dexter'ın dizi finali. bu konu hakkında yazmadan önce öncelikle bir saygı duruşunda bulunmayı bir borç bilirim. bu diziye başladığımda lisedeydim. bittiğinde master programındayım. ne kadar zamanın geçtiğini, ne kadar çok şeyin değiştiğini ve dexter'ın tüm bu zamanlar içerisinde bana hep keyif veren, context'lerin değişmesine rağmen temasını kaybetmeyen bir dizi olduğunu belirtmeyi bir borç bilirim. ilk sezonunda izlediğimiz ice truck killer, ikinci sezonda bay harbour butcher, üçüncü sezonun çirkef savcısı, dördüncü sezonun mighty trinity killer'ı, beşinci sezonun jordan chase'i, altıncı sezonun doomsday killer'ı, yedinci sezonda karşımıza çıkan hannah ve rus mafyası örgüsüyle birlikte dexter'ın meşhur gizli kimliğinin ortaya çıkması artık sekizinci sezonla birlikte zirve noktasına varmıştı. dürüst olmak gerekirse sekizinci sezonu çok beğenmedim. tamam, güzel anlar oldu, mesela vogel'ın diiye dahil olması ve öldürüldüğü an muhteşem derecede anlamlı ve sert olmakla birlikte -dexter'a yaraşan da bu değil miydi zaten?- sekizinci sezon aile dramı dışında pek birşey vermemişti bana. ama yine de söylemek lazım: debra'nın hikayesinin sona erişi bu şekilde mi olmalıydı? biliyordum ki debranın bir mutlu sonu olmayacak. ama ölmesi gerekir miydi? emin olaıyorum. daha sonrasında düşündüğümde sanıyorum ki onun hikayesi ancak bu şekilde closrue'a ulaştırılabilirdi sanıyorum. neyse efendim, zaten ucundan giriştik, gelelim son bölüm yorumlarıma.
kabul edemeyeceğim bir son yaşadık. dexter kendine mutlu sonu biçemedi, biçmedi. amerikanın en sevilen seri katili tagline'ı ile satılan bu dizi, dexter'ın mutsu yapayalnız, çocuğunu yabancı bir kadına emanet etmiş bir şekilde cinayetlerin devam etmesi senaryosuyla devam etti. hayır. böyle birşeyi kabul etmem mümkün değil.
debra. beni ağlattın. alacağın olsun. quinn karakterini boş boş comic relief olmayan sahneler yarattığı için zaten sevmiyordum. ama yine de sizin mutlu olmanızı istemişim galiba, daha sonrasında düşününce anlıyorum. en nihayetinde fırtınada suya bırakıldın debra. of. mutsuz oluyorum düşündükçe. çünkü başka bir son olamazdı. dexter debrayı o halde bırakamazdı. bu konuyla ilgili yazmayacağım. yazamayacağım. çünkü it breaks my heart in ways you cannot imagine gençler. ama dexter'ın debranın fişini çektikten sonra yine akıntıya doğru gidip onu o raya bırakması, son darbe oldu. artık bıçak darbesini sırtımdan mı aldım, kalbimden mi aldım bilinmez. ama çok acıdı dexter. expected. ama heart breaking.
ilk 4 sezonunu ikişer günde oturup izlediğim, sonraki her sezonunu soluk soluğa her hafta heyecanla bekleyerek takip ettiğim dizim sona erdi. dilerim bu kadar iyi bir polisiye karşımıza çıkar. ama bir yandan da diliyorum ki bir daha böylesine saran bir dizi çıkmasın karşıma. o zaman daha büyük bir efsane olur belki dexter. sonu unutulur. glorious days akıllarda kalır. çünkü benim hep öyle kalacak. dexter ve bir kutu kan örneği. fit to kill an be on time for dinner.
dexter. en sevdiğim seri katil.
Dexter etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dexter etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Ekim 2013
13 Eylül 2013
[Dexter S8E5.]
dexter'ın saçmaladığı bir bölümde daha buluşmadığımızı ümit ederek yeni bölümü izlemeye başlıyorum sayın seyirciler.
vogel'ın da bu cool tavrı beni benden alıyor. hakkaten bu nasıl bir dünya? bir insan nasıl bu kadar soğukanlı olabilir? sosyopatlarla çalışa çalışa insan duygularını bu kadar kontrol altına almayı başarabilir mi acaba?
dexter'ın trip attığını gördüm ya, başka birşey demiyorum.
harrison çok tatlısın bebişim. seni yirim yirim yirim!
quinn'in işin daha da derine inme sürecine tanıklık etmemiz de baya iyi oldu.
hamilton'ın oğlu yapmış bu olayı. belli oldu.
vogel sen bu şarkıyı dinliyor olmamalıydın yahu! başka birşeyler beklemiştim, carpenters gibi bir şarkılar değil.
HAYIR! KABUL ETMİYORUM!
vogel kadar kontrollü ve bu özelliğiyle hayran olduğumuz bir kadını bu kadar çaresiz göstermenizi kabul etmiyorum!!! ET-Mİ-YO-RUM! hayır abi, şu an kadın o cold blooded bilim adamından anneanneye dönüştü. olmadı bu. diziyle ilgili bu sezon tek sevdiğim şeyi an itibariyle öldürdünüz. mutsuzum.
angel'ın hamilton oğlanından hiç şüphelenmemiş olması gerçeği. ya angel iyi adamsın da bazen çok mal olabiliyorsun.
bu polis şefinin çirkefliği karşısında midem bulanıyor. adeta bir the closer'daki brenda'ya çamur atan çirkefler çirkefi pope!
masuka'nın ciddileştiği bir bölümdeyiz sayın seyirciler. şaşkınım.
jamie'nin bu cassie'yi dexter'a ayarlama çabası inanılmaz.
jamie siktir git çok afedersin! cidden siktir git!
ahahahahahhaha işte aradığım yorumlar bunlar. eskiden bu adam herkesi öldürüp eve zamanında gelebilirim ama kız arkadaşım ağlayınca ne yapacağımı bilmiyorum diyen bir adamdı, şimdi de işte 45 kiloluk dadı beni alt etti diyor. oha çok mutluyum!
ay adam ayakkabıyı da aldı yareppim. ayakkabıyı da aldı delireceğim.
kadın got under his skin. bebeyimsin vogel! harikasın vogel! back to herself!
VOGEL ADAMIMSIN!! MUHTEŞEMSİN VOGEL! MUHTEŞEMSİN! ALLAHIM ÇOK MUTLUYUM ÇOK MUTLUYUM ÇOK MUTLUYUM! İŞTE ARADIĞIM DEXTER RUHU BU! bu muhteşem ana kavuşmam 5 bölüm aldı ama kavuştum daha ölsem de gam yemem! işte aradığım çılgın sahneler bunlar! adamsın vogel!
muhteşem! oysh! işte aradığım vahşi cinayet ruhu buydu, harika!
a family that kills together. adeta bir borgias'ız şu an. helal valla!
eeee, şimdi 5 bölüm ve hatta galiba 8 bölüm boyunca ne yapacaksınız çok afedersiniz? bence bu iş sadece yates'in başının altından çıkmıyor. bir sezonda iki kötü mü yapacaklar? makul görünmedi bana.
allahım altın ekibe gel! dexter, vogel ve debra tekneden ceset atıyor yareppim!
"it's peaceful alone on the water."
"i wanted to be with family"
fragmanı izledim ve tek sorum var: BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ?
"code'u ona da öğretelim" oldu canım, herkese öğretelim. yareppim harry mezarında ters döndü!
valla hamilton oğlanının sezonun ikinci kötüsü olması ihtimali beni üzdü. noone cares about him lan. daha yummy bir katil kullanmalısınız, teenage bir çocuk değil. peh!
neyse efenim, haftaya görüşmek üzere, dilerim en az bu bölüm kadar güzel olur.
vogel'ın da bu cool tavrı beni benden alıyor. hakkaten bu nasıl bir dünya? bir insan nasıl bu kadar soğukanlı olabilir? sosyopatlarla çalışa çalışa insan duygularını bu kadar kontrol altına almayı başarabilir mi acaba?
dexter'ın trip attığını gördüm ya, başka birşey demiyorum.
harrison çok tatlısın bebişim. seni yirim yirim yirim!
quinn'in işin daha da derine inme sürecine tanıklık etmemiz de baya iyi oldu.
hamilton'ın oğlu yapmış bu olayı. belli oldu.
vogel sen bu şarkıyı dinliyor olmamalıydın yahu! başka birşeyler beklemiştim, carpenters gibi bir şarkılar değil.
HAYIR! KABUL ETMİYORUM!
vogel kadar kontrollü ve bu özelliğiyle hayran olduğumuz bir kadını bu kadar çaresiz göstermenizi kabul etmiyorum!!! ET-Mİ-YO-RUM! hayır abi, şu an kadın o cold blooded bilim adamından anneanneye dönüştü. olmadı bu. diziyle ilgili bu sezon tek sevdiğim şeyi an itibariyle öldürdünüz. mutsuzum.
angel'ın hamilton oğlanından hiç şüphelenmemiş olması gerçeği. ya angel iyi adamsın da bazen çok mal olabiliyorsun.
bu polis şefinin çirkefliği karşısında midem bulanıyor. adeta bir the closer'daki brenda'ya çamur atan çirkefler çirkefi pope!
masuka'nın ciddileştiği bir bölümdeyiz sayın seyirciler. şaşkınım.
jamie'nin bu cassie'yi dexter'a ayarlama çabası inanılmaz.
jamie siktir git çok afedersin! cidden siktir git!
ahahahahahhaha işte aradığım yorumlar bunlar. eskiden bu adam herkesi öldürüp eve zamanında gelebilirim ama kız arkadaşım ağlayınca ne yapacağımı bilmiyorum diyen bir adamdı, şimdi de işte 45 kiloluk dadı beni alt etti diyor. oha çok mutluyum!
ay adam ayakkabıyı da aldı yareppim. ayakkabıyı da aldı delireceğim.
kadın got under his skin. bebeyimsin vogel! harikasın vogel! back to herself!
VOGEL ADAMIMSIN!! MUHTEŞEMSİN VOGEL! MUHTEŞEMSİN! ALLAHIM ÇOK MUTLUYUM ÇOK MUTLUYUM ÇOK MUTLUYUM! İŞTE ARADIĞIM DEXTER RUHU BU! bu muhteşem ana kavuşmam 5 bölüm aldı ama kavuştum daha ölsem de gam yemem! işte aradığım çılgın sahneler bunlar! adamsın vogel!
muhteşem! oysh! işte aradığım vahşi cinayet ruhu buydu, harika!
a family that kills together. adeta bir borgias'ız şu an. helal valla!
eeee, şimdi 5 bölüm ve hatta galiba 8 bölüm boyunca ne yapacaksınız çok afedersiniz? bence bu iş sadece yates'in başının altından çıkmıyor. bir sezonda iki kötü mü yapacaklar? makul görünmedi bana.
allahım altın ekibe gel! dexter, vogel ve debra tekneden ceset atıyor yareppim!
"it's peaceful alone on the water."
"i wanted to be with family"
fragmanı izledim ve tek sorum var: BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUNUZ?
"code'u ona da öğretelim" oldu canım, herkese öğretelim. yareppim harry mezarında ters döndü!
valla hamilton oğlanının sezonun ikinci kötüsü olması ihtimali beni üzdü. noone cares about him lan. daha yummy bir katil kullanmalısınız, teenage bir çocuk değil. peh!
neyse efenim, haftaya görüşmek üzere, dilerim en az bu bölüm kadar güzel olur.
[Dexter S8E8.]
"every contact leaves a trace."
efendim dexter'ın son iki bölümünden sonra yepyeni bir bölümüyle beraberiz. açıkçası iki önceki bölümün sonunda hannah'nın yeniden diziye gelişiyle kendimden geçmiştim amma bir sonraki bölüm yeterince coşturmadı beni. sadece kocasından kurtulmak isteyen bir kadın olarak diziye gelmiş meğer. acıklı tabii. koskoca hannah yani. the zehirci kadın. it is just sad çocuklar. bir de tabii dexter'ın öğrencisi çocuk başımıza çıktıydı ki, o işten acceyip işkillendim, sen bu çocuğu öldür bence dexter.
bölüm başladı. yareppim dexter hala aşık. hatta geri alıyorum, dexter aşık. ciyzız krayst. daha ne kadar şaşırabiliriz diyeceğim ama bu dizi her zaman şaşırtabilecek bir dizi. yani en azından öyleydi, bakalım hala öyle mi?
havadaki sexual tension derhal sona ersin yareppim. gerildik gerildik duble gerildik.
dizinin finalinde vogel dexter'ı öldürürse kıçımla gülerim. cidden.
"i forget the impact the murder has on real people."
aferim dexter. her boku anlat hannah'ya. zach'i, vogel'ı, her boku anlat liseli kız çocuğu gibi. beyinsiz.
"sometimes right and wrong doesn't even make it to the equation."
apprentice muhabbeti beni hiç sarmadı. cidden.
allahım yareppim olaya gel!!! vogel, hannah, zach ve dexter yemek yiyor! bu durum zach'in ne kadar kaldı demesinden daha da epic!
"the best hobbies are the ones that take us farthest from our primary occupation"
"greatest obstacle in life is not danger but boredom."
ay bayılacağım şimdi hadi lan!
dexter kızı yakalatacaksın bence ya. pof çok mutsuzum şu an.
gitme dexter gitme!
AMAN TANRIM!!!
hayır hannah ve dexter'ın dexter standardlarından yüksek seks sahnesinden bahsetmiyorum! zach lan zach!!! aman tanrım!!!
aman tanrım!!! aman tanrım!
en sonunda dexter bu sezonun kötüsünü tanıttı şu an heyecandan ölebilirim! en sonunda the kötü adamımız var ve tanımıyoruz ve he is VERY bad! abiiiiii çok güzel! çok şükür dizi kendine geldi! haftaya görüşürüz dex!!!
efendim dexter'ın son iki bölümünden sonra yepyeni bir bölümüyle beraberiz. açıkçası iki önceki bölümün sonunda hannah'nın yeniden diziye gelişiyle kendimden geçmiştim amma bir sonraki bölüm yeterince coşturmadı beni. sadece kocasından kurtulmak isteyen bir kadın olarak diziye gelmiş meğer. acıklı tabii. koskoca hannah yani. the zehirci kadın. it is just sad çocuklar. bir de tabii dexter'ın öğrencisi çocuk başımıza çıktıydı ki, o işten acceyip işkillendim, sen bu çocuğu öldür bence dexter.
bölüm başladı. yareppim dexter hala aşık. hatta geri alıyorum, dexter aşık. ciyzız krayst. daha ne kadar şaşırabiliriz diyeceğim ama bu dizi her zaman şaşırtabilecek bir dizi. yani en azından öyleydi, bakalım hala öyle mi?
havadaki sexual tension derhal sona ersin yareppim. gerildik gerildik duble gerildik.
dizinin finalinde vogel dexter'ı öldürürse kıçımla gülerim. cidden.
"i forget the impact the murder has on real people."
aferim dexter. her boku anlat hannah'ya. zach'i, vogel'ı, her boku anlat liseli kız çocuğu gibi. beyinsiz.
"sometimes right and wrong doesn't even make it to the equation."
apprentice muhabbeti beni hiç sarmadı. cidden.
allahım yareppim olaya gel!!! vogel, hannah, zach ve dexter yemek yiyor! bu durum zach'in ne kadar kaldı demesinden daha da epic!
"the best hobbies are the ones that take us farthest from our primary occupation"
"greatest obstacle in life is not danger but boredom."
ay bayılacağım şimdi hadi lan!
dexter kızı yakalatacaksın bence ya. pof çok mutsuzum şu an.
gitme dexter gitme!
AMAN TANRIM!!!
hayır hannah ve dexter'ın dexter standardlarından yüksek seks sahnesinden bahsetmiyorum! zach lan zach!!! aman tanrım!!!
aman tanrım!!! aman tanrım!
en sonunda dexter bu sezonun kötüsünü tanıttı şu an heyecandan ölebilirim! en sonunda the kötü adamımız var ve tanımıyoruz ve he is VERY bad! abiiiiii çok güzel! çok şükür dizi kendine geldi! haftaya görüşürüz dex!!!
