11 Mayıs 2012

[Ringer: 21. Desperate Housewives: s8e19. The Borgias s2e2.]

uzun süredir kenara not ettiğim bir kaç dizi bölümü var, onlarla ilgili yorumumu yazmassam çatlayacağım evet.

ringer: bu diziye başladığım için çok mutluyum resmen. hep şaşırtıyor beni hep şaşırtıyor. bir an durağanlaştı diyorsun, sonra yine bir şaşkınlık silsilesidir gidiyor. yani ennnn sonunda olan zehirleme meselesi beni benden aldı. resmen buffy'ciğimin başı dönünce yüreğim zıpladı. tabi catherine'in çay iç çay iç ısrarlarından bir bokluk çıakacağı çok belliydi. ama yani buffy, bu kdar faka basmana ianamıyorum. aa bir de tamam seni bridget olarak benimsedik de yine de bazı anlar öyle bir buffy rolüne bürünüyorsun ki, gözümden kaçmıyor. hatta elimde değil. tam hatırlayamadım şimdi, hastanedeyken o bakışında da hissettim bunu. yerde yatarken de. sanki hep yalnızmışsın hep yalnız olmaya mahkumsun gibi. üzüldüm yahu. neyse ki sevgili ioan'cığım dünyanın en mükemmel erkeği olduğundan bir an önce kendi ailesini güvene aldı. sonrasında bridget'in amannın beni al herkes iyi olsun temalı konuşmasında da etkilenmemek mümkün değildi. üstelik machado'nun artistik hareketleri, telefonu dinlemeleri filan renk üstüne renk kattı. ve şok şok şok şok şok şok şok. benim gıcık olduğum kadınla catherine'in sevgili çıkması nedir?! ya kadın heryerde bi dikkat çekicek illa hey allahım. dexter'da gıcık oldum ya, spartacus'te karşıma çıktı, orada uyuz oldum ve üstüne öldürüldü ya, bana rahat yok yine karşıma çıktı. ay kadın bi de güzel valla hakkını yemiyim. ama kaş göz o hareketleri beni öyle rahatsız ediyor ki, bi fettan kadın rolüne girse de bi kurtulsam yarebbim.böyle ara rollerde sinir olduğumla kalıyorum çünkü. bi de parantez açayim, bu kadın benim julie benz'ciğimle bff! dexter'da tanışmış bunlar belli, vıdıvıdı konuşup birbirlerini tag'leyip duruyorlar. ama tekrar hak vermek lazım, kendisini twitter'da takipteyim, gerçekten komik bir kadın. hani tanışıp konuşsak muhabbeti çok iyidir eminim, ama bu rolleri beni deli ediyor. yes efendim, artık bu noktada ringer'ın sezon finalini beklemeye geçiyoruz. kendisi bu akşammış. artık yarın düşer internete de mevzu biter. üstelik resmini gördüm, buffy'ciğim giymiş gelinlikleri. bakalım söyleyecek mi andrew'a? andrew ne yapıcak? malcolm ne cehennemde? bodoway macawi bu olayları nümeroları yuttu mu? arkası yarın efendim.

desperate housewives: bree, senin bu çektiklerini pişmiş tavuk çekmedi anacım! ilk yorumum kesinlikle bu. yani olay resmen kadının üstüne kaldı. tamam, hissediyorum bu işten yırtıcak ama yani böyle de kendi kendinize heyecan yaratmayın kuzum, yakışmıyor. aa bi de o avukat tam senin tipin diyecektim, valla okuduğuma göre zaten aşık maşık olucakmışsın, haydi hayırlısı. lynette için de yorumum şu: bastır bebeğim! o jacqueline bisset çakması kadını geldiği yere gönder, bıraksın tom'cuğumuzun peşini göt! tebliğ vermeler filan ne ya, sen kimsin be kadın! sen kim oluyorsun da böyle yapıyorsun! tom artık bu konuda birşeyler yapma vaktin geldi, kırılıyorum ama olmaz ki. zaten mike öldü, tek sağlam kaya sen kalakaldın başımıza. susan, ilk kez senle ilgili bir sahneyi beğendim, şaşkınım. normalde fikirsizliklerin, gerizekalılıklarınla beni benden alıyorsun, ama bu sefer mike'ın sırrını merak etmen doğal gelişen bir refleksti. neler olduğunu öğrenince yüzündeki o anaç ifade görülmeye değerdi, aferim diyor omzuna pıt pıt vuruyorum. ve julie'nin ifadesi harikaydı. o bebeği bırakmayacağını biliyorduk, hatta bence adını mike bile koyar bunlar şimdi, çok güzel şekilde bağladın en sonunu duygulandık. bu hafta gabriel pek şaşırtmadı doğrusu. normalde beni benden alan sahnelere sahip olup genelde beni ağlatan bir role bürünmene alışmıştım ama bu sefer baya baya gevşek gördüm. bree'nin olayını bu kadar kolay üstünden atman garipti gerçekten. haydi hayırlısı, haftaya toparlanır herşey inşallah. 

