28 Temmuz 2015

[Penny Dreadful Post Season 2.]

efsanevi bir ikinci sezonun ardından bu dizi hakkında yazı yazmassam çatlarım diyerek söze başlıyorum a dostlar.

efendim penny dreadful'un ilk sezonu 8 bölümdü ve bazen korkarak ama her zaman hayranlıkla izlediğim bir sezon olmuştu. daha önce de bahsettiğim üzere en etkileyici bölümlerden biri de 3. bölümdü, nam-ı diğer seance. işte bu bölümdeki madame kali ikinci sezonun kötü adamıydı. hem de nasıl bir kötü valla akıl sır erdiremiyorum.

-evet buradan sonra bol spoiler'lı yazacağım, zira insan o muhteşem sahneleri anlatmak istiyor, kendine engel olamıyor, dolayısıyla izleyecek olan, henüz izlemeyen okumasın dilerseniz-

ikinci sezon başladığında, mina mazide kalan bir karakter olmuştu anımsarsanız. bu ölümü bu ekip nasıl atlattı diye düşünürken hopadenk diye pusuya düşürüldük de korkunç kadınlar etrafımızı sardı yardım edin! derken yine tabii ki ms. ives'cığımın coşması ve enteresan bir dil kullanmasıyla birlikte bu cadı kızlarımız ortamı terk etti. meğerse devil tongue'mış bu dil. hey gidi elalem neler düşünüyor da neler yazıyor da biz buralarda boşu boşuna oturuyoruz be!

devil tongue filan derken kendimizi bu olayın hikayesini daha doğrusu dilini çözmeye çalışırken bulduk. mr. lyle -ilk sezondaki kali'nin arkadaşı, havalı kütüphaneci abimiz, mısır tanrıçası prophecy olayını dillendiren karakterimiz- malcolm'la başbaşa verip bir sürü nesne üzerindeki dili çözmeye ve şeytanın düşüşünü anlatan hikayeyi okumaya başladılar. hey gidi ne hikayeymiş yine ucu vanessa'ya dokundu. anladığımız şu ki, şeytanın ve dolayısıyla uşağı olan madame kali'nin vanessa'yla bir derdi var ama aceba ne ola ki diye diye bölümleri izledik. ah tanrım bir de flashback bölümleri yaptılar, vanessa'nın tanıştığı ilk cadı hikayesini izledik ki, yareppim o ne güzel bir bölümdü, ne güzel bağlantıydı, ne harika bir senaryoydu valla sözün bittiği yerdeyim derken bir sonraki ve ardından gelen bölümde yardırıp her hafta bizi fethetti bu dizi.

in the meantime, rose tyler -brona croft ve hatta lily- da diziye londra aksanıyla devam etmeye başladı. victor creature için gerçekten bir kadın yaratmayı başardı. o minnoş utangaç hallerini izleyen victor lily'e aşık oldu. aman allahım victor çok harikasın, çok güvenilirsin, çok minnoşsun ya seni çok seviyoruz. creature çılgınlıklar yaşadı ama yine de victor'u alıkoyamadı. vay anasını arkadaş, bir oyuncu bir karaktere bu kadar yakışamazdı heralde.

bölümler akıp geçerken dorian'ı uzun süre görmedik ve kendisi dev bir dönüş yaptı. önce aşık oldu, hatta biz öyle sandık ama meğersem sırrı daha önemliymiş de hiç acımadı vallahi. sonrasında ise lily'e dev hamleler yaparaktan sezon finalindeki muhteşem sahneyi gerçekleştirdi. vanessa'nın salona kan yağdığını gördüğü o muhteşem balo sahnesinin gerçekleştiği aynı salonda kanlı izleriyle dans eden dorian ve brona muhteşemdi muhteşem!

şimdi buradan bir de billie piper'a geçeyim. aman allahım o lily'den brona'ya geçil neydi yahu! creature bile korktu da dehşetlere kapıldı ay tanrım muhteşemdi. bravo billie, değişen aksanınla, gözlerindeki nefretle hepimizi fethettin.

ve geliyorum kan yağma sahnesine. aman allahım müzik çalıyor, insanlar tüm kahkaha ve keyifleriyle dans etmeye devam ediyorlar ve yüzlerinden şakır şakır kan akıyor, şampanya kadehleri kana bulanıyor, cadılar ives'ı köşeye sıkıştırıyorlar da kimse görmüyor lyle'cığım dışında herkes kendi havasında. ay muhteşemdi! production'ı o kadar uzun sürmüş, o kadar çok planlanmış ki yutub'dan bir izleyin allah aşkına. hayranım bu diziye.

bu muhteşem sahneden muhteşem diyaloglara geleyim şimdi.

öncelikle victor ve vanessa'nın dostluğundan bahsetmek lazım. ay tanrım ne güzel, ne dengeli, ne sevecen yazmışlar bu ilişkiyi yahu. tamam, itiraf ediyorum, vanessa alışverişe çıktığında kocaman gülümserken en korkunç sahnelerden bile çok korktum. çünkü bu dizi öyle candies and chocolate değil. ama vanessa'nın victor'un lily'e olan aşkını anlaması, acısını dinlemesi, desteklemesi ve an gelip de alnına bir öpücük kondurması muhteşemdi. victor'la aralarındaki bağ öyle güzel bir yere geldi ki, vanessa malcolm'a değil, victor'a söyledi nereye gittiğini. ah canım benim ya, birbirinize sahip çıkın lütfen, valla yalnız kalmanıza çok üzülüyorum.

gelelim sezonun en harika diyaloglarına: tabii ki creature ve vanessa. allahım bu ikili konuşsun, spinoff yapsınlar diziyi bırakır bunları izlerim. o nasıl bir paylaşım, o nasıl bir derinlik, o nasıl bir outcasting ve acıdır yarab? muhteşemsiniz. her konuşmanızda her cümlenin sonunda durdurup vay be, bravo, of muhteşem diyerek izledim sizleri. ah bir başka dünyada negzel olurdu bu sonsuz yalnızlığınız yanyana. aaah ah, içim acıdı bak.