23 Temmuz 2013
[Dexter S8E4.]
for heaven's sake, debra morgan pull your shit together or else!!!!
dizinin bu bölümünün fragmanında zaten görmüştük arabanın yoldan çıkacağını ama diziyi bırakmama **şu kadar** kaldı. hay ağzına sıçayim sizin aile dramınızın.
bence drama olmayan bir versiyon daha yapsınlar 20 dakika filan sürer zaten biz onu izleyelim. vahşet yok. cinayet yok. bu nedir? baş katil bile kimseyi öldürmedi. pof.
dexter mal gibi elalemin evine girip heryeri gezip tozuyor, adam da dexter'ı kameralarında canlı yayın izliyor. ya sabır ya sabır!
dexter adresin belli yerin belli yurdun belli. hiç mi düşünmüyorsun harrison'u. var ya bence o çocuğa dadanacaklar, sonra sen eaah kaybetçek bi sikim bişeyim kalmadı deyip koyverip gideceksin. sonrası elektrikli sandalye artık.
içimi baydınız.
kendinize gelin ya.
bugün e ile konuşurken her sezondaki kötüleri nasıl hatırlıyorsun diye sordu. birbirine bağlantılı ve çok güzel sezonlardı dedim. nasıl unutayim? bu sezonun kötüsü kim dedi. valla dedim henüz kendisine nail olamadık. keeping up with the kardashians çekiyoruz da bu aralar! yareppim ya sabır!
8 yıldır soluk soluğa izlediğim diziyi düzeltin.
yoksa hakkaten you'll be on MY table.
bak çok kızdım.
ona göre.
dizinin bu bölümünün fragmanında zaten görmüştük arabanın yoldan çıkacağını ama diziyi bırakmama **şu kadar** kaldı. hay ağzına sıçayim sizin aile dramınızın.
bence drama olmayan bir versiyon daha yapsınlar 20 dakika filan sürer zaten biz onu izleyelim. vahşet yok. cinayet yok. bu nedir? baş katil bile kimseyi öldürmedi. pof.
dexter mal gibi elalemin evine girip heryeri gezip tozuyor, adam da dexter'ı kameralarında canlı yayın izliyor. ya sabır ya sabır!
dexter adresin belli yerin belli yurdun belli. hiç mi düşünmüyorsun harrison'u. var ya bence o çocuğa dadanacaklar, sonra sen eaah kaybetçek bi sikim bişeyim kalmadı deyip koyverip gideceksin. sonrası elektrikli sandalye artık.
içimi baydınız.
kendinize gelin ya.
bugün e ile konuşurken her sezondaki kötüleri nasıl hatırlıyorsun diye sordu. birbirine bağlantılı ve çok güzel sezonlardı dedim. nasıl unutayim? bu sezonun kötüsü kim dedi. valla dedim henüz kendisine nail olamadık. keeping up with the kardashians çekiyoruz da bu aralar! yareppim ya sabır!
8 yıldır soluk soluğa izlediğim diziyi düzeltin.
yoksa hakkaten you'll be on MY table.
bak çok kızdım.
ona göre.
16 Temmuz 2013
[Dexter S8E1-2-3.]
efendim dexter'ın uzun süredir beklediğim son sezonu başladı, hemi de ne başlangıç oldu öyle anlata anlata bitmez. ancak malesef ki bu anlata anlata bitemezlik, olumsuz yönde gerçekleşti. açıkçası ben her bölüm birilerinin peşine düşüp adam öldürdüğümüz ve vicdanımın rahatladığı, toplumun çöpünün dışarı çıkarıldığı o dakikaları izlemekten büyük keyif alıyordum. ama şimdi dexter ve debranın çilesi temalı bir sezon başlangıcı yaptık, mutsuzum. en nihayteinde o duyguları olmayan adamın baba olması, evlenmesi, çoluk çocuğa karışmasıyle birlikte cinayetlerine devam ettikçe mutlu olmaya devam ediyor, enteresan katillerin hikayeleriyle bambaşka dehşet alemlerine gidiyordum. ama şimdi all we have left is family drama. ilk bölüm bu bağlamda beni kesmedi, alkole bulanmış undercover çalışan deb ise içimi baydı. her ne kadar jennifer'ı bu kadar wasted izlemek, kendisinin gerçekten yetenekli olduğunu gösterse de, enough is enough çocuklar.
aşağıda ikinci bölümü izlerken an be an aklımdan geçenleri yazdım. ikinci bölüm ilk bölümden daha başarılıydı. öncelikle vogel kararkterinin diziye girişini pek sevmiştim. ama ikinci bölümde onun dexter'ın sırrını kendisinin öğrenmediğini gördük ya, o bağlamda da bir mutsuzluk yaşadım. buyrun efendim, burdan yakmaya başlayın:
olacak iş değil lan! allah sizi kahretmesin! ben sandıydım ki doktor kadın olayı kendi kendine çözen bir genius. ama meğersem harry gümbür gümbür gitmiş ve her boku anlatmış! olacak iş değil!
spiritual mother! aman tanrım inanamıyorum şu an, resmen dexter çekip vuracak kadını!
kadının soğukkanlılığı beni o kadar etkiledi ki, inanamıyorum şu an. ikinci bölümle şimdilik hem çok mutlu hem de çok mutsuzum. haydi hayırlara yazsın.
JACK BASS ASLINDA QUINN MIII? OHANNES YAŞADIĞIM ŞOKUN TARİFİ YOK ŞU AN!
yareppim katil kadın mı!!!
ay yok çok şükür değilmiş!
bu arada kadının soğukluğunun altında bir problem var. kadında hasta bir hava var. çözemiyorum şu an. cidden çözemiyorum.
"put things into perspective" en sevdiğim ve en gıcık olduğum cümle. vay amk.
o cd'de rita'yı öldürenin dexter olduğu görüntüleri olsa mesela, muhteşem olmaz mıydı?
çok merak ediyorum. cidden çok merak ediyorum. kafatasını nasıl böyle düzgünce kesip çöt diye aynı noktayı çıkarıyorlar merak ediyorum. ya sabır, bu normal değil bence ya. pof.
kadını öldür. debi öldür. idam koltuğuna otur. var ya eğer klişe bir son olursa elim yakanızdan düşmeyecek.
debra final bölümü gelmeden ölürsen kafana sıçıcam. bu nedir la? peşinde bir kiralık katil gezen adamın çalıntı mücevherlerini ararken başına gerçekten birşey gelmeyecek diye mi düşündün? yoksa ciddi ciddi belanı mı aradın? pof.
jamie'yle quinn'in kıçıkırık ilişkisi de çok umrumuzdaydı cidden. ay valla bu dizinin comic relief'leri iki sezondur beni benden alıyor.
aha, quinn hatırladı bu herifin adını. ay merakımın içine sıçtınız. valla sıçtınız. katil vogel'mış, tarz değiştirmiş, bay harbour butcher suçunu da üstüne alırmış mesela. of.
deb, bacım çok sarhoşsun. sekiz sezondur sarhoşsun hatta. pull your shit together. dexter'ı depresyonlara sokmaya biraz daha devam edersen seni ben boğucam.
paslı cinayet takımı olan seri katil olur mu la? adam intihar etmiş ve intihar eden adam sizin aradığınız değil. daha bölüm 2, bismillah yani.
"indispensible demographic" vauv.
ay kadın itiraf etmeye geldi ben seize diyim!
angel mutlu olsun diyenler kulübu onursal üyesi. tanıştığımıza memnun oldum çocuklar.
aman tanrım! debra tam şu an düşüp bayılman > ben katilim diye bağırman.
dexter bir kere daha deb'in kıçını kurtarıyor sayın seyirciler.
"you really wanna play the what if game" sert oldu bu deb. vauv. sekiz yıl sonra geldiğimiz nokta bu mu?
takır takır adam öldürdüğümüz bölümler bitti. nevrotik teenage ilişkileri ve kavgalar başladı. seriously, deli olacağım.
dexter bi kutu da çikolatalı dondurma aç tam olsun. regl olcan galiba.
hay ağzına sıçayım böyle işin lan! sıradan kıçıkırık bir polisiye olduğuna inanamıyorum dexter çok mutsuzum.
üçüncü bölümle ilgili olan izlenimlerime gelince. deb ve patronu, artık aranızda ne bok olacaksa olsun, patronun göz süzmelerinden içime fenalık geldi. bu bölüm diğer iki bölüme göre bayaaaaa heyecanlı geçti benim için. zavallı quinn, he still has something going on for debra, üstelik farkında değil. kadın ben öldürdüm diyor, hala inanmıyor adamceğiz. tabii jamie'ye de yazık ama yeani, quinn, valla aferim kırk yılda bir işe yaradın. dexter, sözüm sana. o iğneyi bir gn debranın üzerinde kullanacağın günü bira da dehşetle bekliyordum. sarhoşken kullanıp sızdı diye kaçırıp götürmen inanılmaz ironik oldu, bilesin. bu arada spor aletleri satan adam, yemin ediyorum midem kalktı. daha ne akdar vahşet dehşet mikropluk bokluk göreceğim diyordum özellikle walking dead'in kuyu girişi parçalanan cesedinden filan sonra, aman tanrım PARMAK ÇORBASI YAPMIŞSIN LAN!!! DOLABINDA KARACİĞER, MARİNE BEYİN, BALDIR FİLAN VAR! yeminlen dexter'ın bile midesi ağzına geldi, bu nasıl bir iğrençliktir! ama şimdi bir kere daha kızdım. niye onu öldürdüğünü göstermediniz?!?!?!? bir perfect anımız vardı, onu da aldınız. kalbin durmasını ve bu pisliğin dünyadan kayıp gittiğin görmek istiyorduk, yine famil drama ortasında bıraktınız, teessüf ederim! neyse efenim, debra iyice dağılıp giderken, olayları iyice merak etmeye başladım. vogel ve debranın seanslarını merak etmekten öte, en çok katili merak ediyorum. adam bayağ yaratıcı, baya vahşi ve hiç ipucu bırakmıyor. vay anasını sayın seyirciler. merakla bekliyor bekliyor bekliyoruz. uzatmayacağım, soluğum kesildikçe mutlu olmalara devam.
aşağıda ikinci bölümü izlerken an be an aklımdan geçenleri yazdım. ikinci bölüm ilk bölümden daha başarılıydı. öncelikle vogel kararkterinin diziye girişini pek sevmiştim. ama ikinci bölümde onun dexter'ın sırrını kendisinin öğrenmediğini gördük ya, o bağlamda da bir mutsuzluk yaşadım. buyrun efendim, burdan yakmaya başlayın:
olacak iş değil lan! allah sizi kahretmesin! ben sandıydım ki doktor kadın olayı kendi kendine çözen bir genius. ama meğersem harry gümbür gümbür gitmiş ve her boku anlatmış! olacak iş değil!
spiritual mother! aman tanrım inanamıyorum şu an, resmen dexter çekip vuracak kadını!
kadının soğukkanlılığı beni o kadar etkiledi ki, inanamıyorum şu an. ikinci bölümle şimdilik hem çok mutlu hem de çok mutsuzum. haydi hayırlara yazsın.
JACK BASS ASLINDA QUINN MIII? OHANNES YAŞADIĞIM ŞOKUN TARİFİ YOK ŞU AN!
yareppim katil kadın mı!!!
ay yok çok şükür değilmiş!
bu arada kadının soğukluğunun altında bir problem var. kadında hasta bir hava var. çözemiyorum şu an. cidden çözemiyorum.
"put things into perspective" en sevdiğim ve en gıcık olduğum cümle. vay amk.
o cd'de rita'yı öldürenin dexter olduğu görüntüleri olsa mesela, muhteşem olmaz mıydı?
çok merak ediyorum. cidden çok merak ediyorum. kafatasını nasıl böyle düzgünce kesip çöt diye aynı noktayı çıkarıyorlar merak ediyorum. ya sabır, bu normal değil bence ya. pof.
kadını öldür. debi öldür. idam koltuğuna otur. var ya eğer klişe bir son olursa elim yakanızdan düşmeyecek.
debra final bölümü gelmeden ölürsen kafana sıçıcam. bu nedir la? peşinde bir kiralık katil gezen adamın çalıntı mücevherlerini ararken başına gerçekten birşey gelmeyecek diye mi düşündün? yoksa ciddi ciddi belanı mı aradın? pof.
jamie'yle quinn'in kıçıkırık ilişkisi de çok umrumuzdaydı cidden. ay valla bu dizinin comic relief'leri iki sezondur beni benden alıyor.
aha, quinn hatırladı bu herifin adını. ay merakımın içine sıçtınız. valla sıçtınız. katil vogel'mış, tarz değiştirmiş, bay harbour butcher suçunu da üstüne alırmış mesela. of.
deb, bacım çok sarhoşsun. sekiz sezondur sarhoşsun hatta. pull your shit together. dexter'ı depresyonlara sokmaya biraz daha devam edersen seni ben boğucam.
paslı cinayet takımı olan seri katil olur mu la? adam intihar etmiş ve intihar eden adam sizin aradığınız değil. daha bölüm 2, bismillah yani.
"indispensible demographic" vauv.
ay kadın itiraf etmeye geldi ben seize diyim!
angel mutlu olsun diyenler kulübu onursal üyesi. tanıştığımıza memnun oldum çocuklar.
aman tanrım! debra tam şu an düşüp bayılman > ben katilim diye bağırman.
dexter bir kere daha deb'in kıçını kurtarıyor sayın seyirciler.
"you really wanna play the what if game" sert oldu bu deb. vauv. sekiz yıl sonra geldiğimiz nokta bu mu?
takır takır adam öldürdüğümüz bölümler bitti. nevrotik teenage ilişkileri ve kavgalar başladı. seriously, deli olacağım.
dexter bi kutu da çikolatalı dondurma aç tam olsun. regl olcan galiba.
hay ağzına sıçayım böyle işin lan! sıradan kıçıkırık bir polisiye olduğuna inanamıyorum dexter çok mutsuzum.
üçüncü bölümle ilgili olan izlenimlerime gelince. deb ve patronu, artık aranızda ne bok olacaksa olsun, patronun göz süzmelerinden içime fenalık geldi. bu bölüm diğer iki bölüme göre bayaaaaa heyecanlı geçti benim için. zavallı quinn, he still has something going on for debra, üstelik farkında değil. kadın ben öldürdüm diyor, hala inanmıyor adamceğiz. tabii jamie'ye de yazık ama yeani, quinn, valla aferim kırk yılda bir işe yaradın. dexter, sözüm sana. o iğneyi bir gn debranın üzerinde kullanacağın günü bira da dehşetle bekliyordum. sarhoşken kullanıp sızdı diye kaçırıp götürmen inanılmaz ironik oldu, bilesin. bu arada spor aletleri satan adam, yemin ediyorum midem kalktı. daha ne akdar vahşet dehşet mikropluk bokluk göreceğim diyordum özellikle walking dead'in kuyu girişi parçalanan cesedinden filan sonra, aman tanrım PARMAK ÇORBASI YAPMIŞSIN LAN!!! DOLABINDA KARACİĞER, MARİNE BEYİN, BALDIR FİLAN VAR! yeminlen dexter'ın bile midesi ağzına geldi, bu nasıl bir iğrençliktir! ama şimdi bir kere daha kızdım. niye onu öldürdüğünü göstermediniz?!?!?!? bir perfect anımız vardı, onu da aldınız. kalbin durmasını ve bu pisliğin dünyadan kayıp gittiğin görmek istiyorduk, yine famil drama ortasında bıraktınız, teessüf ederim! neyse efenim, debra iyice dağılıp giderken, olayları iyice merak etmeye başladım. vogel ve debranın seanslarını merak etmekten öte, en çok katili merak ediyorum. adam bayağ yaratıcı, baya vahşi ve hiç ipucu bırakmıyor. vay anasını sayın seyirciler. merakla bekliyor bekliyor bekliyoruz. uzatmayacağım, soluğum kesildikçe mutlu olmalara devam.
17 Aralık 2012
[Dexter S7 Season Finale.]
efendiiiim, dexter'ın sezon finaline en sonunda kavuştuuuuuk. yorumum ne peki? valla ne diyeceğimi bilemiyorum. do what you gotta do demiş senaristler ve yazmışlar bu bölümü. arkadaşım böyle şey mi olur allaasen?
takır takır tüm iplerin düğümlerin ilerleyip daha da karıştığını görüp, amaaan çözülür nidasıyla sona bağlanacağını anlıyorsunuz. bu noktada sıkıntı basıyor.
