16 Şubat 2015

[Doctor Who Season 8 Christmas Special: Last Christmas.]

hemen hemen 2 ay oldu ve ben ancak bugün oturabiliyorum bu bölüm hakkındaki yazımın başına. öyle bir kalp kırıklığı oldu içimde galiba. daha doğrusu sevinç dalgası, kalp kırıklığı, korku, heyecan, dehşet, şüphe, gözyaşı!

öncelikle fragmandan bahsedeyim size. santa'yı çatısında sabahlıklarla gören clara'yı görünce bir an için bir hastanedeyiz ve kız ölüyor sandım. hele de doctor'un hiç birşey sorma benimle gel dediği anlarda öldüm öldüm dirildim. yoksa en merakla beklediğim dizi bir başka sevdiğim karakteri daha hiç birşey olmamış gibi cart diye gönderecek miydi? üstelik clara'nın dizide kalıp kalmayacağı konusu henüz kesinleşmemişken tabii ki öleceğine inandım ve inanın o düşüncelerle ekran başına geçmek beni benden aldı. şimdi background hikayesini verdim, esas bölüm yorumlarıma geçiyorum.

santa'nın kötü adam olarak gösterileceği bir bölüm müydü bizi bekleyen? korku, dehşet, öfke. tanrım. gerçekten üzülecektim. ama tabii doctor'la santa'nın atışması harikaydı o ayrı.

neyse efenim, biz kendimizi bir yerde bir grup insanın ortasında bulduk. gudubet danny pink hikayesi tabii ki bu sefer de bizi takip etti. ama en azından clara ve doctor'un arasındaki buzlar kırıldı öyle değil mi? aslında pek de öyle değil ya neyse? çünkü öyle bir hava yaratıldı ki sanki birbirlerine zarar vermekten çekinen iki dost değil de birbirine yalan söyleyen iki dostu gördüm ben karşımda. o buzların bu kadar çabuk erimesine de şaşırmadım değil. neyse.

efenim doctor'un genius hamlelerini filan geçiyorum, manueller bilmemneler gerçekten güzeldi. sürekli inception hali de güzeldi bence, ama bir yerde biraz sıktı diyebilirim. bir de tabii bu yaratıkların zırt diye çıkması pırt diye kaybolması ve bu soruların hiç açıklanmaması durumu da can sıktı. ama yine de özledim işte ne yapayım. severek izledim. ne diyeyim?

gelgelelim pink olaylarına. zavallı clara. işte belki de ilk kez bu bölümde onun hüznünün bir sebebi olacağını hissettik. olacağını ve olduğunu değil de, o aşkın bir temeli olduğunu. sıcak şömine başında, huzurlu bir evdeki hayal hangi birimizi cezbetmedi ki? doctor'un onun yanına gelmesi, kendini riske etmesi such a doctor bir hareket. üstelik name of the doctor'da seni bir kere de ben kurtarayım dedikten sonra peter'ın doctor'unun sonlarda clara'yı sürekli kurtarması -her ne kadar clara'nın doctor rolüne alışma süreci ve yine kurtarmaya devam etmesi halleri mevcut olsa da- çok sempatikti bence.

şimdi gelelim second chances konusunda. last christmas'a. ağladığım, gözyaşı döktüğüm sahnelere. of moffat seni sevmediğimi biliyorsun. yani tabii genelde. çoğunlukla beni delirtiyorsun, zıvanadan çıkarıyorsun. ama bu bölümü yazarken tam bir yıl öncesiyle bir parallelik kurman yine içimin yağlarını pıtır pıtır eritti. o cracker'ı clara ile birlikte açan doctor. onu hep genç gören doctor. ah tanrım, çok üzüldüm çok. bir an için clara'ya veda ediyoruz sandım. bir an için salvage of a lifetime dediğiniz bir karaktere cart diye veda edeceksiniz sandım tıpkı pond'lara yaptığınız gibi. çok korktum. çok ağladım. sonra santa göründü. küçük bir çcouk gibi zıpladım. küçük bir çocuk gibi sevindim. küçük bir çocuk gibi inandım ve her ne kadar portakalların bağlantısını çözemesem de ben bu christmas bölümünü sevdim. bilemiyorum, belki daha az şüpheli bir şekilde clara'nın gideceği gönderileceği korkusu olmaksızın izleyebilseydim daha çok sevecektim. ama yine de sevdim. sevdim. ama daha iyi bölümler beklediğim gerçeğini de değiştirmedim. bilesin moffat.

daha iyi bir sezon beklediğimizi ümit ediyor ve bilimum tabuların kuralların plot line'ların içine sıçmayacağını diliyorum.

görüşmek üzere a dostlar, sevgiler, selamlar.