borgias: bu noktada dayanamayıp borgias izlerken içimde kalanları da yazacağım. öncelikle juan, sen nasıl bir öküz, nasıl bir hayvansın anlayamadım. sana ne oluyor? şey kadar aklınla böyle işlere kalkışmak senin ne haddine? cesare gibi organizatör bir ruh dururken, elalemi asmalara kalkman nedir? aklın başka bir yerindeyken bu kızdan ne istedin? lucretia senin malın mı, hayır, yatacaksa cesareyle yatacak bi siktir git defol karşımdan. öfkeliyim sana juan. zaten salak bir suratın vardı, iyice düştün gözümden. bok ye. of. cesare'ciğim, bebeğim, seni çok seviyorum. öfkelerin sevinçlerin pek güzel pek güzel. o sümsük rahibe kadından vazgeç ben sana diyim. artist bozuntusu -hadi böyle demiyim, kız vatikanı kurtardı çünkü- kızla ol. gerçi baban duptıs duptıs havada uçak dişi sineğe bile kaydığı için onu seçmesen daha sağlıklı olabilir tabi. o en sonunda attığın tripler, indirdiğin flamalar filan, karizmadan öldün bebeğim sen. çok güzeldi. o sümsük kardeşin juan'dan ziyade senin ön plana çıkmana, hele de aklınla ön plana çıkmana bayıldım. hele de en sonunda topu yere atıp, gerçeklerini yaptıralım demen epic güzellikteydi. rodrigo, sen papasın, kıçını kır otur dua et. ne oğlum 2 kadınla yatağa girmeler filan? bu ne ateş, bu ne şehvet, bu ne istek, bu ne kuvvet? bin yaşına geliyorsun filan, valla bak hoşuma gitmedi böyle görüntüler olmuyor. aaaa bi de farnese'yi yetkili kılmalar filan kısmın var. o konuda aferim, valla kadını en başa getirdin, fakirlerin halini gördün, bir ilerleme kat edersiniz inşallah. bu noktada bir de şunu söylemek gerek: paolo. yavrum sen borgia'lara kurban gidecek çocuk muydun yahu? ne iyi biriydin, ne minnoştun, kızımıza yaban ellerde sahip çıkıp onu azaplardan kurtardıydın. aaaah ah üzüldüm. valla üzüldüm. seni juan ve cesare, lucretia'ya çaktırmadan öldürüp, cesare'nin senin ağzından okumayı öğrendim bıdı bıdı diye lucretia'ya mektup yazacağını hayal etmiştim. gerizekalı şey akıllı kardeşini sallamayıp çılgın işlere kalkıştı. vah yavrum paolo. asıldı kaldı oracıkta.şimdi geliyorum lucretia'ya. ben dün onu izlerken çok üzüldüm yahu. böyle bir hüzün yok yani. sevdiği adamı boynunda iple görmesine mi yanayim, yoksa elindeki nota mı yanayim? kucağına alıp ağlaması filan, gözlerim doldu resmen mahvoldum. cesare'ciğim o sahnelerde kalabalığı da dağıttı ki orada kendisine de hayran oldum. kız notu bulunca ne yazıyor diye merak ederken jetonum geç düştü: paolo okuma bilmiyor kiiiii! biri öldürdü onu. aşık olduğu adamın ölümüne sebep oldu. mutsuzum şu an yazarken. hele de o notu bulduğunda, bu jeton düşüşünü yaşadığında yüzündeki ifade, lucretia bayıldı, ben öldüm resmen. sonra da bebişini falan unutup bööyle boşluğa bakarak yatması filan...içlendim yahu. kolay değil tabii. ama dizinin geri kalanındaki modu harikaydı. mezarlık başındayken başındaki eşarbın rengine de bayıldım. derken o mumu öylece koyup, abisinin ölümünü beklemesi, üstelik yüzünde harika bir gülümsemeyle beklemesi esnasında sanıyorum entrikanın boyutlarının verdiği heyecana dayanamayıp bayıldım. diledim ki o şamdan juan'ın bi yerine saplansın. ama gel gör ki şanslı eziğin fahişenin üstüne düştü, o yine yırttı. son sahnelerde şunu hissettim ki lucretia'nın intikamı daha bitmeyecek, sonuna kadar uğraşacak itiraf ettirmek için. tut ki ettirdi, artık ne yapar bilinmez. bastır lucretia. heyecanla diğer bölümü bekliyoruz efendim. tabi burada dip not düşmek zorundayım: micheletto sen neymişsin yahu? bi insan bu kadar akıllı, bu kadar öngörülü olur mu yarebbim? adam tüm tehlikeleri sezip en baştan önlem alıyor. öldürüyor, ajanlık yapıyor, cesetlerden kurtuluyor (nehre ceset atılmasını sevmedim, hastalık filan olur). bayıldım sana micheletto. hele aşk nasıl birşey derken yüzünün aldığı ifade filan ölümcül güzeldi. seni daha çok görmek istiyorum. haydi hayırlısı.