önceleri heyecan dalgası yaşanıyor tabii. özellikle o kaltak laguerta'nın göt oluşu karşısında gevrek gevrek gülünceye kadar muhteşem bir şekilde heyecan dalgası yükseliyor. ay dexter böyle bir mallık yapmış olamazsın hayır hayır hayır kafayı yiycem böyle bir mallık yapmış olamazsın diye krizler geçiriyorsun. ama o çöp konteynırından laguertanın parmak izi çıkıyor ya, pure happiness. böyle bir zevk yok. dexter'ın soru işaretli bakışlarıyla herkese bakıp salağa yatması muhteşemdi. yarebbim muhteşemdi.
debranın da çilesi diye ayrı bir başlık açmak lazım. yarebbim herşey bu kızı buluyor, maria'nın (artık laguerta ile first name basis'e düşürüyorum ilişkimizi evet) da vay neden benzincideydin diye sorası tutmuyor mu, of ya, ne zordu debranın işi. bu kız yalan söyleyemiyor, en başından beri dosdoğru kızın düştüğü çile, valla anlatılmaz yaşanır. ben bile kendimi onun yerinde koyup yerin dibine geçtim. ama ne demişler, do what you have to do. şu noktada bunu da belirtmek lazım. debranın o suyun içine hapları kendisinin karıştırmadığını öğrendiğim için accayip mutluyum. eğer o karıştırıp kendi kendinin başına böyle bir iş açsaydı delirirdim. uymazdı yani hikayeye. it's the survival instinct we cannot run away from en nihayetinde.
ara verdim yazmaya şimdi başka bir yerinden tutup en sevdiğim dizinin ardından yazmak istiyorum ama maalesef hızımı alamamanın doruğundayım dostlar. hannah'nın intihar edeceğini sanıp, bir an yok ama bu kızda o potansiyeeel diyerek kendi kendime hayıflandıydım. senaristlerin doğru kararı burada beni mesut etti. velhasıl kızımı seizure'lar geçirirken endişelendim yahu. bir daha böyle şeyler yapmayın lütfen. c'mon. devam ediyorum hannah muhabbetinden. allaaasen hannah dexter'ın evine gidiyordu en son, nooldu ona? böyle sezon finali mi olur yavrularım? böyle şey mi yazılır? tam eve gidecekler ordan mı peydahlanacak bu kız? kaçtı mı? sıçtı mı evin ortasına? nedir yani? kafayı yiycem kesin senaristler değişti yarebbim. dördüncü seoznun finalini yazıp beni şoklardan şoka soran, nerdeyse ikinci kattan hobareeeeey allaaaah yangın var diye kendimi atmama sebep olacak sezon finalini yazanlarla bu sezon finalini yazanlar aynı mı? sekizinci sezona uzatıcaz diye kıçınızı yırta yırta bir hal oldunuz bu nedir ya! bu nedir soruyorum size?
aranağme olarak quinn'i de yazmassam hatrım kalır. ya quinn sen ne kafalardasın ya, en sonunda striptizci sevgilin de kaçtı gitti çok mesudum valla. adamı çekip vurmanın mallığıyla kalmanı gevşek gevşek izliyorum. iki çift lafımda angel'ın kardeşine. yarebbim kızım sen bu mıymışık quinn'e olacak kız mısın? bu yavşaşmalar filan beni benden aldı. aman en nihayetinde sizin ikinizin olacağı belliydi de, eağh yani. ne kadar gereksiz bi sahneler filan.
[sonradan gelen edit] doakes, seni hiç özlememişim. shaşin detektif hallerin zaten oldum olası beni gıcık ederdi mr. her boku ben bilir ben farkederim. aradan çıktığına yine çok sevindim doğrusu. ama itiraf ediyorum, son bölümün fragmanını gördüğümde ve sen o fragmanda 'surprise motherfucker' dediğinde, ohannesburger bu adam yok ölmedi mi gibilerinden bir telaşa kapıldım. you still give me the creeps. kayıtlara geçsin efendim.
angel. bebeğim. seni çok seviyorum. hastayım sana. ispanyol bebişim benim. seni çoook seviyorum ya. valla bak. şapkana ve comic relief'ine kurban olayim cidden. bu gudubet karakterler bi senin kadir kıymetini bilemedi. oh emekli oldun da kurtuldun bu mıymışıklardan. oh çok şükür. eğer dizinin eeen sonunda laguerta ile end up etseydin delirirdim.
masuka, dizinin rengi olma konusunda bu sezon biraz ara vermiştin ama son yılbaşı partisindeki ceketinle geri dönüşün muhteşem oldu.
maria'nın yine kendine tom'dan bir destek bulmasına inanamıyorum. kendisinin en sonunda yaşadığı son karşısında salyalarım aktı doğrusu. durup durup iki kardeşin arasına girebileceğini düşündüm ya ben sana inanamıyorum maria. bu arada debra sana da inanamıyorum, bir an yüüzndeki ifadeyle gerçekten dexter'ı vuracağını, o benzin bidonunu anlatırken gerçekten dexter'ın kim olduğunu anlatacağını sandım. aferim kız. aferim valla. hele de en sonunda guertayı vurup ona doğru koşup ağlayarak sarılman douze points! muhteşemdin deb, muhteşem! helal valla bu bölümde izlenilmeye değer yegane şey senin performansındı.
dexter. dexter dexter dexter. naabıyorsun allah aşkına? onu öldür, bunu kes, bunu biç, hop uyut, hop bayılt bu nedir ya? sen böyle savsaklama iş yapmazdın beybi? nedir o öyle gün ışığında adamı bagaja atıp debra'yı bagajda adamla karşılamalar filan. polis çevireydi de sıfır kilometre hızla hapsi boylayaydın lan! valla onu ona onu ona yedirme genius'lıkların bölüm başında zevk verdi ama bölüm sonundaki o hallerin, ay valla dağıldın dexter, topla götü. reca ederim.
bu yazının da böyle sonuna geldim. sezon finali hiiiiç de sallayıp geçmedi beni. mutsuzum tabiiy. gelecek sezon muhteşem şeyler yapmanıza güveniyorum. lütfen. kıçınızı kırın da yüreğimie indirin. bunu yapabilirsiniz. hadi bakiyim.
[post reviews]
yarebbim kafayı yiyeceğim. dexter'ın en iyi sezonu olduğuna dair yorumlar okuyorum. bu yorumlarla ilgili bir yorum daha patlatmazsam çatlarım. öncelikle saygı duyarım arkadaş. doğrudur, bu sezon dexter ve deb'in ilişkisinin çok başka boyutlara taşındığı, aile üzerinden ilerlediğimiz bir sezon oldu. hele de deb'in oyunculuğu açısından kendisinin çok farklı yerlere gidebileceğini gördük. kabul. hatta I dare say it, kendi sınırlarımızı düşündük, acaba ne yapardık böyle bir durumda diye. kabul. bu açıdan güzeldi. zaten tüm bu yorumlar hannah'nın deb'e bakıp sen beni hapse yolluyorsun da kardeşini niye yollamıyorsun bacım konulu konuşmasında vücut buldu. ama. kocaman bir ama. ben dexter'dan ne bekliyordum, dexter bu sezon bana ne verdi sorusunu cevaplamaya başlarsak, beklentilerimin hiç birini alamadığım noktasında buluşuyoruz dostlar. en nihayetinde bu diziyi izleme sebebimin biraz kan ve cinayet olduğunu söylesem yalan olmaz. dramatik dizim var demiyim, ama yeterince dramatik roman ve film izliyorum. komedi dizim var. aile bağlar dizim var. cinayet dizim var. vahşet dizim var. ama sadece kan için izlediğim, görsel dizim dexter'dı benim. tabii ki dexter'ı bir karakter olarak seviyorum. neden? çünkü bu dizi aynı zamanda benim için sınırlarımı sorguladığım, ben ne kadar ileri giderdim diye düşündüğüm dizim. hatta içimdeki potansiyeli zaman zaman görüp, korktuğum dizim. bir adamın, sezonlar boyu nasıl insancıl duygulara düşüncelere kapıldığını gördüğüm, ama nasıl asla tamamen kapılamayacağını gördüğüm muhteşem dizim. e siz şimdi bu diziden kanı çıkardınız. tabii ki birileri öldü öldürüldü ama, kandan kastım, kötü adam oluyor bu noktada. kötü adam yoktu bu sezon, dahası olabilir mi? rus mafyası, yangın çıkaran adam vesaire. deb ve dexter'ın sarmallar halinde karışıp uzayan kısalan ve farklı bir form alan ilişkisinin yanında bir ayrı hikaye daha görsek fena mı olurdu? sezon finaline gelirken sekizinci sezonuna uzayacağı belli olan dizide, dexter'ın başına hiçbirşey gelmeyeceğini bile bile sezon finaline oturmak nasıl bir his bilir misiniz? tamam, kabul, deb'in son anda laguerta'yı vurması ve akabindeki müthiş sahnesi çok güzeldi. ama ben bu diziyi deb'in devinimleri ve dönüşümleri için mi izliyorum sizce? hayır. kocaman bir hayır. o yüzden üzgünüm. bu sezon benim için son derece sönük bir sezon olarak geçti. ve eleştirilerin aksine, 5 ve 6. sezonları çok severek izledim. üzülerek bir daha söylüyorum ki, bu sezonu 3. sezon kategorisine almak zorundayım dostlar. sadece son karesi hafızamda kalan üçüncü sezon. çok acıklı. keşke daha fazla şey kalabilseydi aklımda bu sezondan. ama yine de umutsuz değilim. öteki sezon, bu sezon da yeteri kadar aile vesvesesi yaptığınızı düşünerekten güzel sahnelere, kana, vahşete, ve hopefully kana alışmış deb'e tanı olacağız inşallah maşallah. ksımet.
takır takır tüm iplerin düğümlerin ilerleyip daha da karıştığını görüp, amaaan çözülür nidasıyla sona bağlanacağını anlıyorsunuz. bu noktada sıkıntı basıyor.
önceleri heyecan dalgası yaşanıyor tabii. özellikle o kaltak laguerta'nın göt oluşu karşısında gevrek gevrek gülünceye kadar muhteşem bir şekilde heyecan dalgası yükseliyor. ay dexter böyle bir mallık yapmış olamazsın hayır hayır hayır kafayı yiycem böyle bir mallık yapmış olamazsın diye krizler geçiriyorsun. ama o çöp konteynırından laguertanın parmak izi çıkıyor ya, pure happiness. böyle bir zevk yok. dexter'ın soru işaretli bakışlarıyla herkese bakıp salağa yatması muhteşemdi. yarebbim muhteşemdi.
debranın da çilesi diye ayrı bir başlık açmak lazım. yarebbim herşey bu kızı buluyor, maria'nın (artık laguerta ile first name basis'e düşürüyorum ilişkimizi evet) da vay neden benzincideydin diye sorası tutmuyor mu, of ya, ne zordu debranın işi. bu kız yalan söyleyemiyor, en başından beri dosdoğru kızın düştüğü çile, valla anlatılmaz yaşanır. ben bile kendimi onun yerinde koyup yerin dibine geçtim. ama ne demişler, do what you have to do. şu noktada bunu da belirtmek lazım. debranın o suyun içine hapları kendisinin karıştırmadığını öğrendiğim için accayip mutluyum. eğer o karıştırıp kendi kendinin başına böyle bir iş açsaydı delirirdim. uymazdı yani hikayeye. it's the survival instinct we cannot run away from en nihayetinde.
ara verdim yazmaya şimdi başka bir yerinden tutup en sevdiğim dizinin ardından yazmak istiyorum ama maalesef hızımı alamamanın doruğundayım dostlar. hannah'nın intihar edeceğini sanıp, bir an yok ama bu kızda o potansiyeeel diyerek kendi kendime hayıflandıydım. senaristlerin doğru kararı burada beni mesut etti. velhasıl kızımı seizure'lar geçirirken endişelendim yahu. bir daha böyle şeyler yapmayın lütfen. c'mon. devam ediyorum hannah muhabbetinden. allaaasen hannah dexter'ın evine gidiyordu en son, nooldu ona? böyle sezon finali mi olur yavrularım? böyle şey mi yazılır? tam eve gidecekler ordan mı peydahlanacak bu kız? kaçtı mı? sıçtı mı evin ortasına? nedir yani? kafayı yiycem kesin senaristler değişti yarebbim. dördüncü seoznun finalini yazıp beni şoklardan şoka soran, nerdeyse ikinci kattan hobareeeeey allaaaah yangın var diye kendimi atmama sebep olacak sezon finalini yazanlarla bu sezon finalini yazanlar aynı mı? sekizinci sezona uzatıcaz diye kıçınızı yırta yırta bir hal oldunuz bu nedir ya! bu nedir soruyorum size?
aranağme olarak quinn'i de yazmassam hatrım kalır. ya quinn sen ne kafalardasın ya, en sonunda striptizci sevgilin de kaçtı gitti çok mesudum valla. adamı çekip vurmanın mallığıyla kalmanı gevşek gevşek izliyorum. iki çift lafımda angel'ın kardeşine. yarebbim kızım sen bu mıymışık quinn'e olacak kız mısın? bu yavşaşmalar filan beni benden aldı. aman en nihayetinde sizin ikinizin olacağı belliydi de, eağh yani. ne kadar gereksiz bi sahneler filan.
[sonradan gelen edit] doakes, seni hiç özlememişim. shaşin detektif hallerin zaten oldum olası beni gıcık ederdi mr. her boku ben bilir ben farkederim. aradan çıktığına yine çok sevindim doğrusu. ama itiraf ediyorum, son bölümün fragmanını gördüğümde ve sen o fragmanda 'surprise motherfucker' dediğinde, ohannesburger bu adam yok ölmedi mi gibilerinden bir telaşa kapıldım. you still give me the creeps. kayıtlara geçsin efendim.
angel. bebeğim. seni çok seviyorum. hastayım sana. ispanyol bebişim benim. seni çoook seviyorum ya. valla bak. şapkana ve comic relief'ine kurban olayim cidden. bu gudubet karakterler bi senin kadir kıymetini bilemedi. oh emekli oldun da kurtuldun bu mıymışıklardan. oh çok şükür. eğer dizinin eeen sonunda laguerta ile end up etseydin delirirdim.
masuka, dizinin rengi olma konusunda bu sezon biraz ara vermiştin ama son yılbaşı partisindeki ceketinle geri dönüşün muhteşem oldu.
maria'nın yine kendine tom'dan bir destek bulmasına inanamıyorum. kendisinin en sonunda yaşadığı son karşısında salyalarım aktı doğrusu. durup durup iki kardeşin arasına girebileceğini düşündüm ya ben sana inanamıyorum maria. bu arada debra sana da inanamıyorum, bir an yüüzndeki ifadeyle gerçekten dexter'ı vuracağını, o benzin bidonunu anlatırken gerçekten dexter'ın kim olduğunu anlatacağını sandım. aferim kız. aferim valla. hele de en sonunda guertayı vurup ona doğru koşup ağlayarak sarılman douze points! muhteşemdin deb, muhteşem! helal valla bu bölümde izlenilmeye değer yegane şey senin performansındı.
dexter. dexter dexter dexter. naabıyorsun allah aşkına? onu öldür, bunu kes, bunu biç, hop uyut, hop bayılt bu nedir ya? sen böyle savsaklama iş yapmazdın beybi? nedir o öyle gün ışığında adamı bagaja atıp debra'yı bagajda adamla karşılamalar filan. polis çevireydi de sıfır kilometre hızla hapsi boylayaydın lan! valla onu ona onu ona yedirme genius'lıkların bölüm başında zevk verdi ama bölüm sonundaki o hallerin, ay valla dağıldın dexter, topla götü. reca ederim.
bu yazının da böyle sonuna geldim. sezon finali hiiiiç de sallayıp geçmedi beni. mutsuzum tabiiy. gelecek sezon muhteşem şeyler yapmanıza güveniyorum. lütfen. kıçınızı kırın da yüreğimie indirin. bunu yapabilirsiniz. hadi bakiyim.