şimdi gelelim bu sezon creature'ın çektiklerine. yauv siz kimsiniz de bu adamı hapsedip müzede sergilemeye karar veriyorsunuz allah aşkına? o kapıyı yıkıp sizin öldürdüğü an öyle bir mutluluk yaşadım ki takla attım yeminle. insanoğlu çiğ süt emmiş arkadaş bu nedir? ya sen o bir parçacık canına bakmadan adamı şiir kitaplarıyla filan tuzağa düşürüyorsun kendine gel paçoz karı! oh iyi oldu sana dehşetlere kapılıp kapılıp durursun da kafayı yersin o gudubet müzenizde! o creature oh, çok iyi ettin, hiç üzülme ne olur.

şimdi geliyorum ethan'a. ya ethan'ın bu kurt adamlığı beni hiç cezbeden bir konsept değil. ne de olsa ben bu hikayeleri yıllar önce oz'la buffy'de yaşamış, willow'la birlikte ağıt yakmış, çizgi romanları okurken bulunan huzurun ortasına sıçmıştım yeminle. şimdi senin bu ay tanrım ben çok karanlığım uzak durun benden lagalugaların beni çok baymasın da ne yapsın? hiç umurumda değilsin. ama tek umurumda olan şey tabii ki vanessa'yla olan bu bağın. hayır yani anlayamıyorum bütün ezon god of wolves dediler durdular, en sonunda ives her olayı kendi kendine çözdü, şeytanları patlattı filan, sen de tam kali yaşlanıp çökerkene geldin onu paraladın. allah aşkına kadın şeytanı yendi, yaşlı bir kadını mı halledemeyecek o aşamadan sonra diye soruyorum size ey senaristler. bu sezonun tek zayıflığı buydu bence, ama düşünmeyin bile bunu, harikaydı herşey, bunlar önemsiz meseleler. tek olmaması gereken mal gibi sembene'yi ödlrümen oldu ama bence sembene abimiz de afrika'dan kanlı canlı gelecek, onda öyle bir potansiyel görüyorum. vanessa'yla çekiminiz yine vanessa tarafından yalan edilmişti ama bir yandan sevinmedim desem yalan olur. en karanlık günlerde yanında olduğun bu kadın herşeyin boka saracağını düşündüğünden böyle yaptı. boka sarıp da yalnız kalmak, seni kaybetmek istemedi, negzel düşündü öyle. ama gel gör ki en sonunda teslim olup gittin ethan! WTF? vanessa yine herkesi yendi, yıllar önce tanıdığı manipulativ pezevengi köpeklere öldürttü, o muhteşem hayal dünyasını bırakıp artıkın ben bu hayatı kabul ettim panpa temalı konuşmasıyla herkesi paralayıp parçalayıp attı, yine de yalnız kalmak ona düştü. üstelik senin o kıçıkırık mektubunla. ayıptır günahtır yahu! artık senin baban da her kimse gelsin elime konuşsun yani, ne kıymetliymiş kurt adam oğlun, nooluyor nedir yani bu kadardetektifler taktın peşine? yok arkadaş kesin bu işin içinde bir bok var, bu adamın babası abraham lincoln falan çıksa şaşırmam yani, o derece.

şimdi geliyorum vanessa'ya. eva green her zamanki gibi yine tek başına oynasa diziyi götürecek muhteşemlikteydi bu sezon. verbis diablo konuşmaları esnasındaki yüzündeki ifadeden tut da şeytanın onu istediği anlardaki öfke ve hayal kırıklığına kadar, victor'a olan bakışlarından, creature'la yaptığı konuşmalara, malcolm için kendini en önlere atmasından, cut-wife'lı bölümün sonundaki çığlıklara kadar harikaydı herşey! kan yağarken benim bile yüz ifadem değişirken onun bakışları dehşeti en derinden hissettirdi. ya bu kadını artık bir kurul da tanısın ödül versin yahu, valla başliycam sizin standartlarınıza bilmemnenize. daha bu dizi ne yapsın diye soruyordum sizlere.

velhasılı kelam, şu aşamada penny dreadful 10 bölümün ardından bitti, 3. sezonun onayını çoktan aldı ve biz penny dreadful'suz kaldık bir yıl daha. bu diziye başlayın, izleyin, sinematografinin keyfini çıkarın ve john logan'a dua edin dostlar. bu adam gladyatör'ü, son samuray'ı, sweeney todd'u, aviator'ı ve hugo'yu yazmış ve çok şükür elini bir diziye atmış. daha ne yapsın bu adam? ya da başlamayın bu diziye. bir yıl bu dizinin bölümlerini kıvranarak beklemek çilesine girmeyin. ama naçizane tavsiyem, çilesiyle kahrıyla kaçırılmaması gereken bir dizi. karar sizin.