23 Ekim 2014

[Doctor's Goodness.]

Dun izledigim bolumde Doctor'un soyledikleri bana bambaska seyleri animsatti. 

"You were a brilliant Doctor. Goodness had nothing to do with it." 

07 Ekim 2014

[Once Upon a Time: S4E1-2.]

once upon a time!

ay seni ne kadar çok özlemişm anlatamam yaaaa!

regina'nın kalp kırıklığı içimizi yakıp geçse de, elsa ve anna'nın hikayesinin baya güzel adapte olacağını hissettim bak buraya yazıyorum. anna'nın kayınpederi kim aceba diye şimdiden senaryolar düşünülmeye başlansın, daha çoooook aile ağacı değiştirecek bu dizi bize bence.

uzun uzun karakterleri yazmaya niyetim yok. ama regina'nın yeniden kötülüğe geçişi baya çılgın bir şekilde oluyor doğrusu. kitabın yazarı kim allaasen böyle kafalara bu yazarlar nasıl ulaşıyor aklım almıyor! bravo bravo bravo! regina'nın geri dönüş yapıp yine charming'lere sarması yakışık almazdı zati.

bu noktada ikinci bölüm yorumlarıma geçiş yapıyorum.

anacığım elsa, sen nasıl ortada bir karaktersin hayret doğrusu? hani iyi bir insansın orasını biliyoruz, kız kardeşini de arıyorsun atarlar yapıp ama ne bileyim, çok güçlü başlayıp emma için ağlayıp sızlayan kıza dönmeni pek sevmedim. neyse.

anna'nın charming'le olan olayları bence çok şekerdi. hayatımıza gelip geçen insanların bizi kısa sürede bambaşka bir insan yapacak kadar değiştirmesini her zaman hayret ve gizli bir kabullenme ile izlemişimdir zaten. ne kadar doğru bir tespitti o öyle a dostlar.

bu bölümde rumpel cephesi biraz durgundu, regina'dan çok havadis alamadık ve mevzumuz snow the mayor ile geçti. doğrusu o direk devrilmişken size yakıt da yetmez snow'cuğum ama yine de post bebek krizin çok şekerdi. gerçekten de sen cidden doğum yaptın, çekimlerle nasıl gidiyor acep annelik?

bir başka yorum ise henry'nin kocaman bir adam olmuş olması. zaman ne kadar da çabuk geçiyor hayret ediyorum! hazırladığın şarap dvd sepetine kurban olsunlar senin. cağnımsın henry.

ay şu anna'nın bulunması umarım bin yüz bölüm sürmez de bir an önce karakterler yerine oturur, geriye geçmiş anıları izlemek kalır.

tabii ki beni en çok güldüren/şaşırtan/mutlu eden sahnenin yorumunu en sona bıraktım! diziye Elizabeth Mitchell gelmiş a dostlar! evet kendisi revolution'ın rachel matheson'ı. kendisi enteresan sayko tipleri canlandırarak ekranda yerini aldıydı. şimdi bu sefer elsa gibi kar buz kuvvetine sahip birini canlandırıyor. ama beni mest eden detay o değildi. malumunuz tüm kasabada elektrik kesildiydi bu bölüm. bu kadın da dondurmacı rolünde. işte efenim grumpy gelip umarım elektrik kesintisi size zarar vermemiştir dedi ya, anam dizlerime vurarak güldüm, çok hoşuma gitti! kadın elektrik kesintisi üzerine iki sezonluk dizide oynadı ve dizide kendisine söylenen ilk cümle bu oldu ya, daha ölsem de gam yemem! işte aradığım cross over referanslar bunlar bebeyim! adamsınız senaristler! canımsınız senaristler!

kristoff ve charming'in nasıl tanıştığı, anna'nın kayınpederi, elizabeth'in olayları, regina'nın çabaları filan derken bu sezon beni baya baya meraklandırıyor.

yeni sezonumuz hayırlı olsun!

[Doctor Who S8E7.]

bu bölümü uzun uzun anlatmayacağım açıkçası. ama en sonunda clara'nın dev atarını yapmak hiç kolay değildi doğrusu, hissettim. bu kadar sevdiğin bir adam, bu kadar güvendiğin bir adam seni o durumda bırakınca yaşanılan şok kolay değil. doctor bambaşka şeyler düşünerek yaptı ama yine de, clara'nın hakkı yok değil.

doctor'a bir daha gelme diyecek duruma gelmek... ne kadar hüzünlü, ne dehşet vericiydi öyle!

pink, sana resmi olarak gıcığım bilesin. erkek arkadaşıyla arası bozuk olan kıza yazan kanka gibisin. peh!

dipnot: bu arada doctor'un ara vermeksizin kasıma kadar devam edeceğini öğrendim bugün. baya baya aralıksız her hafta doctor izleyebileceğiz. acep dokuzuncu sezon ne zaman diye düşünüp, inşallah şöyle mart nisan gibi onu da görürüz ümitlerindeyim. bakalım zaman bize neler gösterecek...

unutmadan ayrı bir dipnot: courtney öl geber de kurtulalım. martha'nın küçük kuzeni gibisin, illa bı sıçış, illa bi boklayış. mevzun bitmiyor, tribin bitmiyor, fikirsizliğin bitmiyor. azalarak bit anacığım, daha fazla dayanamayacağım.