[post reviews]
yarebbim kafayı yiyeceğim. dexter'ın en iyi sezonu olduğuna dair yorumlar okuyorum. bu yorumlarla ilgili bir yorum daha patlatmazsam çatlarım. öncelikle saygı duyarım arkadaş. doğrudur, bu sezon dexter ve deb'in ilişkisinin çok başka boyutlara taşındığı, aile üzerinden ilerlediğimiz bir sezon oldu. hele de deb'in oyunculuğu açısından kendisinin çok farklı yerlere gidebileceğini gördük. kabul. hatta I dare say it, kendi sınırlarımızı düşündük, acaba ne yapardık böyle bir durumda diye. kabul. bu açıdan güzeldi. zaten tüm bu yorumlar hannah'nın deb'e bakıp sen beni hapse yolluyorsun da kardeşini niye yollamıyorsun bacım konulu konuşmasında vücut buldu. ama. kocaman bir ama. ben dexter'dan ne bekliyordum, dexter bu sezon bana ne verdi sorusunu cevaplamaya başlarsak, beklentilerimin hiç birini alamadığım noktasında buluşuyoruz dostlar. en nihayetinde bu diziyi izleme sebebimin biraz kan ve cinayet olduğunu söylesem yalan olmaz. dramatik dizim var demiyim, ama yeterince dramatik roman ve film izliyorum. komedi dizim var. aile bağlar dizim var. cinayet dizim var. vahşet dizim var. ama sadece kan için izlediğim, görsel dizim dexter'dı benim. tabii ki dexter'ı bir karakter olarak seviyorum. neden? çünkü bu dizi aynı zamanda benim için sınırlarımı sorguladığım, ben ne kadar ileri giderdim diye düşündüğüm dizim. hatta içimdeki potansiyeli zaman zaman görüp, korktuğum dizim. bir adamın, sezonlar boyu nasıl insancıl duygulara düşüncelere kapıldığını gördüğüm, ama nasıl asla tamamen kapılamayacağını gördüğüm muhteşem dizim. e siz şimdi bu diziden kanı çıkardınız. tabii ki birileri öldü öldürüldü ama, kandan kastım, kötü adam oluyor bu noktada. kötü adam yoktu bu sezon, dahası olabilir mi? rus mafyası, yangın çıkaran adam vesaire. deb ve dexter'ın sarmallar halinde karışıp uzayan kısalan ve farklı bir form alan ilişkisinin yanında bir ayrı hikaye daha görsek fena mı olurdu? sezon finaline gelirken sekizinci sezonuna uzayacağı belli olan dizide, dexter'ın başına hiçbirşey gelmeyeceğini bile bile sezon finaline oturmak nasıl bir his bilir misiniz? tamam, kabul, deb'in son anda laguerta'yı vurması ve akabindeki müthiş sahnesi çok güzeldi. ama ben bu diziyi deb'in devinimleri ve dönüşümleri için mi izliyorum sizce? hayır. kocaman bir hayır. o yüzden üzgünüm. bu sezon benim için son derece sönük bir sezon olarak geçti. ve eleştirilerin aksine, 5 ve 6. sezonları çok severek izledim. üzülerek bir daha söylüyorum ki, bu sezonu 3. sezon kategorisine almak zorundayım dostlar. sadece son karesi hafızamda kalan üçüncü sezon. çok acıklı. keşke daha fazla şey kalabilseydi aklımda bu sezondan. ama yine de umutsuz değilim. öteki sezon, bu sezon da yeteri kadar aile vesvesesi yaptığınızı düşünerekten güzel sahnelere, kana, vahşete, ve hopefully kana alışmış deb'e tanı olacağız inşallah maşallah. ksımet.
10 Aralık 2012
[Dexter S7E11.]
hiçbir dizimi izlerken böyle bir muamele yapmadım kendisine ama maalesef bugün o gündür. hem izleyip aynı anda yazı yazacağım. yani dexter'ın bu sezonundan o kadar çok sıkıldım ki ey dostlar, izlerken kendimi başka kelimelere vermekte bir sakınca görmüyorum. shame on you madırfakırs. shame on you.
dexter'ın aşık olup hülyalar alemine girdiği bir bölüme başladık. yarebbim sana geliyorum. dakka bir gol bir dexter'a bir telefon geldi sayın seyirciler. date at the movies tadında bakışmalar eşliğinde cinayet planları yapmalar filan allahım cidden bayılıcam. bu sezonki dizilerimdeki kan vahşet eksikliği özellikle son 2 bölümdür ölüyorum. american horror story ve walking dead'de de mallıklar ötesi bir bölüm yaptılar.
gelelim quinn cephesine. quinn, kaldığı yerden mal pozisyonuna devam ediyor. yok böyle bir olay. nadia nadia içimiz çıktı bu kadından. bir kurtulamadık. hey yarebbim, csi'ın figüran striptizcisine dakikalar ayırıyoruz şaka mı lan bu?
hadi bi de hannah cephesindeki tanık kızın peşinden koşmalar çıktı. deb artistlik üstüne artistlik bakışlarla it's my call geyiklerinde. inanılmaz. angel sen emekli ol da bu zıpçıktı yerden kurtul lütfen.
dexter da lafı ortaya hattı, bir bu doakes muhabbeti eksikti. yani haftaya sezon finali, daha çözülecek bir olay yok ortada sinirlerim tepeme çıktı, tansiyonum yükseldi, duvarları yumruklayasım, yok yok, daha ziyade senaristleri yumruklayasım var.
la guerta ne zaman tüm bu deliller artık eline dizine duracak çok merak ediyorum. seriously shut the fuck up sezonun içine sıçtın, 5 sezon geriden geliyosun bu nedir? beş haftadır aynı şeyleri yazıp yazıp nefret kusuyorum, sen hala bıkmadın mal karı.
yarebbim dexter kısmet dedi. şakadak düşüp bayılıcam şimdi.
debra eğer bilerek fazla hap alıp kaza yaptıysan ölürüm.
dexter'ın kalbinin kırılacağını düşündükçe ruhum daralıyor.
ayrılın da kurtulalım of. teenage drama oldu tam bi siktirin gidin çay demleyin allah aşkına bu nedir ya
la guerta seni şu masaya yatırıp parçalara ayırdığımız bölümü de görürsem gözüm arkada gitmem yemin ederim.
hannah'nın da çilesi ayrı yani. kimseye güvenemedi şu hayatta.
anam deb'e saçlarını açmak ve bu renk yakışmış. aferim
nooluyo lan sezon finalinde!!!
doakes mu geliyo, yoksam ölmedi mi?
how i met gibi 3 dakikada sezon finalinde çözülecek olay yaratıp son on dakikada çözerek bu sezonu bitirirseniz tüm hazır vize belgelerimi bir de amerikan konsolosluğuna sunar, atlayıp oraya gelir ve üstünüze benzin döker yakarım lan sizi!
dexter'ın aşık olup hülyalar alemine girdiği bir bölüme başladık. yarebbim sana geliyorum. dakka bir gol bir dexter'a bir telefon geldi sayın seyirciler. date at the movies tadında bakışmalar eşliğinde cinayet planları yapmalar filan allahım cidden bayılıcam. bu sezonki dizilerimdeki kan vahşet eksikliği özellikle son 2 bölümdür ölüyorum. american horror story ve walking dead'de de mallıklar ötesi bir bölüm yaptılar.
gelelim quinn cephesine. quinn, kaldığı yerden mal pozisyonuna devam ediyor. yok böyle bir olay. nadia nadia içimiz çıktı bu kadından. bir kurtulamadık. hey yarebbim, csi'ın figüran striptizcisine dakikalar ayırıyoruz şaka mı lan bu?
hadi bi de hannah cephesindeki tanık kızın peşinden koşmalar çıktı. deb artistlik üstüne artistlik bakışlarla it's my call geyiklerinde. inanılmaz. angel sen emekli ol da bu zıpçıktı yerden kurtul lütfen.
dexter da lafı ortaya hattı, bir bu doakes muhabbeti eksikti. yani haftaya sezon finali, daha çözülecek bir olay yok ortada sinirlerim tepeme çıktı, tansiyonum yükseldi, duvarları yumruklayasım, yok yok, daha ziyade senaristleri yumruklayasım var.
la guerta ne zaman tüm bu deliller artık eline dizine duracak çok merak ediyorum. seriously shut the fuck up sezonun içine sıçtın, 5 sezon geriden geliyosun bu nedir? beş haftadır aynı şeyleri yazıp yazıp nefret kusuyorum, sen hala bıkmadın mal karı.
yarebbim dexter kısmet dedi. şakadak düşüp bayılıcam şimdi.
debra eğer bilerek fazla hap alıp kaza yaptıysan ölürüm.
dexter'ın kalbinin kırılacağını düşündükçe ruhum daralıyor.
ayrılın da kurtulalım of. teenage drama oldu tam bi siktirin gidin çay demleyin allah aşkına bu nedir ya
la guerta seni şu masaya yatırıp parçalara ayırdığımız bölümü de görürsem gözüm arkada gitmem yemin ederim.
hannah'nın da çilesi ayrı yani. kimseye güvenemedi şu hayatta.
anam deb'e saçlarını açmak ve bu renk yakışmış. aferim
nooluyo lan sezon finalinde!!!
doakes mu geliyo, yoksam ölmedi mi?
how i met gibi 3 dakikada sezon finalinde çözülecek olay yaratıp son on dakikada çözerek bu sezonu bitirirseniz tüm hazır vize belgelerimi bir de amerikan konsolosluğuna sunar, atlayıp oraya gelir ve üstünüze benzin döker yakarım lan sizi!
19 Kasım 2012
[Walking Dead S3E6. Dexter S7E8.]
walking dead: rick'in telefonla konuşması çok güzeldi. hem lori mevzusunu uzatmadılar, hem de güzel bir close up yazmışlar tebrik ederim. yiğidi öldür hakkını yeme. daryl'ciğimin carol'ı bulması da bomba bir an oldu doğrusu, bu kadıncağzın kurtulabileceğine hiç inanmadıydım. andre -as expected- en sonunda governor'ı yatağa attı. or vice versa. her durumda bu adamda beni accayip iten birşey var. sadece zombi kızının saçlarını tarayıp, walker'ları arenaya çıkarmasından değil de, başka birşey. dur bakalım neler görücez daha. aaa haftanın yikes!!! anına gelince, sanıyorum michonne'un kestiği zombinin bağırsaklarının filan dökülmesi eaaağğhggghhh anı yarattı desek yalan olmaz. it was eww enough. kafalar mafalar havada uçuştu o kısmı geçiyorum. gelelim tüm hikayelerin birbirine bağlanmasına. bu sefer glenn ve maggie kasabaya gittiler - götürüldüler demek istiyorum tabii- michonne hapishaneye geldi. hadi bakalım, zombi baskını vahşetini 2 bölüm önce yapan senaristler sezon finalinde nasıl bir bomba patlatacak doğrusu meraklardayım. ama o kasabadan bir bokluk çıkacağı kesin. dur bakalım. kısmet.
dexter'la ilgili uzun uzadıya yazmaya gerek yok bu hafta. deb'in dexter'a sana aşığım demesi beni benden aldı bak onu söylemek şart öncelikle. düştüm bayıldım doğrusu. bu geyik sürekli dönüyordu geçen sezondan beri ama out loud söyleneceği aklıma gelmediydi. pes. hannah sana yorum yapmiyciim, booty call geyiklerinizle beni benden aldınız doğrusu. o kadarını söyliyim. yalnız yavşak yavşak ailenin içine girme isteğin/çaban gözlerden kaçmadı, bsg çok afedersin. dur bakalım. sana hala güvenmiyorum, hele bir güvenelim anacım. quinn doğrudan söyliycem, öl geber istiyorum. malsın quinn. cidden malsın. bölümlerdir sayıklıyorum. artık öl diyorum. başka bişiy demiyorum. peh! cody, justin bieber'a benzemişsin, derhal saçını kestir. bu arada çocukların adını çok karıştırıyorum ama benim hatırladığım cody erkek olan. ay yarebbim derhal saçını kestir cody lütfen! astor, görmeyeli ne çok büyümüşsün, şaşkınım doğrusu. pot muhabbetinize gülmedim bile. ay ergen problemleri beni benden aldı. hakkaten kib bye astor and cody. guerta ne hin bir kadın çıktın sen ya! doakes'un ölümünü 5 yıl sonra araştırıyor olmana götümle gülüyorum çok afedersin. inşallah yıllar yıllar geçer de zamanaşımı poponda patlar. cidden. haftaya olan bölümün fragmanını gördüm bizi bomba bir bölüm bekliyor. bunu anladım. ama şu noktada sirko'yla dexter'ın konuşması çok güzeldi demeden es geçmemek lazım. bu adama üzüldüm. aşık olmak, mantık, kaybedilen bazı şeyleri para ve gücün bile yerine koyamaması. çok üzüldüm ben bu adamcağza bu noktada. işte tam bir priam anıydı bu an. "even enemies can show some respect, son." diyorum sayın seyirciler. muhteşemsiniz dexter ve sirko. keşke birbirinii öldürmek zorunda olmasanız da dost olsanız. canım benim ya. neyse artık, bakalım haftaya noolucak.
13 Kasım 2012
[Walking Dead S3E5, Once Upon A Time S2E7, Dexter S7E7, Homeland S2E7.]
allahım yarabbim sana geliyorum! ara vermeden soluk almadan ulen tuvalete bile gitmeden tüm dizilerimi izlediğime inanamıyorum şu an. oysa ki yarınki planlarımda öyle bir geçer zamanki çilesi devam ederken makul makul dexter ve homeland izlemek vardı. ama ne yaptım, hepsini aç gözlü bir obur gibi tükettim. ve tabii ki tüketmeye de walking dead'den başladım.
efendiiiiim, walking dead'de geçen hafta yaşanan vahşetli sonu bıraktığımız yerde ekran açıldı. kucaklarında bebek, rick uçuşlarda, herkes haydi bebişe yemek bulalım telaşlarında filan. dizi boyunca glenn'in bizden biri ölceğine binlercesi ölsün yorumları, t-dog'un yaşlılara yardımsever insan evladı olarak yaptığı yardımların anıları beni benden aldı. geçiyorum. daryl ve maggie bebiş malzemeleri buldu burası da sorunsuz. ben bir an daryl de ölürse çatlarım yalnız demek suretiyle fenalık geçirsem de, çok şükür bi halt olmadan döndüler. yalnız o kadar çocuğun el izlerinden oluşan kağıtlarda süslü anaokulu duvarları üzdü. it reminded them of the life as it used to be. cidden hüzünlüydü. mezar kazmalar filan, oralar da usual bayıklık/hüzün/dut yemiş bülbül havalarındaydı. esas sözüm rick'e. rick dangır dungur girdi hapishanenin içine paat küüüt saldırdı walker'lara. bence rick de ölseydi de bu gamlı baykuş aileden komple kurtulaydık. a bi de öyle bir yapmışlar ki, bir an için lori'nin geleceğini düşündüm ya. hani carl öldürememiş de, zombi olarak karnı bağırsakları açık bir şekilde sürüneceğini düşündüm o derece. o sahnede oturuşumu değiştirip mental bayılmalar yaşadım resmen. rick'in o göbekli zombiye garezi neydi çözemedim bir de. neyse efendim. geliyorum andrea cephesine. çünkü bölümün sonunda rick biz ölüyoz lan burda temalı çalan telefonu açması yorum yapılacak birşey değil, çünkü havadisleri ancak haftaya alabileceğiz. neyse dönelim andrea'ya. allahım salak karı andrea diyorum şu an. michonne'u dinleme kızım. oralarda öl bence. senin bu doktora governor'a filan yavşamaların, yan bakışların beni benden aldı artık. kendine gel. üstelik iki çift lafım da governor'a. ya sen nesin arkadaşım? patolojik bir vakasın yemin ederim. kızının saçını taramaklar, şşş diye sakinleştirmeler, başına bez bağlayıp kucaklayıp yatırmalar filan. sen deli misin diye soracağım ama insan dediğin çok garip bir varlık. bunu bir hastalık olarak görüp hastalık geçinceye kadar çocuğuna bakmak düşüncesi de neden olmasın? tüm bunlar bir anlamlandırma meselesi sonuçta öyle değil mi? üstelik anne-baba-çocuk arasındaki bağların sorgulanamayacak kadar da güçlü olduğunu düşünürsek, it makes sense. ama yine de. kendine gel governor. sen kimsiiiin civilization'ı yeniden kurmak kim lan göt? gladyatörler bilmemneler derken inşallah o zombiler başınızı yer diyorum. andrea hele şükür makul bir yorum yaptı ve trip atıp ortamı terk etti. bakalım haftaya nasıl bir rezalet bizi bekliyor? dişlerini sökmüşmüş! peh! lan elleriyle parçalıyor onlar allah belanızı versin. neyse.
