09 Kasım 2014

[The Walking Dead S5E1-4.]

efendiiim, uzun süreden beri ara verdiğim, ara vermek değil de daha çok zaman sıkıntısından uzak kalmak zorunda kaldığım yazılarıma geri dönüşüm walking dead ile olacak sayın seyirciler. 

doğrusu bu sezonun başlangıcını büyük bi merakla bekliyorduk malumunuz. çünkü en son rick ve ekip bir vagona kapatıldıydı ve onların yardırarak çıkacağını düşünüyorduk. ilk dakikalarda öyle birşey olmadığı gibi, esas şaşırtıcı olay carol cephesinden geldi. doğrusu dizi ilk başladığında tırsık ev hanımı carol'ın gün geçtikçe daha da güçlendiğini gördükçe şaşırmış, ama karakter gelişimi açısından olumlu bir olay olarak değerlendirmiştim. ama carol'ın koskoca terminali basıp bombalarla zombilerle filan ortalığı karıştıracağını hiç düşünmemiştim. şoklardayım. şapka mı çıkarsam, donup mu kalsam bilemediğimdir.  twelve points go to carol.

şimdi ben bu satırları yazarken 4 bölüm oldu aslında. dolayısıyla çok da net her olayı hatırlayamıyorum. ama hatırladığım kadarıyla şunları söyleyebilirim. insan yiyen ekibi çok yadırgamadım doğrusu. bence dizi boyunca ancak bu sezona kalması daha şaşırtıcı. insan oğlunun çiğliği hakkında bir dizi de olduğunu düşünürsek walking dead'in, şoklara girmedim desem yalan olmaz. ama rick'in bu ekibin peşine kan davası gibi düşmesi çok gereksiz. tam beklenen bir lüzümsuzluk ama yine de beklenen birşey. 

papaz olaylarına gelirsek... bu papazın bir bokluğu olduğu belliydi. papazlar böyle acı durumlarda genelde on the go millete yardım ederler, bu amca kapanmış konservelere şişelere filan, olayın nedır diye sormakta geç bile kaldılar.

askeri ekip hakkında pek bir yorum yapamiyciim, izledikçe göreceğiz. ama bence taş taş üstünde kalmamış bir şehirle karşılaşacaklar. o konuda hiç heyecanlı değilim. hatta bence varacaklar ve tam kapıdan filan gireceklerken kesin güm diye ölcek o genius adam. bu arada bu kervana lüzumsuz çiftimiz glenn ve maggie'nin katılmasına ayrıca sevindim. hiç ilgimi çekmiyorlar yeminle.

şimdi en yarılarak güldüğüm ana gelelim, buradan bahsetmezsem içimde kalır. insan yiyen grubun zombiye dönüşmek üzere olan adamı yemeleri yeminle çok komikti. tabii bunu buraya böyle yazınca dehşetli birşeye dönüşüverdi ama cidden çok komikti dostlar ya. 

şimdi tabii ki en kritik yere geliyorum: beth. kırk yıl düşünsem böyle diyeceğim aklıma gelmezdi ama mıymış beth'in hikayesi en merakla beklediğim hikayeydi doğrusu. bu hastane kafası filan çok güzeldi. hele de o polis kadının hello ladies'de stuart'ın ev arkadaşı olması gerçeği ile karşı karşıya kaldığımda yaşadığım şok her gerginliğe bedeldi! bravo kasting ekibi! beth'in hapiste yaşadıkları dönemde sevgilimsi arkadaşı öldüğünde son derece net bir şekilde naabalım ya ifadesi beni çok etkilemişti. işte çiftlikteyken krizler nevrozlar intihar teşebbüsleriyle tüm ekibi darlayan kızın böyle net, soğuk, nokta atışı bakış açısına sahip olan bir karaktere dönüşmesi harika. 

yarın yayınlanacak bölümde bizi askeri ekibin olayları bekliyor fragmandan gördüğümüz kadarıyla. ama ileriki bölümler hakkında şu yorumu yapmadan edemeyeceğim:

umarım ileri bölümlerde bu kadar çok parça parça hikayelerde kaybolmaz, hepsini tertemiz birleştirir, bir araya gelirler. yoksa cidden işimiz var.