığı günü iple çekmemi sağlayarak, mini seri koleksiyonuma değer kattı. kesinlikle tavsiye ediyorum ama dikkat: insanın boğazına dizilebilecek seviyede ağır mevzular dönüyor.

şimdi diziyle ilgili konuyu kapatmışken, mini seri koleksiyonumdan da bahsedeyim. tabi bu lafın gelişi bir tabir a dostlar, ama yine de öyle uyuyor ki. 24 bölümlük diziler, 18 bölümlük diziler, aman 15 bölümlük hatta 10 bölümlük diziler bile bana biraz fazla gelmeye başladı pandemide. zaten hızlandırıp izliyorum, o konu ayrı ama sanki mevzuları toparlayıp derli toplu 6-8 bölümde yayınlayıverseler bana daha iyi geliyor gibi hissediyorum. öyle ki, biraz da kızıyorum izlerken, mesela bölüm 7'deyiz ve boş beleş geçen bir bölümün sadece son 10 dakikasında dev katkısı olan bir sahne izleyince, şart mıydı bu bölüm yani, şu konuyu bir yere dahil edebilirdiniz gibilerinden. o sebeple, kısa bölüm sayılı, hatta one shot tek sezonda şakır şakır toparlanan diziler yeni favorim. ister istemez çok izleyici talebi gelince (big little lies gibi) uzatılabiliyor olsa da (ki çok tercih etmiyorum çünkü herşeyin çözüleceği dramatik etkiyi hafifletiyorlar (ki big little lies özelinde belki toparlayıcı bir bölüm de yapılabilirdi ama ben ikinci sezonu gerçekten anlamsız buldum)) ki gerçek bir dizi tutkununun en istemeyeceği şey de bu olsa gerek. neyse efendim, işte bu bu da böyle bir anımdır. mini seri koleksiyonumdan daha anlatacağım bir kaç konu daha var, arkası yarın (iddialı oldu ama mutlaka devamı gelecek, 4 yıla kalmayacak bu sefer)