gelelim izlediğim ikinci dizime: once upon a time. ay valla bu bölüm cidden bir yıl geç geldi öncelikle bunu söyliyim. red, sevdiği adamı yedikten sonra -kelimenin tam anlamıyla yedi evet- hooop diye hiç bir şey olmamış gibi yapmaya geri dönmüştü geçen sezon. nefret etmiştim. yani tüm masal karakterlerini bağlamak gibi iddalı bir yapıma imza atan senaristlerin böyl bir mallık yapmasını kabul edememiştim. hele şükür kaldığımız yerden devam ettik tam bir yıl sonra ama olsun! red kurta dönüştü vay ben mi öldürdüm kafalarına girdi. ay valla çok bayıktı. o şapkayı da korumadığına inanamıyorum david. mallığına doyma. o kabuslar alemine gelince güzel bağlar gibi oldunuz. hele şükür iki kelam konuşabilecek henry ile emma. hatta henry ile snow diyorum. emma'yı sallamamaya devam ediyore. bu arada rumpel'cığım ve regina'cığımı gördüm ya bu bölümde daha mesut olamam. canım regina hemen oğlu için endişelendi, rumpel'ı getirdi filan. ama rumpel'cığım da bütükn karizmasıyla house call'u sen ödeyemezsin, henry için for free dedi. beheey, seni seviyorum rumpel. ama şu noktada bir aranağme yapmalı: henry rüyasında yangınların ortasında kaldı ve uyandığında elinin bir kısmı yanıktı. işte bu sahne bana cordelia chase'i hatırlattı. that vision thing bölümünde çok afedersiniz kaltak lilah'nın (düşününce bütün lilah'ların one way or another bir kaltak çıkması nedir izlediğim dizilerde) kurduğu tuzaklar silsilesi şeklinde cordelia'ya aynısını yaşatmıştı. cordelia'nın arkasında canavar pençeleri mi istersin yarebbim, yanık izleri mi, ne acıydı yahu. hatta o bölümü okur okumaz, aynı konuyu kendi hikayemizde kullanmıştık b ile. en sonunda o sevmediğim mıymışık angel bütün bunlara yol açan adamı çööööt diye beynine balta fırlatarak öldürerek beni fethettiydi. kim derdi ki sonradan cordelia ile angel. ok. spoilers çocuklar. neyse, henry bu iletten kurtuluyor gibi. bakalım bizi peri tozuyla uçabileceğimiz günler bekliyor mu? peri tozu demişken, hook'u gördük, peter pan nerde diye sorarım size ey senaristler? bekliyoruz, unutmadık ona göre.
ay dexter sen beni öldüreceksin. gerçekten. bir kere bu dizinin bölüm isimlerini sevmemizin sebeplerinden biri de, ya da direk kendi adıma konuşayim, sevmemin sebeplerinden biri hep bir cümlede bölüm adının yerine oturmasıdır. ama maşallah tüm bölüm dexter durdu durdu yok elementler, yok bilmemne, yok kimya, yok patlamalar, yok tepkimeler diye diye artık ne kadar kadına aç olduğunu sergiledi ki kendisine hiiiç yakıştıramadığımdır. senin dexter olman gerekiyor adamım ya! cool'luğunu tam gaz koruman filan gerekiyordu yani. sıçtın batırdın çok net. a bi de deb açısından sıçıp batırdın ki kız en sonunda sana hak verdi hadi parçala dexter dedi, sen şimdi öteki bölüm ay kimyamız uydu ben bu kızı öldüremiyciim diyeceksin. hani aranağme olarak lilah gibi karanlığa kapılmadı, rita gibi kör olmadı, lumen gibi ona ihtiyaç duymadı deyip, iki halimi de seviyor kafaların son derece manidardı doğrusu. ay yarebbim hannah ile birbirinizi korumanız filan, true romance 2 filmini çekmeye filan adaydı. ama yok arkadaş, bu kızı sevmediiiim! kendisinden hiç haz etmedim! hatta dosdoğru söyliyim, dexter'ı çok seviyorum ve bu mıymışık karıdan kıskanıyorum! there, I said it. geliyorum bir başka cepheye. ay çokşükür ezikler eziği yazar çocuk öldü. kalemine zehir bulaştırmak genius bir hareketti, yiğidi öldür hakkını yeme, hannah son derece akıllı çıktın sen anacım. üstelik o cinayeti anlatırken gözyaşları dökmen filan, gaaaliba gerçekti. etkiledin beni. good girl falling for the bad guy temalı hikayen beni oldum olası üzüyor zaten. ayrıca bir de şuna değinmek lazım ki, debra sen acayip anasının gözü bir polissin yeminlen. kızı en zayıf yerinden, hamileliğinden, hatta daha doğrusu yaptığı düşükten vurdun ya, dexter da anladı ya kızın rol yapmadığını, allahım yarabbim orda delirdim delirdim. güzel hamleydi aferim deb dedim. kıza üzüldüm. dexter'ın baktığı yerden hannah'yı görmesini de accayip kıskandım. bana ne oluyorsa artık diyeceğim ama dile kolay 7 yıldır beraberiz, bizim de bir hukukumuz var öyle değil mi? bir başka konuya zıplıyorum tabii ki. koshka'ları yazmayacağım. çünkü o bayık rus mafyası hikayesine de gıcığım bu sezon. ay bir türlü tatmin olamadım bu sezonun gidişatından bir of çeksem dağlar yıkılır cidden. ama dexter viktor'u 'yangın tüpüyle kafasına vura vura' öldürdüm derken rus amcanın yüzündeki ifade muhteşemdi. ben o adama hastayım esas. adamın pantolonları, takımları, ceketleri filan baya iyi. ay gelgelelim en kıytırık konuya. quinn. ya quinn allah adı verdim bi siktir git şu diziden de kurtulalım. delilleri çaldın kararttın bir boklar yaptın. bi de saf saf inanıyorsun nadya mıdır nedir o kadının pasaportunu vereceklerine! ya sen mal mısın, sizin dexter dünyanızda televizyon yok mu, iki gram beynin çalışmıyor mu oğlum? evladım? kendine gel. al işte, hem böyle boka batarsın, hem de 3 bölümde aşık olduğun kıytırık kı stripti kulüplerinde alemlere devam etmek zorunda kalır. ay bir de diyorsun ki yok efendim her yeri yakarım da yıkarım da. ay götüm çok afedersin. seni walking dead'e alsak beynini paralasak kan sıçramayacak bu derece gerizekalısın yemin ederim behey! walking stupidity, walking dick ve hatta walking moron olma yolunda ilerliyorsun diyemeyeceğim. çünkü sen geri dönüşü olmayan yola girmişin. neyse efendim. laguerta'nın jetonları düşmeye başladı. bu konuya haftaya temas edeceğiz gibi görünüyor. benim içimden geçen bu mıymışık yavşak karaktersiz kadını da öldürsün dexter da, kadın artık kim olduğunu anlasın, kurtulalım bu meraklı melahat hallerinden. kendisi ömrü boyunca göstermediği merakı bu davaya gösteriyor hey yarabbim. ay dur hızımı alamayıp şunu da yazacağım: deb'in çilesi nedir? kız kimi sevse, aşık olsa demiyorum, kimle içki içmeye çıkmaya karar verse ölüyorlar abi! ya sapık çıkar, ya katil çıkar, ya dedesi yaşında olur, ya öldürülür, ya zehirlenir! allaaasen bu kızı da bir mutlu edin. mıymışık quinn'den kurtulduk derken bok çukuruna saplamayın noolur. hadi canım. bak güveniyorum size. hala umutlarımı baki tutuyorum. haftaya görüşürüz.
biliyordum! vallahi de biliyordum! saul fikirsizi 3 metrekarede yaşayan bu kadına bilgi için geldiğinde, o şarap şişesini getirdiğinde, kadının o şişeyle bileklerini keseceğini biliyordum! tek konuda yanıldım, o da şişeyle değil, gözlük camıyla kendini öldürmesi oldu! yukarı çıkalım dediği an biliyorduuuuum! şu da kayıtlara geçsin, şu operasyonu yürüten, vurulup da ölmeyen adam sürekli ağrı kesici alıyor, lütfen lucy carter act tadında hareketlerle sezon sonuna kadar bağımlılıktan kurtulma vesveselerinden oluşan nevroz bölümleri yapmayın. gelir sizin kafanızı keserim. dana ve finn'in olayına hiç girmiyorum. ay valla arabayla birilerine çarpıp öldürüp kaçmaları kadar klişe birşey yok zaten, bir de bunun nevrozları devam edecek ki gerçekten çatlayaceğim. ama şu noktada belirtmek şart: carrie'yle brody'i en sonunda on-screen öpüşürken gördük pek mesudum. tabii ilk sezonu saymıyorum dostlar ama, mıymışık jessica'dan dana çok sevdiğim sevgili carrie ve hatta bir adım ötesinde claire danes'i yakıştırmamam mümkün değil ki? ay brody o kadının zibilyar sorusundan sonra havuz giremedi ya, üzüldüm bak orada, o ayrı. neyse efendim, bölümün son beş dakikasını diziyi izlediğim mal site yüklemedi, yarın göreceğim. ama yine de mutluyum. merak içinde değil, huzurlara uçup gitmiş vaziyetteyim dostlar. haftaya görüşürüz carrie'ciğim.
efendiiiiim, walking dead'de geçen hafta yaşanan vahşetli sonu bıraktığımız yerde ekran açıldı. kucaklarında bebek, rick uçuşlarda, herkes haydi bebişe yemek bulalım telaşlarında filan. dizi boyunca glenn'in bizden biri ölceğine binlercesi ölsün yorumları, t-dog'un yaşlılara yardımsever insan evladı olarak yaptığı yardımların anıları beni benden aldı. geçiyorum. daryl ve maggie bebiş malzemeleri buldu burası da sorunsuz. ben bir an daryl de ölürse çatlarım yalnız demek suretiyle fenalık geçirsem de, çok şükür bi halt olmadan döndüler. yalnız o kadar çocuğun el izlerinden oluşan kağıtlarda süslü anaokulu duvarları üzdü. it reminded them of the life as it used to be. cidden hüzünlüydü. mezar kazmalar filan, oralar da usual bayıklık/hüzün/dut yemiş bülbül havalarındaydı. esas sözüm rick'e. rick dangır dungur girdi hapishanenin içine paat küüüt saldırdı walker'lara. bence rick de ölseydi de bu gamlı baykuş aileden komple kurtulaydık. a bi de öyle bir yapmışlar ki, bir an için lori'nin geleceğini düşündüm ya. hani carl öldürememiş de, zombi olarak karnı bağırsakları açık bir şekilde sürüneceğini düşündüm o derece. o sahnede oturuşumu değiştirip mental bayılmalar yaşadım resmen. rick'in o göbekli zombiye garezi neydi çözemedim bir de. neyse efendim. geliyorum andrea cephesine. çünkü bölümün sonunda rick biz ölüyoz lan burda temalı çalan telefonu açması yorum yapılacak birşey değil, çünkü havadisleri ancak haftaya alabileceğiz. neyse dönelim andrea'ya. allahım salak karı andrea diyorum şu an. michonne'u dinleme kızım. oralarda öl bence. senin bu doktora governor'a filan yavşamaların, yan bakışların beni benden aldı artık. kendine gel. üstelik iki çift lafım da governor'a. ya sen nesin arkadaşım? patolojik bir vakasın yemin ederim. kızının saçını taramaklar, şşş diye sakinleştirmeler, başına bez bağlayıp kucaklayıp yatırmalar filan. sen deli misin diye soracağım ama insan dediğin çok garip bir varlık. bunu bir hastalık olarak görüp hastalık geçinceye kadar çocuğuna bakmak düşüncesi de neden olmasın? tüm bunlar bir anlamlandırma meselesi sonuçta öyle değil mi? üstelik anne-baba-çocuk arasındaki bağların sorgulanamayacak kadar da güçlü olduğunu düşünürsek, it makes sense. ama yine de. kendine gel governor. sen kimsiiiin civilization'ı yeniden kurmak kim lan göt? gladyatörler bilmemneler derken inşallah o zombiler başınızı yer diyorum. andrea hele şükür makul bir yorum yaptı ve trip atıp ortamı terk etti. bakalım haftaya nasıl bir rezalet bizi bekliyor? dişlerini sökmüşmüş! peh! lan elleriyle parçalıyor onlar allah belanızı versin. neyse.
gelelim izlediğim ikinci dizime: once upon a time. ay valla bu bölüm cidden bir yıl geç geldi öncelikle bunu söyliyim. red, sevdiği adamı yedikten sonra -kelimenin tam anlamıyla yedi evet- hooop diye hiç bir şey olmamış gibi yapmaya geri dönmüştü geçen sezon. nefret etmiştim. yani tüm masal karakterlerini bağlamak gibi iddalı bir yapıma imza atan senaristlerin böyl bir mallık yapmasını kabul edememiştim. hele şükür kaldığımız yerden devam ettik tam bir yıl sonra ama olsun! red kurta dönüştü vay ben mi öldürdüm kafalarına girdi. ay valla çok bayıktı. o şapkayı da korumadığına inanamıyorum david. mallığına doyma. o kabuslar alemine gelince güzel bağlar gibi oldunuz. hele şükür iki kelam konuşabilecek henry ile emma. hatta henry ile snow diyorum. emma'yı sallamamaya devam ediyore. bu arada rumpel'cığım ve regina'cığımı gördüm ya bu bölümde daha mesut olamam. canım regina hemen oğlu için endişelendi, rumpel'ı getirdi filan. ama rumpel'cığım da bütükn karizmasıyla house call'u sen ödeyemezsin, henry için for free dedi. beheey, seni seviyorum rumpel. ama şu noktada bir aranağme yapmalı: henry rüyasında yangınların ortasında kaldı ve uyandığında elinin bir kısmı yanıktı. işte bu sahne bana cordelia chase'i hatırlattı. that vision thing bölümünde çok afedersiniz kaltak lilah'nın (düşününce bütün lilah'ların one way or another bir kaltak çıkması nedir izlediğim dizilerde) kurduğu tuzaklar silsilesi şeklinde cordelia'ya aynısını yaşatmıştı. cordelia'nın arkasında canavar pençeleri mi istersin yarebbim, yanık izleri mi, ne acıydı yahu. hatta o bölümü okur okumaz, aynı konuyu kendi hikayemizde kullanmıştık b ile. en sonunda o sevmediğim mıymışık angel bütün bunlara yol açan adamı çööööt diye beynine balta fırlatarak öldürerek beni fethettiydi. kim derdi ki sonradan cordelia ile angel. ok. spoilers çocuklar. neyse, henry bu iletten kurtuluyor gibi. bakalım bizi peri tozuyla uçabileceğimiz günler bekliyor mu? peri tozu demişken, hook'u gördük, peter pan nerde diye sorarım size ey senaristler? bekliyoruz, unutmadık ona göre.
ay dexter sen beni öldüreceksin. gerçekten. bir kere bu dizinin bölüm isimlerini sevmemizin sebeplerinden biri de, ya da direk kendi adıma konuşayim, sevmemin sebeplerinden biri hep bir cümlede bölüm adının yerine oturmasıdır. ama maşallah tüm bölüm dexter durdu durdu yok elementler, yok bilmemne, yok kimya, yok patlamalar, yok tepkimeler diye diye artık ne kadar kadına aç olduğunu sergiledi ki kendisine hiiiç yakıştıramadığımdır. senin dexter olman gerekiyor adamım ya! cool'luğunu tam gaz koruman filan gerekiyordu yani. sıçtın batırdın çok net. a bi de deb açısından sıçıp batırdın ki kız en sonunda sana hak verdi hadi parçala dexter dedi, sen şimdi öteki bölüm ay kimyamız uydu ben bu kızı öldüremiyciim diyeceksin. hani aranağme olarak lilah gibi karanlığa kapılmadı, rita gibi kör olmadı, lumen gibi ona ihtiyaç duymadı deyip, iki halimi de seviyor kafaların son derece manidardı doğrusu. ay yarebbim hannah ile birbirinizi korumanız filan, true romance 2 filmini çekmeye filan adaydı. ama yok arkadaş, bu kızı sevmediiiim! kendisinden hiç haz etmedim! hatta dosdoğru söyliyim, dexter'ı çok seviyorum ve bu mıymışık karıdan kıskanıyorum! there, I said it. geliyorum bir başka cepheye. ay çokşükür ezikler eziği yazar çocuk öldü. kalemine zehir bulaştırmak genius bir hareketti, yiğidi öldür hakkını yeme, hannah son derece akıllı çıktın sen anacım. üstelik o cinayeti anlatırken gözyaşları dökmen filan, gaaaliba gerçekti. etkiledin beni. good girl falling for the bad guy temalı hikayen beni oldum olası üzüyor zaten. ayrıca bir de şuna değinmek lazım ki, debra sen acayip anasının gözü bir polissin yeminlen. kızı en zayıf yerinden, hamileliğinden, hatta daha doğrusu yaptığı düşükten vurdun ya, dexter da anladı ya kızın rol yapmadığını, allahım yarabbim orda delirdim delirdim. güzel hamleydi aferim deb dedim. kıza üzüldüm. dexter'ın baktığı yerden hannah'yı görmesini de accayip kıskandım. bana ne oluyorsa artık diyeceğim ama dile kolay 7 yıldır beraberiz, bizim de bir hukukumuz var öyle değil mi? bir başka konuya zıplıyorum tabii ki. koshka'ları yazmayacağım. çünkü o bayık rus mafyası hikayesine de gıcığım bu sezon. ay bir türlü tatmin olamadım bu sezonun gidişatından bir of çeksem dağlar yıkılır cidden. ama dexter viktor'u 'yangın tüpüyle kafasına vura vura' öldürdüm derken rus amcanın yüzündeki ifade muhteşemdi. ben o adama hastayım esas. adamın pantolonları, takımları, ceketleri filan baya iyi. ay gelgelelim en kıytırık konuya. quinn. ya quinn allah adı verdim bi siktir git şu diziden de kurtulalım. delilleri çaldın kararttın bir boklar yaptın. bi de saf saf inanıyorsun nadya mıdır nedir o kadının pasaportunu vereceklerine! ya sen mal mısın, sizin dexter dünyanızda televizyon yok mu, iki gram beynin çalışmıyor mu oğlum? evladım? kendine gel. al işte, hem böyle boka batarsın, hem de 3 bölümde aşık olduğun kıytırık kı stripti kulüplerinde alemlere devam etmek zorunda kalır. ay bir de diyorsun ki yok efendim her yeri yakarım da yıkarım da. ay götüm çok afedersin. seni walking dead'e alsak beynini paralasak kan sıçramayacak bu derece gerizekalısın yemin ederim behey! walking stupidity, walking dick ve hatta walking moron olma yolunda ilerliyorsun diyemeyeceğim. çünkü sen geri dönüşü olmayan yola girmişin. neyse efendim. laguerta'nın jetonları düşmeye başladı. bu konuya haftaya temas edeceğiz gibi görünüyor. benim içimden geçen bu mıymışık yavşak karaktersiz kadını da öldürsün dexter da, kadın artık kim olduğunu anlasın, kurtulalım bu meraklı melahat hallerinden. kendisi ömrü boyunca göstermediği merakı bu davaya gösteriyor hey yarabbim. ay dur hızımı alamayıp şunu da yazacağım: deb'in çilesi nedir? kız kimi sevse, aşık olsa demiyorum, kimle içki içmeye çıkmaya karar verse ölüyorlar abi! ya sapık çıkar, ya katil çıkar, ya dedesi yaşında olur, ya öldürülür, ya zehirlenir! allaaasen bu kızı da bir mutlu edin. mıymışık quinn'den kurtulduk derken bok çukuruna saplamayın noolur. hadi canım. bak güveniyorum size. hala umutlarımı baki tutuyorum. haftaya görüşürüz.