03 Ekim 2014

[Doctor Who: S8E6.]

efendiiiim, doctor who hakkında yazılacak o kadar çok şey var ve o kadar yazasım yok ki, resmen bu duruma kalbim kırılıyor. evet, the caretaker bölümünden bahsediyorum a dostlar. şimdi bölümü arka fona alıp an be an bana hissettirdiklerini yazacağım, bahsedeceğim hiç bir şeyi unutmak istemiyorum çünkü.

clara'nın erkek arkadaşı. yani bu çocuk mickey kadar gıcık ve lüzumsuz bir çocuk değil ama cidden kendisi beni benden almalardaydı bu bölüm. başlayalım bölümün başından. biliyoruz ki clara maceradan maceraya koşuyor doctor'la, sonra da rica minnet randevularına tam vaktinde yetişiyor. öncelikle koccaman bir çüş diyorum. clara. bebişim. seni çok seviyoruz. sen hakikaten salvage of a life time'sın. doctor'u kurtaran kişisin. senin hikayen cidden çok güzel. ama bu nedir ya? bu sömürü, bu ukalalık cidden canımı sıkmaya başladı, bilesin. tabii itiraf etmek gerekli, bir yandan da seni kıskanıyorum. hem sevgili peşlerindesin, hem doctor maceralarında. kıskanmamak mümkün değil anacığım bu ne lüküs bir hayattır!

şimdi gelelim doctor ile ilgili edeceğim birkaç kelama. doğrusu doctor'u seviyorum, doctor'u capaldi olarak da çok seviyorum. ama capaldi'ni eee siktir git be işime bakıcam söz dinle hal ve tavrı biraz canımı sıkıyor. belki bu yeni bir doctor olduğu için böyle yeni bir tutum takınmıştır, belki de clara'nın ukela dümbeleği davranışlarına böyle bir hal ve tavır tutturmuştur bilemiyorum. ama pek alışkın değiim onu söyliyim.

doctor'un yeniden john smith olarak insanların arasına karışmasına bayıldım. david'li bölümleri anımsayıp duygulandığımdır doğrusu. ama caretaker isimli bölümü gördüğümde ben bambaşka şeyler düşündüydüm. bir bölümde clara için she my carer so i don't have to care demişti doctor. onunla bağlarlar diye bekledim ama nerdeeeee, bambaşka bir yerde bıdık bir okulda bulduk kendimizi.

doctor'un pink'e pe demesi bence hillarious! kendisi askerleri sevmiyor malumunuz. ama bence bu çocuğu bir noktada sevecek. ya da tam tersi, bu gergin çatışma üzerinden devam edecek ilişkiler. doğrusu pink'e kolay gelsin, sevgiline dünyalar gösteren bir adamla yarışmak hiç kolay değil.

bu arada doctor'un öğrenci kızı alıp uzaya çıkarması filan çok tatlıydı. en nihayetinde çocukken herşeye daha açık oluyoruz. gerçi bu kız biraz büyümüştü ama yine de, bu gezintiyi yapıp döndükten sonra işi kara dönüştürecek bir yetişkin değildi. doğrusu doctor'un spillage demesi filan çok tatlı geliyor bana. hem komik, hem karanlık bir doctor. işte aradığım ruh bu!

yukarıda da bahsettiğim gibi an geliyor clara'ya çok kızıyorum ama yine de kendisine olan sevgim anlık gıcıklığımın önüne geçiyor. herşey bir yana çocuklar güvende mi diye sorması tam bir clara oswin oswald. seviyoruz seni clara.

doctor'un hillarious hallerine en güzel örnek papyonlu adamı clara'nın sevgilisi sanması gerçeği! inanılmaz güzel bir andı! kendini dışarıdan görsen tanır mısın sorusuna en güzel cevaptı doctor tarafından verilen, tipini biliyordu elbet doctor!

şimdi doctor'un komik hallerinden son derece ciddi tutumuna geçiyorum. sert bir geçiş elbet. beni ona anlattın, onu bana anlatmadın clara dediği an kanım dondu. hani öyle korkmaktan filan değil ama, vazoyu kırdığım anlaşılmış gibi hissettim. çünkü ihtimal vermiyorum ki iki bölüm önce astronot pink'le filan bağlantıyı doctor çözememiş olsun. yok, mümkün değil. dedikodulara göre promised lands askeriye ile ilgiliymiş de pink de bir parçası olabilirmiş de filan. bana çok uzak geldi, ama doctor who evreninde herşeye neden olmasın diye bakmak lazım.

şimdi bahsetmek istediğim son şeye geleyim: yahu hep bir pattern var ve ben bu pattern'dan bıktım! pond, rory'nin peşinden gitti, doctor kalakaldı. bu sefer de pink'in peşinden giden clara'ya mı tanık olacağız? valla sinir oluyorum bu duruma. herkes için bu çılgın seyahatlerin bir bitiş noktası var ama her seferinde doctor'un yine el elde baş başta kalmasından sıkılmış vaziyetteyim. hayır bir de pink doctor'u nereden tanıyor da hemen yorumları löp löp ortaya atıyor? sen o adamın gördüklerini görsen, sen clara'nın yaşadığı maceraları yaşasan yine böyle der miydin aceba?

pink'e gıcık olmakla sevmek, clara'yı da çok sevmek hakkında üzülmek ve sinir olmakla karışık bir hisle takip ediyorum. bakalım ileri bölümler bize neler getirecek yazacağım ama hayır getirmeyeceği kesin a dostlar.

haftaya görüşeceğiz artık.