05 Ağustos 2013

[Bes Bucuk Saat.]

Tam bes bucuk saatte geldim bulundugum yere. Otogara vardim, aldigim koltuga oturdum ve hareket ettigim andan bes bucuk saat sonra evimdeydim. Bes bucuk saat. 

Tam bes bucuk saat sonra geldigim noktada simdi gunes arkamdan doguyor. Bes bucuk saatte yonum degismis. Aydinlik arkamdan yukselir olmus. Ufuk, ters donmus bu kadar kisa bir sure icinde. 

Yalnizca gunes degil, yildizlar da sasirmis yonunu. Sehir isigini kaybederken, gokyuzu aydinlanmis. Belki de sehrin isigini kaybetmesi, bir yenilgi degil de teslimiyetmis yildizlara. Belki de bu kadar cok isigin icinde kor oldugumuzu fark edebilen, sadece ufak sehirlerin icindeki ufak kasaba insanlariymis. Anadolu'yu boydan boya asarken gordugum koylerdeki o ciliz isiklarin sahipleri, bitirdigi okullara gidecek cocuklari, torunlari, torunlarinin torunlari ve belki de hic bitirmedigi okullari bitirmeyecek olan ailelerinin devamiyla, isiklar icinde oturan bizlerden daha cok okumustur yildizlari. Bizleri tanimlamiyorum ama anliyorsunuz degil mi kim oldugumuzu?

Oh my stars! Iste sadece bunu yazmak vardi aklimda ama nerelere geldim bes bucuk saatte goruyor musunuz? Yetiskinligimi biraktim, ev sahipligini biraktim. Cocukluguma geldim bes bucuk saatte. Cocuklugumun muhtesem anilarina geldim yerinde yeller esen. Ufkun degistigi bu ufak kasabada artik dalip dusundugunde gozlerinin dolmasina engel olamayan, gozyasi incileri doken dunyadan kiymetli annemin ellerini tutup, ona sikica sarilip gozyasi dokuyorum. Hani agladiginda, gozyasi doktugunde banyoya giren ben var ya? O kisi artik ben degilim, bes bucuk saat onu da aldi goturdu. Diyorum ki "Gozyasinin tuzuyla kulagi cinlatilan guzel anilari yikamak neden?" Cevabi bulmaya korkuyorum. Artik yetiskinligim kalmadi bu sehirde. Evin buyuk torunu, kahvaltida yumurtami soy anneeea diyen ilk cocuk, evlerin kisa sureli misafiriyim ben. An geliyor "yi cocuum sen, oralarda yok boylesi" nidalariyla yeniden o yetiskin ve ev sahibi zihnine kapildigim oluyor ama hic istifimi bozmuyorum.  

Oysa belki de bedenimin bir zamanlar yildiz tozu olan parcalar butunu oldugunu dusunmek bana daha da iyi gelecek. Artik kisa vadelerde bu zihin degisiklikleri beni yoruyor, biliyorum. Hayir, bu yorgunluk bugun sabah karsi gozlerimi salonda actigim dakikalarda google search ile kesfettigim enteresan blog yazisi gibi, to believe or not to believe meselesi degil. By that analogy, god is god, to me, too. Ama bir ben var benden iceri'den ziyade, bir ben var benden disarida diye dusunmek, daha bir all inclusive package olacak gibi gorunuyor simdilik. After all, bes bucuk saatte insanoglu kus misali mantigiyla geldigim noktalara bakin, belki de hayirli olan yildizlar toz misali demek lazim, yildizlar havai, yildizlar gezgin, yildizlar degisken. O zaman bu ani zihin degisikliklerini aciklamak daha kolay olur. Minik dunyamin yolculuklari, yerini galaksileri olusturan o buyuk patlamanin merkezindeki atomlardan birinin uzuuuun yolculuguna birakir da bes bucuk saat onemsiz kalir belki. Kim bilir? Kim bilir diye sormam bir tesaduf mu acaba baska yazilarimin sonunda da?  Acip yeniden okudum mu? Hayir. Bu bir subliminal mesaj mi? Daha da cok hayir. Bence bu noktada mesaj verme kaygisini coktan gectigim asikar. Degil mi? Better be. Oh my stars!