biliyordum! vallahi de biliyordum! saul fikirsizi 3 metrekarede yaşayan bu kadına bilgi için geldiğinde, o şarap şişesini getirdiğinde, kadının o şişeyle bileklerini keseceğini biliyordum! tek konuda yanıldım, o da şişeyle değil, gözlük camıyla kendini öldürmesi oldu! yukarı çıkalım dediği an biliyorduuuuum! şu da kayıtlara geçsin, şu operasyonu yürüten, vurulup da ölmeyen adam sürekli ağrı kesici alıyor, lütfen lucy carter act tadında hareketlerle sezon sonuna kadar bağımlılıktan kurtulma vesveselerinden oluşan nevroz bölümleri yapmayın. gelir sizin kafanızı keserim. dana ve finn'in olayına hiç girmiyorum. ay valla arabayla birilerine çarpıp öldürüp kaçmaları kadar klişe birşey yok zaten, bir de bunun nevrozları devam edecek ki gerçekten çatlayaceğim. ama şu noktada belirtmek şart: carrie'yle brody'i en sonunda on-screen öpüşürken gördük pek mesudum. tabii ilk sezonu saymıyorum dostlar ama, mıymışık jessica'dan dana çok sevdiğim sevgili carrie ve hatta bir adım ötesinde claire danes'i yakıştırmamam mümkün değil ki? ay brody o kadının zibilyar sorusundan sonra havuz giremedi ya, üzüldüm bak orada, o ayrı. neyse efendim, bölümün son beş dakikasını diziyi izlediğim mal site yüklemedi, yarın göreceğim. ama yine de mutluyum. merak içinde değil, huzurlara uçup gitmiş vaziyetteyim dostlar. haftaya görüşürüz carrie'ciğim.
Kategoriler:
Dexter,
Homeland,
Once Upon a Time,
Series,
The Walking Dead
05 Kasım 2012
[Once Upon a Time S2E4-5. Dexter S7E5. Walking Dead S3. American Horror Story S2E1-2-3.]
severek izlediğim dizilerle ilgili yorumlarımı aynı post'ta anlatmadan geçemeyeceğim. ayrı post açmak için bir linke tıklamaya bile halim yok, çöt çöt yazıp aradan çıkarmak istiyorum. daha önce de dediğim gibi, aklımda duracağına burada dursun, öyle değil mi?
öncelikle once upon a time ile başlayacağım. valla onun son iki bölümü hiiç öyle heyecanlar dalgası yaratacak bir atraksiyonda değildi. ama bence regina'nın geçmişini daha çok öğrendiğimiz bölümler her zaman başarılı oluyor. hele bir de rumpel'la ilgili anılar varsa bu bölümlerin içinde, tadından yenmiyor doğrusu. öncelikle hook konusunu anlatayim. ay valla hook rumpel'a vakti zamanında timsah gibisin demiş de bilmemneler diye meşhur timsaha bağladınız hikayeyi, kabul, güzeldi. hele o rumpel'ın sonradan bunları bulup hook'la kaçan karısının kalbini söküp öldürmesi baya güzeldi. şimdi diziyi izlemeyenler bu sahneyi son derece vahşi bulabilir tabii. sonuçta çööt diye göğsü yarıop kanlı vıcık vıcık bir kalbi çıkarmaktan bahsediyor gibiyim. ama aslında böyle değil durum. büyüyle söküyor rumpel kalbi yerinden. yani kalbi söktüğünde elinde pembiş ışıklar yayan bir kalp oluyor. karşısındaki -kalbini söktüğü- insan da yaşamaya devam ediyor. ama ne zaman ki elindeki kalbi sıkıştırmaya başlıyor, kalp toza dönüşünce karşısındaki ölüyor. bence insanın çok canı acırken kalbim paramparça dediği hissiyattan ilham alınmış bir sahne bu. çok güzel. hani kalbimi eline verdim, sen onu paramparça ettin tadında yorumlar misali. neyse efendim, valla hook'un olayları beni çok ilgilendirmiyordu. zaten bölümün ertesi gün özetini ve hatta aynı gün jane espenson'ın twitini okuyunca bu karakterin geleceğini öğrendiydim ve bana yettiydi. benim esas anlatmak istediğim ve büyük keyifle izlediğim sahneler rumpel ve regina'nın sahneleri. bir insanın karanlık tarafa nasıl geçtiğini an be an anlatan bu sahneleri çok seviyorum. o koca kadın birden bire gözümde aşk acısı çeken genç bir kıza dönüşüveriyor, helal olsun lana parrilla sana! şimdi geliyorum esas bahsetmek istediğim sahneye. daniel ve regina sahnesinden bahsediyorum evet. tabi aranağme olarak meşhuuuur doktor'un doktor frankenstein olduğunu öğrendik bu bölüm. açıkçası çok da heyecan yaratan bir gelişme olmadı benim için. çünkü hayatımda önemli ek bi doctor karakteri var, o da kendi hayatıyla karşılaştırdığımızda bu ultra bayık kalan hayata asla uğramaz yani. neyse efendim, bilimum sihirler büyüler olaylar silsilesi sonucunda regina'nın daniel'i yıllar yılı bir yerde muhafaza ettiğini öğreniyoruz. üstelik bu kadar güçlü bir büyü kudreti varken elinden hiçbir şey gelmeden öylece çaresiz kaldığını. darbe 1. daniel'ın canlanıp henry'e saldırdığına tanık oluyoruz. nerede mi? regina'yla ilk kez aşık olduklarını kabul ettikleri yerde, ama daha da önemlisi yok olduğu yerde, regina'nın annesi tarafından yok edildiği yerde, ahırda. anlayacağınız o iyi adamı devil itself olarak görüyoruz. darbe 2. sonra david sahneye geliyor, onu öldürmeye karar veriyor. çünkü hem regina hem de henry için tehlike oluşturuyor. işte tam bu noktada darbe 3 geldi. başımdan aşağı kaynar sular mı desem, kalbime değil çünkü en azından o beni öldürür, çilem biterdi, ama göğsüme yediğim, nefes almamı bile zorlaştıran bir kurşun mu desem, yoksa boğazımı yakan siyanür mü? regina onu görmem lazım, son kez de olsa görmem lazım, ne olur öldürme dediği an ben bittim dostlar. derken darbe 4 geldi. daniel canım çok acıyor dedi. derken darbe 5'i regina vurdu,, daniel'ı öldürdü, tüm acılarından kurtardı. darbe 6 olduğunu hatırlamıyorum, ama ilk beş darbeden sonra sanırım bir noktada bayıldım. zorlasam da hatırlayamam heralde. snow ve charming'i bırakıp cidden regina'yı izleyeceğim bundan sonra. böyle bilinsin duyulsun.
şimdi iki çift lafım da dexter'a var. anladığım kadarıyla senaristler beni takibe aldılar. baktılar ki ben bu diziden çok keyif alıyorum, baktılar ki hayran hayran gözlerimi kan bürümüş şekilde vahşi cinayetleri heyecanla takip ediyorum, baktılar ki her haftayı soluksuz bekliyorum, sabah beşte internete düşer düşmez dizinin sezon finalini izliyorum, karar verdiler. ne yapıp edelim dexter'ın içine sıçalım dediler. valla. resmen sıçmaya karar verdiler, ağız birliği ettiler. ya arkadaşım bu nedir ya? bir sarışın güzel çılgın bi katilin katil olduğunu öğrendiğimiz mıymışık sevgilisiyle gider mi koca sezon? mal mısınız oğlum siz? bu kadar mı malsınız daha doğrusu? quinn'i boka sapladınız zaten. mal gibi striptizci kızın peşinde takılıyor. debra dexter'ın kıçını kurtarmak için angel'cığımı üzdü sinirlerimi gerdi. dexter rus amcayla köşe kapmaca filan oynuyor ama nedir yani? yok dedem şöyleydi böyleydi, vazgeçmem öcümü alırım da bilmemne. ay yemin ederim içime fenalık getirdiniz! benim dizim böyle mi olacaktır sorarım size? hele o maria la guerta karısını bir kaşık suda boğucam o olucak. kurtulamadın şu doakes fantazinden be kadın! bi siktir ol git kurban olayim. hakkaten baydık yani 5 sezon önceki muhabbeti çevirip çevirip önümüze sunuyorsunuz valla iki elim yakanızda. cidden bak, öteki bölüm güzel olsun yoksa elimin tersiyle patlatıcam bir tane. zaten walking dead vahşetine yenik düştü dexter, sürekli önce walking dead izleyip hızımı alıp sonra bu diziye dönüyorum, rica ediyorum yani, iyice boka saplamayın şu diziyi.
american horror story. the dehşetli dizim başladı evet sayın seyirciler. ilk sezonun mind blowing olaylarından sonra bu sefer american horror story asylum ile beraberiz. daha jeneriğini görür görmez kekelemeye başlıyorum öncelikle. allah sizi kahretmesin! ilk önce sazı elime jessica lange yorumlarımla almam şart. allaım yarebbim kadın her bölüm gözümde ayrı ayrı emmy'ler golden globe'lar kazanıyor. daha ilk bölümden -valla ilk sezonda kadının oğlunu oynayan çocuğun katil uzaylı gazeteci kadını anlatmaya başlayamiyciim, merak eden izlesin efendim. ama ilk sezonda çılgın ve takıntılı komşu kadını oynayan ve bu sefer kendini rahibeliğe vermiş bu kadının- aslında insanın kendi arzularını ne kadar saklamaya çalışsa da, kendine itiraf edemediği bir noktada ne kadar onlara mahkum olduğunu gördük! hem de ne sahneydi o, yarebbim gözlerim shakespeare ve jessica'yı kucak kucağa görmeseydi iyiydi ama neyse! geliyorum ikinci bölüme. allahım yarebbim dualar filan okuyarak izledim ben bu bölümü evet. teması şeytan çıkarmaydı. ama o içine şeytan giren çocuk çok korkunçtu! sadece sesi, yüzü, kahkahaları değil ama bu diziyi yazan psikopat senaristlerin ürünü olarak sözleri de çok sicko'ydu. jessica dehşetlere kapıldıkça ben titredim korkudan. vay anam vay demek istiyorum. zaten çok korkarım böyle şeylerden, çoluk çocuklu filmlerde özellikle yaparlar bu muhabbeti, ille bir uykularımı kaçırır, bir de aksi gibi ekranın ortasında koca bir reklam çıktı izlerken. neyseki ben o reklamı benimseyip minimal görüntü, şampiyon bir altyazı okumasıyla bölüme eşlik ettim. yoksa kesin felç olurdum! abi koca rahip öldü möldü bişiyler oldu valla bak o kadar korkmuşum ki hatırlamıyorum. ama yine de daha farklı, daha az klişe bir konu beklerdim senden çok sevgili dizim. bilesin. geliyorum üçüncü bölüme. efendim ikinci bölümden devam ediyoruz. şeytan giren çocuk öldü, minnoş rahibe kızımızın içine girdi şeytan. ay o kız nasıl orospu birşey oldu inanamıyorum yani. kızın içinde varmış resmen. şapka çıkardığımdır lily rabe'e. ay o doktor adama da iki çift lafım var yalnız! ya sen ne cibiliyetsiz, psikopat birşey çıktın arkadaşım? bıktım senden anlıyor musun! bu adamı six feet under'dayken de sevmezdim, içime fenalıklar sıkıntılar getirirdi, şimdi de sevmiyorum işte. hem sürekli ortamı geriyorsun, hem de sürekli birşeyler saklıyorsun söylemiyorsuni hem de rahibe fetişinle diziyi kitliyorsun bu nedir! en son seks bağımlısı ablanın da bacaklarını kestin yemin ederim boğucam seni! heykelleri boyamalar birşeyler, ya hakkaten bir sen eksiksin şu gergin ortamda yani. bi siktir git çay demle diyeyim de tam olsun. oh. gelelim en muhteşem sahneye. jessica lange'a tabii ki. ya jessica o şarapları içmeni bekliyorduk ilk anki bakışından. ama o nasıl bir sarhoşluktu sorarım sana? muhteşemdi ya muhteşem. o kafası karışık etrafa bakman, o yalpalaman filan. kusursuzdu. tabi bana düşmez efendim senin oyunculuğuna yorum yapmak, ama senin başının dönmesi, midenin bulanması bana geçti ekrandan, bak buraya yazıyorum. helal valla. izlerken ödüm patlasa da, sürekli yüzü iğrenç kesikli yaratığa dönüşmüş tipleri görüp, en son bir uzaylı görmemle birlikte ufak bir baygınlık geçirip, muldeeeeeeeer diye çığlık atsam da, adam levine'ın konuk oyunculuğuna gülümsemeye çalışıp balayında amerikanın en korkunç 10 malikanesini gezen bu çılgın çifte dehşetle baksam da, sadece jessica lange için izliyorum anacım bu diziyi. köpürtün de köpürtün bu korku öğelerini de ben korkudan öleyim olur mu? noolur, yavaş gelin yea. iki soluk alalım olma mı?
öncelikle once upon a time ile başlayacağım. valla onun son iki bölümü hiiç öyle heyecanlar dalgası yaratacak bir atraksiyonda değildi. ama bence regina'nın geçmişini daha çok öğrendiğimiz bölümler her zaman başarılı oluyor. hele bir de rumpel'la ilgili anılar varsa bu bölümlerin içinde, tadından yenmiyor doğrusu. öncelikle hook konusunu anlatayim. ay valla hook rumpel'a vakti zamanında timsah gibisin demiş de bilmemneler diye meşhur timsaha bağladınız hikayeyi, kabul, güzeldi. hele o rumpel'ın sonradan bunları bulup hook'la kaçan karısının kalbini söküp öldürmesi baya güzeldi. şimdi diziyi izlemeyenler bu sahneyi son derece vahşi bulabilir tabii. sonuçta çööt diye göğsü yarıop kanlı vıcık vıcık bir kalbi çıkarmaktan bahsediyor gibiyim. ama aslında böyle değil durum. büyüyle söküyor rumpel kalbi yerinden. yani kalbi söktüğünde elinde pembiş ışıklar yayan bir kalp oluyor. karşısındaki -kalbini söktüğü- insan da yaşamaya devam ediyor. ama ne zaman ki elindeki kalbi sıkıştırmaya başlıyor, kalp toza dönüşünce karşısındaki ölüyor. bence insanın çok canı acırken kalbim paramparça dediği hissiyattan ilham alınmış bir sahne bu. çok güzel. hani kalbimi eline verdim, sen onu paramparça ettin tadında yorumlar misali. neyse efendim, valla hook'un olayları beni çok ilgilendirmiyordu. zaten bölümün ertesi gün özetini ve hatta aynı gün jane espenson'ın twitini okuyunca bu karakterin geleceğini öğrendiydim ve bana yettiydi. benim esas anlatmak istediğim ve büyük keyifle izlediğim sahneler rumpel ve regina'nın sahneleri. bir insanın karanlık tarafa nasıl geçtiğini an be an anlatan bu sahneleri çok seviyorum. o koca kadın birden bire gözümde aşk acısı çeken genç bir kıza dönüşüveriyor, helal olsun lana parrilla sana! şimdi geliyorum esas bahsetmek istediğim sahneye. daniel ve regina sahnesinden bahsediyorum evet. tabi aranağme olarak meşhuuuur doktor'un doktor frankenstein olduğunu öğrendik bu bölüm. açıkçası çok da heyecan yaratan bir gelişme olmadı benim için. çünkü hayatımda önemli ek bi doctor karakteri var, o da kendi hayatıyla karşılaştırdığımızda bu ultra bayık kalan hayata asla uğramaz yani. neyse efendim, bilimum sihirler büyüler olaylar silsilesi sonucunda regina'nın daniel'i yıllar yılı bir yerde muhafaza ettiğini öğreniyoruz. üstelik bu kadar güçlü bir büyü kudreti varken elinden hiçbir şey gelmeden öylece çaresiz kaldığını. darbe 1. daniel'ın canlanıp henry'e saldırdığına tanık oluyoruz. nerede mi? regina'yla ilk kez aşık olduklarını kabul ettikleri yerde, ama daha da önemlisi yok olduğu yerde, regina'nın annesi tarafından yok edildiği yerde, ahırda. anlayacağınız o iyi adamı devil itself olarak görüyoruz. darbe 2. sonra david sahneye geliyor, onu öldürmeye karar veriyor. çünkü hem regina hem de henry için tehlike oluşturuyor. işte tam bu noktada darbe 3 geldi. başımdan aşağı kaynar sular mı desem, kalbime değil çünkü en azından o beni öldürür, çilem biterdi, ama göğsüme yediğim, nefes almamı bile zorlaştıran bir kurşun mu desem, yoksa boğazımı yakan siyanür mü? regina onu görmem lazım, son kez de olsa görmem lazım, ne olur öldürme dediği an ben bittim dostlar. derken darbe 4 geldi. daniel canım çok acıyor dedi. derken darbe 5'i regina vurdu,, daniel'ı öldürdü, tüm acılarından kurtardı. darbe 6 olduğunu hatırlamıyorum, ama ilk beş darbeden sonra sanırım bir noktada bayıldım. zorlasam da hatırlayamam heralde. snow ve charming'i bırakıp cidden regina'yı izleyeceğim bundan sonra. böyle bilinsin duyulsun.
şimdi iki çift lafım da dexter'a var. anladığım kadarıyla senaristler beni takibe aldılar. baktılar ki ben bu diziden çok keyif alıyorum, baktılar ki hayran hayran gözlerimi kan bürümüş şekilde vahşi cinayetleri heyecanla takip ediyorum, baktılar ki her haftayı soluksuz bekliyorum, sabah beşte internete düşer düşmez dizinin sezon finalini izliyorum, karar verdiler. ne yapıp edelim dexter'ın içine sıçalım dediler. valla. resmen sıçmaya karar verdiler, ağız birliği ettiler. ya arkadaşım bu nedir ya? bir sarışın güzel çılgın bi katilin katil olduğunu öğrendiğimiz mıymışık sevgilisiyle gider mi koca sezon? mal mısınız oğlum siz? bu kadar mı malsınız daha doğrusu? quinn'i boka sapladınız zaten. mal gibi striptizci kızın peşinde takılıyor. debra dexter'ın kıçını kurtarmak için angel'cığımı üzdü sinirlerimi gerdi. dexter rus amcayla köşe kapmaca filan oynuyor ama nedir yani? yok dedem şöyleydi böyleydi, vazgeçmem öcümü alırım da bilmemne. ay yemin ederim içime fenalık getirdiniz! benim dizim böyle mi olacaktır sorarım size? hele o maria la guerta karısını bir kaşık suda boğucam o olucak. kurtulamadın şu doakes fantazinden be kadın! bi siktir ol git kurban olayim. hakkaten baydık yani 5 sezon önceki muhabbeti çevirip çevirip önümüze sunuyorsunuz valla iki elim yakanızda. cidden bak, öteki bölüm güzel olsun yoksa elimin tersiyle patlatıcam bir tane. zaten walking dead vahşetine yenik düştü dexter, sürekli önce walking dead izleyip hızımı alıp sonra bu diziye dönüyorum, rica ediyorum yani, iyice boka saplamayın şu diziyi.
american horror story. the dehşetli dizim başladı evet sayın seyirciler. ilk sezonun mind blowing olaylarından sonra bu sefer american horror story asylum ile beraberiz. daha jeneriğini görür görmez kekelemeye başlıyorum öncelikle. allah sizi kahretmesin! ilk önce sazı elime jessica lange yorumlarımla almam şart. allaım yarebbim kadın her bölüm gözümde ayrı ayrı emmy'ler golden globe'lar kazanıyor. daha ilk bölümden -valla ilk sezonda kadının oğlunu oynayan çocuğun katil uzaylı gazeteci kadını anlatmaya başlayamiyciim, merak eden izlesin efendim. ama ilk sezonda çılgın ve takıntılı komşu kadını oynayan ve bu sefer kendini rahibeliğe vermiş bu kadının- aslında insanın kendi arzularını ne kadar saklamaya çalışsa da, kendine itiraf edemediği bir noktada ne kadar onlara mahkum olduğunu gördük! hem de ne sahneydi o, yarebbim gözlerim shakespeare ve jessica'yı kucak kucağa görmeseydi iyiydi ama neyse! geliyorum ikinci bölüme. allahım yarebbim dualar filan okuyarak izledim ben bu bölümü evet. teması şeytan çıkarmaydı. ama o içine şeytan giren çocuk çok korkunçtu! sadece sesi, yüzü, kahkahaları değil ama bu diziyi yazan psikopat senaristlerin ürünü olarak sözleri de çok sicko'ydu. jessica dehşetlere kapıldıkça ben titredim korkudan. vay anam vay demek istiyorum. zaten çok korkarım böyle şeylerden, çoluk çocuklu filmlerde özellikle yaparlar bu muhabbeti, ille bir uykularımı kaçırır, bir de aksi gibi ekranın ortasında koca bir reklam çıktı izlerken. neyseki ben o reklamı benimseyip minimal görüntü, şampiyon bir altyazı okumasıyla bölüme eşlik ettim. yoksa kesin felç olurdum! abi koca rahip öldü möldü bişiyler oldu valla bak o kadar korkmuşum ki hatırlamıyorum. ama yine de daha farklı, daha az klişe bir konu beklerdim senden çok sevgili dizim. bilesin. geliyorum üçüncü bölüme. efendim ikinci bölümden devam ediyoruz. şeytan giren çocuk öldü, minnoş rahibe kızımızın içine girdi şeytan. ay o kız nasıl orospu birşey oldu inanamıyorum yani. kızın içinde varmış resmen. şapka çıkardığımdır lily rabe'e. ay o doktor adama da iki çift lafım var yalnız! ya sen ne cibiliyetsiz, psikopat birşey çıktın arkadaşım? bıktım senden anlıyor musun! bu adamı six feet under'dayken de sevmezdim, içime fenalıklar sıkıntılar getirirdi, şimdi de sevmiyorum işte. hem sürekli ortamı geriyorsun, hem de sürekli birşeyler saklıyorsun söylemiyorsuni hem de rahibe fetişinle diziyi kitliyorsun bu nedir! en son seks bağımlısı ablanın da bacaklarını kestin yemin ederim boğucam seni! heykelleri boyamalar birşeyler, ya hakkaten bir sen eksiksin şu gergin ortamda yani. bi siktir git çay demle diyeyim de tam olsun. oh. gelelim en muhteşem sahneye. jessica lange'a tabii ki. ya jessica o şarapları içmeni bekliyorduk ilk anki bakışından. ama o nasıl bir sarhoşluktu sorarım sana? muhteşemdi ya muhteşem. o kafası karışık etrafa bakman, o yalpalaman filan. kusursuzdu. tabi bana düşmez efendim senin oyunculuğuna yorum yapmak, ama senin başının dönmesi, midenin bulanması bana geçti ekrandan, bak buraya yazıyorum. helal valla. izlerken ödüm patlasa da, sürekli yüzü iğrenç kesikli yaratığa dönüşmüş tipleri görüp, en son bir uzaylı görmemle birlikte ufak bir baygınlık geçirip, muldeeeeeeeer diye çığlık atsam da, adam levine'ın konuk oyunculuğuna gülümsemeye çalışıp balayında amerikanın en korkunç 10 malikanesini gezen bu çılgın çifte dehşetle baksam da, sadece jessica lange için izliyorum anacım bu diziyi. köpürtün de köpürtün bu korku öğelerini de ben korkudan öleyim olur mu? noolur, yavaş gelin yea. iki soluk alalım olma mı?
23 Ekim 2012
[Dexter S7 E3-4.]
efendiiiim, bir dexter bölümünün sonrasında da beraberiz. öncelikle şunu söylemeliyim ki ilginç bir pattern izlemeye başladım, iki bölüm iki bölüm yazıyorum. aslında bazı şeyleri unutsam da sonradan hatırladağım -aklımda kalan- havadisleri vermekten daha çok haz alıyorum desem yalan olmaz. neyse efendim bodoslama dalıyorum üçüncü bölümden. valla bu bölümle ilgili hiiç öyle çılgın şeyler hatırlamıyorum. bayık rus mafyası geyiklerinden devam etmemiz, striptizci caja'nın mal quinn'e yavşamaları, mal quinn'in kıza mal gibi aşık filan olması çok maldı çok afedersin. allah aşkına biri bu ezik quinn'i durdursun. aaa ama şunu da eklemek lazım, deb'e iyi oldu. yani sen vıy vıy da vıy vıy dexter'ın başının etini yedin, bak nooldu, işte speltzer bir başka kızı öldürdü işte! reca ederim kill spree'lerimize karışma, iki keyfimiz var, onu da bozma. hani o dediğin beni benden aldı mesela deb! yok efendim neden blood slide alıyormuş. orda durup bunları alman senin için kötü, sonuçta hepsi kanıt diyeceğine, you're taking trophies diyorsun! be supportive lan! dexter'la aramızdaki ilişkinin 7. yılında ben bile o kutuyu seviyorum, dokunma lan slide'larımıza! neyse efenim geliyorum en haz aldığım dakikalara. Louis'in diziden çıkışından bahsediyorum. kendisine o kadar gıcığım ki bu noktadan sonra lu demeye başliycam diye yazmak üzereydim ki aklıma lumen geldi. louis'ye lu demek lumen'a hakaret olur. kız esaslı kızdı baya. neyse kendisine ezik/mal demekle yetineyim. çok sevgili mal sürekli dexter'la uğraştı, yok eli aldı, biriktirdi bilmemneler yaptı, dexter'ın baby sitter kızıyla işi pişirdi, ay ben geek'leri oldum olası severim ama he was such a perv çocuklar! ama nooldu mal, nooldu? dexter sana şeyin şeyini gösterdi işte! önce işinden etti, genius bi şekilde o elden kurtuldu, sonra da sevgilinden etti, ki çok yi oldu, ben o kızı pek bi severim, dexter'a pek yardımcı oluyor kendisi, üstelik de harrison'cığım kıza bayılıyor, dahası angel'ın akrabası yani, kızı sevmek için on yüz bin milyon sebebim var gördüğün gibi! senin o mıymışık kokuşmuş -ki gerçekten ezik, hadi hooker çağırıyorsun, daha çirkin birşey seç desem ne seçerdin çok merak ediyorum doğrusu. mal mısın? oh iyi oldu, sizin ezikler ötesi videonuzu gördü, şampiyon bi şekilde senden kurtuldu. geliyorum seni izmir marşıyla nasıl yolladığıma. sen dexter'a el kaldırmaya kalkarsan o el döner bi yerine kaçar işte! resmen teknede bok yoluna öldürüldün, ellerine sağlık rus mafyası bey amca. haaa dipnot koymam şart: victor'la ilişkin olduğunu anlamamak için kör olmak lazım, dördüncü bölümde bir revelationmış gibi gösterdiniz, kınıyorum.
neyse efendim dördüncü bölüme gelirsek. valla bu bölümde o speltzer götünün çok afedersin sonunu gördüm ya, artık gam yemem doğrusu. cayır cayır yandı pezevenk! acacyip mutluyum! üstelik bu yüzsüz katil dexter'ın peşine düşmelere kalktı ya o labirentte, orda heyecandan öldüm yemin ederim. dexter'cığım maşşallah çok zeki olduğu içün kendini çatı katına doğru atıp çok şükür kendini kurtardı accayip mutluyum ulen! zheheheh diye gülmek istiyorum! ve tabii ki bir aranağme geçmek lazım: dexter slide'larından kurtuldu! allah seni kahretsin deb! bir rahat bırakmadın adam, iki keyfi vardı, ona da sıçtın. ama neyse efendim, o kazığı speltzer'ın kalbine soktuğunda yine mutlu olup buffy günlerimizi yad ettik. faith'çiğimin kulakları çınlasın. neyse efenim, bir de sonunu bağliyim bölümün, çünkü russian mafya geyiklerine hiç sarmiycam. sadece yazık oldu barmene diyorum. adamlardaki kudrete bak arkadaşım, ailen için kendini çekip vurucan dedi ve adam cidden çekip vurdu. aile bağları apayrı bi denklem, ama bir de rus aile bağları yok mu, beni benden aldığıdır! the killing'den dexter'a kurtulamadık bu muhabbetlerden. neyse. geliyorum sonuna. bölümün sonu uzun süredir izlediğim en dark sahneydi dexter'da. en son rita'nın ölümünden sonra bir benzincinin tuvaletinde adamın birinen saldırdığında ürpermiştim. bu sefer deb'in I felt happy demesi ve dexter'ın you're human demesi çok iyiydi. müziğe de bayıldım, arabanın içinde sıkışmışlık duygusuna da. artık geriye haftaya russian amcanın sevgilisi victor için ne şekilde intikamları dexter üzerinde denemesine tanık oluciiz. ama şunu söylemeli: deb, lütfen o rüyalardan kurtul. kan dolu küvet konseptine hala zayıfım. rita'yı sürekli sorgulaman hiç hoşuma gitmiyor. hatta dexter'ı kızdırmakla birlikte onun kalbini kırdığını bile düşünüyorum. o alyans mevzusuna hiç girmiyorum. ama lütfen romanlarda olduğunu duyduğum şekilde rita'yı aslında dexter öldürmüş nananananananananana pozisyonu almayın. gerçekten gelip sizi parçalara ayırır, kıyma yapar, kasap köfte olarak yerim çocuklar. behave yourselves.
neyse efendim dördüncü bölüme gelirsek. valla bu bölümde o speltzer götünün çok afedersin sonunu gördüm ya, artık gam yemem doğrusu. cayır cayır yandı pezevenk! acacyip mutluyum! üstelik bu yüzsüz katil dexter'ın peşine düşmelere kalktı ya o labirentte, orda heyecandan öldüm yemin ederim. dexter'cığım maşşallah çok zeki olduğu içün kendini çatı katına doğru atıp çok şükür kendini kurtardı accayip mutluyum ulen! zheheheh diye gülmek istiyorum! ve tabii ki bir aranağme geçmek lazım: dexter slide'larından kurtuldu! allah seni kahretsin deb! bir rahat bırakmadın adam, iki keyfi vardı, ona da sıçtın. ama neyse efendim, o kazığı speltzer'ın kalbine soktuğunda yine mutlu olup buffy günlerimizi yad ettik. faith'çiğimin kulakları çınlasın. neyse efenim, bir de sonunu bağliyim bölümün, çünkü russian mafya geyiklerine hiç sarmiycam. sadece yazık oldu barmene diyorum. adamlardaki kudrete bak arkadaşım, ailen için kendini çekip vurucan dedi ve adam cidden çekip vurdu. aile bağları apayrı bi denklem, ama bir de rus aile bağları yok mu, beni benden aldığıdır! the killing'den dexter'a kurtulamadık bu muhabbetlerden. neyse. geliyorum sonuna. bölümün sonu uzun süredir izlediğim en dark sahneydi dexter'da. en son rita'nın ölümünden sonra bir benzincinin tuvaletinde adamın birinen saldırdığında ürpermiştim. bu sefer deb'in I felt happy demesi ve dexter'ın you're human demesi çok iyiydi. müziğe de bayıldım, arabanın içinde sıkışmışlık duygusuna da. artık geriye haftaya russian amcanın sevgilisi victor için ne şekilde intikamları dexter üzerinde denemesine tanık oluciiz. ama şunu söylemeli: deb, lütfen o rüyalardan kurtul. kan dolu küvet konseptine hala zayıfım. rita'yı sürekli sorgulaman hiç hoşuma gitmiyor. hatta dexter'ı kızdırmakla birlikte onun kalbini kırdığını bile düşünüyorum. o alyans mevzusuna hiç girmiyorum. ama lütfen romanlarda olduğunu duyduğum şekilde rita'yı aslında dexter öldürmüş nananananananananana pozisyonu almayın. gerçekten gelip sizi parçalara ayırır, kıyma yapar, kasap köfte olarak yerim çocuklar. behave yourselves.
10 Ekim 2012
[Dexter: Season 7 Ep:1-2.]
Dexter yedinci sezon, tam olarak beklediğim dizi!! hiç lafı uzatmadan konuya giriyorum:
soluk soluğa bıraktığım dizimde yepyeni bir chapter başlıyor ey dostlar sevinçten öleceğim!
hep görüyordum yeni bölümün geldiğini de hem yoğunluktan hem de dışarı çıkıp gezmelere doyamamaktan izleyemiyordum. ama en sonunda geçen pazar yani ikinci bölümden saatler önce oturdum ilk bölümü izledim. doğrusu diznini ilk bölümünü çok merak ettiğim için çoktaaaan forumlara girip tüm bölüm özetini okuduydum. ama izlemesi bambaşkaymış ey dostlar demek istiyorum tekrardan. tam da kaldığımız yerde bulmak bir kere beni çok sevindirdi. o dexter'ın bölük pörçük söylediği yalanların eğreti duruşu 6 sezondur kendisini soluksuz izleyen bendenizi bile rahatsız etti. tabi bir yandan deb'in tüm olayları çakmasına sebep olacak soruları sorması da göz doldurdu. merak etme debciğim sen iyi bir detektifsin, sdece dexter hiç bir ipucunu geride bırakmadığı için tüm bu olaylardan yırttı. üstelik sen bir bilsen ki trinity killer'ı, brian'ı filan dexter öldürdü, doğrusu accayip huzuara ererdin bence. aranağme olarak da şunu söylemeliyim ki o adını unuttuğum ezikler eziği geek rollerinde mal çocuğuna ağzını burnunu dağıtasım geliyor. sen kimsin lan göt! dexter'ın kartlarını iptal ettirmeler de bilmemneler de, yok kolu göndermeler de filan. git bi çay demle diyorum! zaten uyduruklar ötesi bir oyun yapmışsın, git onla uğraş filan ne bileyim. senin hesabını göreceğiz bekle bebeğim. geliyorum dizinin son anına. tabi burada mike'ın vurulmasını filan geçiyorum. tamam, kabul, doomsday killer muhabbetinde biblical yorumlarınla bizi pek bir aydınlattıydın ama yeani, zaten bizim için pek önem teşkil etmediğinden ötürü allah rahmet eylesin, çok da fifi diyorum çok afedersin. neyes geliyorum the son sahneye. allahım yarebbim bu anın geleceğini asla öngöremezdim! izledikten sonra bile öngöremiyorum yemin ederim! ortada çılmış bıçak seti, kan örnekli lam lameller, eldivenler, darmadağın bir ev! ay deb'in yüzündeki ifade neydi o öyle yarebbim. bu kızı cidden takdir ettim, cidden iyi oyuncuymuş azizim helal olsun. hele de o dexter'ın yüzündeki soğuk ifade muhteşemdi. ya dile kolay 6 sezondur ilk kez adam taklit etmek zorunda kalmaksızın gerçek yüzüyle bakabildi hele şükür! oooooh be diyorum. geliyorum sıcağı sıcağına ikinci bölüme.
yine tam da kaldığımız yerden devam eden bu bölüm zannımca iki bölümün arasında en güzel bölümdü. evet bölümleri izlemeye devam ettikçe yardırıp yazmaya devam edeceğim anlmına geliyor bu cümle efendim. bu ikinci bölüm şöyle güzeldi öncelikle: la guerta ile bir plotline kurmaya başladılar bi kere. allahım yarebbim dexter'ın burnu boktan kurtulmuyor yeminlen. ikinci güzel yanı, dexter'ın öldürme içgüdüsünün yanı sıra atarlar yapan sert erkek yanını da gördük çok mesudum. o ezik geek çocuğu parçaliycam o olucak. ben bile boğazını sıkıp öldürmek istedim ki kim bilir dexter bu sosyopat haliyle neler düşünmüştür beheeey. son olarak bir de şuna değinmek lazım: ya deb ne muhteşem bir insansın sen canım ya? demesin mi senin ömrün oyunca parmaklıklar ardında kalmana veya daha kötüsüne içim elvermez diye. bebişim yaaa. kız hala dexter'ı bir yerlere kapatıp onu durdurabileceğine inanıyor ama hiiiç sanmam a dostlar. üstelik dexter onu telaş içinde aradığında çoktaaan o ezik çocuğu öldürdüğünü düşünmüştüm ben, bu derece kabul etmişim içindeki dark passenger'ı, düşünün yani. bir de adam bu işleri biliyor yani debcim, bak bonfilene bastı ilaçları sen sızdın kaldın. a tabi burad kötü polis olduğunu -as in ezik, fikirsiz polis- söylemeden edemiyciim. kafalar bir milyon uyandın, hala da ne kadar yorgunum diyorsun. cıks cıks cıks. bölümün başına gelirsek, deb'in tepkisi son derece insaniydi. yani what the fuck dexter hakkaten. sen bunca yıl laylalaylalay trilaylay rolünle kızı fethet abi duruşunla filan, şimdi ortaya 2075893748965 tane kan slaytı çıksın hepsini paralayıp parçalamış ol. bu da bir bünye yani. yine kız iyi koştu evvden çıktı filan. ben şahsen şakkadanak orda düşüp bayılmasını beklemiştim. what the fuck dexter diye sırıtmaya devam edicem. deb'in yaşadığı şok çok iyi ve aynı anda çok komikti yahu! geliyorum diğer konuya. allahım quinn sen nesin ya?! pervert'sün. açlığını bastıramadık senin bir türlü pes yani pes. yine davanın tanıklarından olabilecek fikirsiz rus striptizcinin içine düştün, sürekli de bakışlar attın bilmemneler. kız çaktı sana arabasının faturasını iyi oldu. mal herif. aklını başka biyerlerinden alıp polislik yapsan biraz fena olmiycek hani. neyse efenim geliyorum şimdi sezonun rus mafya geyiğine. valla ben bu işi hiç beğenmedim. böyle beyaz takım elbiseli, elalemi gözüne tornavida saplayıp öldüren maço yakışıklımsı sarışın rus mafya lideri konularını çoktaaaan kapatmış olmalı dizilerim. yani c'mon! şimdi hiç heyecan yapmıyorum, dilerim daha heyecanlı bölümler gelir ey dostlar. misal fragmanda gördüm, kızımızın bilekliğinde zamazingo takip aleti varmış filan, galiba dexter'ın ceset torbalarından birine ulaşıciiz. ama yine de, c'mon, imagine çocuklar. bütün yıl kıçınızın üstünde oturup sadece 10 bölüm çekiyorsunuz, bari güzel ve yaratıcı olsun öyle değil mi? hele de geçen sezonun epic biblical cinayetlerinden sonra, bunlar anaokulu çocuğu gibi kaldı yani. değinmek istediğim son konu: sevgili inmate, deb'e ufak bir ders verdiğin için seni sarılıp öpücem görürsem. hatta vazgeçtim, gelip bilhassa seni görücem. deb, bütün sezon dexter'ın başının etini vıy vıy da vıy vıy diye yemeye kalkarsa kendimi asıcam yani. lütfen. kendinize gelin. biz sizin aile dramınız için burada değiliz sonuçta. hepimizin blood lust'ı var. tamam, kan görmeye filan dayanamıyoruz vesair vesair ama lütfen on-screen tatmin duygularımızdan bizi mahrum bırakmayın. aferim inmate bey, atıverdin kendini tırın önüne, hepimize müthiş bir ders verdin. öyle kapalı yaşanmaz dedin. güneş için. dondurma için çıkacağım dedin. helal valla. senin robin'ini merak etmiyorum. kendini kabullenmediğni de gördüm ve bu mesajlarını da görüyorum. ama özgürlük üzerine verdiğin o ders, muhteşemdi. örnek aldığımdan değil ama, yine de, bambaşka bir bakış açısıydı.
şimdi efendim fragmanın bir kısmını yukarıda çıtlattım zaten. heyecanla bekliyoruz dexter'ın devamını. dexter'cım, öperim seni burdan, haftaya görüşüciiz zati.
soluk soluğa bıraktığım dizimde yepyeni bir chapter başlıyor ey dostlar sevinçten öleceğim!
hep görüyordum yeni bölümün geldiğini de hem yoğunluktan hem de dışarı çıkıp gezmelere doyamamaktan izleyemiyordum. ama en sonunda geçen pazar yani ikinci bölümden saatler önce oturdum ilk bölümü izledim. doğrusu diznini ilk bölümünü çok merak ettiğim için çoktaaaan forumlara girip tüm bölüm özetini okuduydum. ama izlemesi bambaşkaymış ey dostlar demek istiyorum tekrardan. tam da kaldığımız yerde bulmak bir kere beni çok sevindirdi. o dexter'ın bölük pörçük söylediği yalanların eğreti duruşu 6 sezondur kendisini soluksuz izleyen bendenizi bile rahatsız etti. tabi bir yandan deb'in tüm olayları çakmasına sebep olacak soruları sorması da göz doldurdu. merak etme debciğim sen iyi bir detektifsin, sdece dexter hiç bir ipucunu geride bırakmadığı için tüm bu olaylardan yırttı. üstelik sen bir bilsen ki trinity killer'ı, brian'ı filan dexter öldürdü, doğrusu accayip huzuara ererdin bence. aranağme olarak da şunu söylemeliyim ki o adını unuttuğum ezikler eziği geek rollerinde mal çocuğuna ağzını burnunu dağıtasım geliyor. sen kimsin lan göt! dexter'ın kartlarını iptal ettirmeler de bilmemneler de, yok kolu göndermeler de filan. git bi çay demle diyorum! zaten uyduruklar ötesi bir oyun yapmışsın, git onla uğraş filan ne bileyim. senin hesabını göreceğiz bekle bebeğim. geliyorum dizinin son anına. tabi burada mike'ın vurulmasını filan geçiyorum. tamam, kabul, doomsday killer muhabbetinde biblical yorumlarınla bizi pek bir aydınlattıydın ama yeani, zaten bizim için pek önem teşkil etmediğinden ötürü allah rahmet eylesin, çok da fifi diyorum çok afedersin. neyes geliyorum the son sahneye. allahım yarebbim bu anın geleceğini asla öngöremezdim! izledikten sonra bile öngöremiyorum yemin ederim! ortada çılmış bıçak seti, kan örnekli lam lameller, eldivenler, darmadağın bir ev! ay deb'in yüzündeki ifade neydi o öyle yarebbim. bu kızı cidden takdir ettim, cidden iyi oyuncuymuş azizim helal olsun. hele de o dexter'ın yüzündeki soğuk ifade muhteşemdi. ya dile kolay 6 sezondur ilk kez adam taklit etmek zorunda kalmaksızın gerçek yüzüyle bakabildi hele şükür! oooooh be diyorum. geliyorum sıcağı sıcağına ikinci bölüme.
yine tam da kaldığımız yerden devam eden bu bölüm zannımca iki bölümün arasında en güzel bölümdü. evet bölümleri izlemeye devam ettikçe yardırıp yazmaya devam edeceğim anlmına geliyor bu cümle efendim. bu ikinci bölüm şöyle güzeldi öncelikle: la guerta ile bir plotline kurmaya başladılar bi kere. allahım yarebbim dexter'ın burnu boktan kurtulmuyor yeminlen. ikinci güzel yanı, dexter'ın öldürme içgüdüsünün yanı sıra atarlar yapan sert erkek yanını da gördük çok mesudum. o ezik geek çocuğu parçaliycam o olucak. ben bile boğazını sıkıp öldürmek istedim ki kim bilir dexter bu sosyopat haliyle neler düşünmüştür beheeey. son olarak bir de şuna değinmek lazım: ya deb ne muhteşem bir insansın sen canım ya? demesin mi senin ömrün oyunca parmaklıklar ardında kalmana veya daha kötüsüne içim elvermez diye. bebişim yaaa. kız hala dexter'ı bir yerlere kapatıp onu durdurabileceğine inanıyor ama hiiiç sanmam a dostlar. üstelik dexter onu telaş içinde aradığında çoktaaan o ezik çocuğu öldürdüğünü düşünmüştüm ben, bu derece kabul etmişim içindeki dark passenger'ı, düşünün yani. bir de adam bu işleri biliyor yani debcim, bak bonfilene bastı ilaçları sen sızdın kaldın. a tabi burad kötü polis olduğunu -as in ezik, fikirsiz polis- söylemeden edemiyciim. kafalar bir milyon uyandın, hala da ne kadar yorgunum diyorsun. cıks cıks cıks. bölümün başına gelirsek, deb'in tepkisi son derece insaniydi. yani what the fuck dexter hakkaten. sen bunca yıl laylalaylalay trilaylay rolünle kızı fethet abi duruşunla filan, şimdi ortaya 2075893748965 tane kan slaytı çıksın hepsini paralayıp parçalamış ol. bu da bir bünye yani. yine kız iyi koştu evvden çıktı filan. ben şahsen şakkadanak orda düşüp bayılmasını beklemiştim. what the fuck dexter diye sırıtmaya devam edicem. deb'in yaşadığı şok çok iyi ve aynı anda çok komikti yahu! geliyorum diğer konuya. allahım quinn sen nesin ya?! pervert'sün. açlığını bastıramadık senin bir türlü pes yani pes. yine davanın tanıklarından olabilecek fikirsiz rus striptizcinin içine düştün, sürekli de bakışlar attın bilmemneler. kız çaktı sana arabasının faturasını iyi oldu. mal herif. aklını başka biyerlerinden alıp polislik yapsan biraz fena olmiycek hani. neyse efenim geliyorum şimdi sezonun rus mafya geyiğine. valla ben bu işi hiç beğenmedim. böyle beyaz takım elbiseli, elalemi gözüne tornavida saplayıp öldüren maço yakışıklımsı sarışın rus mafya lideri konularını çoktaaaan kapatmış olmalı dizilerim. yani c'mon! şimdi hiç heyecan yapmıyorum, dilerim daha heyecanlı bölümler gelir ey dostlar. misal fragmanda gördüm, kızımızın bilekliğinde zamazingo takip aleti varmış filan, galiba dexter'ın ceset torbalarından birine ulaşıciiz. ama yine de, c'mon, imagine çocuklar. bütün yıl kıçınızın üstünde oturup sadece 10 bölüm çekiyorsunuz, bari güzel ve yaratıcı olsun öyle değil mi? hele de geçen sezonun epic biblical cinayetlerinden sonra, bunlar anaokulu çocuğu gibi kaldı yani. değinmek istediğim son konu: sevgili inmate, deb'e ufak bir ders verdiğin için seni sarılıp öpücem görürsem. hatta vazgeçtim, gelip bilhassa seni görücem. deb, bütün sezon dexter'ın başının etini vıy vıy da vıy vıy diye yemeye kalkarsa kendimi asıcam yani. lütfen. kendinize gelin. biz sizin aile dramınız için burada değiliz sonuçta. hepimizin blood lust'ı var. tamam, kan görmeye filan dayanamıyoruz vesair vesair ama lütfen on-screen tatmin duygularımızdan bizi mahrum bırakmayın. aferim inmate bey, atıverdin kendini tırın önüne, hepimize müthiş bir ders verdin. öyle kapalı yaşanmaz dedin. güneş için. dondurma için çıkacağım dedin. helal valla. senin robin'ini merak etmiyorum. kendini kabullenmediğni de gördüm ve bu mesajlarını da görüyorum. ama özgürlük üzerine verdiğin o ders, muhteşemdi. örnek aldığımdan değil ama, yine de, bambaşka bir bakış açısıydı.
şimdi efendim fragmanın bir kısmını yukarıda çıtlattım zaten. heyecanla bekliyoruz dexter'ın devamını. dexter'cım, öperim seni burdan, haftaya görüşüciiz zati.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)