09 Mayıs 2013

[Game of Thrones S3E1-5.]

ne jon snow'un ygritte'le olan ilişkisi, ne lannister'ın kesilen eli, ne robb'un zor kararları, ne de joffrey'nin elalemi okla mokla vurup zevk alması, ne sansa ve kendi yaşıtı gençler arasında little finger hadım adam ve herkeslerin olaya dahil olmasıyla ortada dönen evlilik entrikaları, ne de duvar'ın ötesinde dönen olaylardan bahsedeceğim. bu dizide dört bölümdür bahsetmeye değecek tek hikaye Daenerys Targaryen'in hikayesi. gün be gün lekesizlerle ilgili pazarlığı sessizce devam ettirip, minik çocuklara sempati duyarak ölüm tehlikeleri atlatan bu muhteşem karakter diziyi izlenebilir kılan tek şey. kimse mr. ay nerdeyse ölüyordum beni kim öldürmeye kalktı lannister'ı, kimse duvar'ın ötesindeki kızlarından kız çocuğu sahip olan adamı, hatta duvarın ötesindekileri, götü boklu savaşınızı umursamıyor. şahsen ben umursamıyorum. tahtın gerçek varisi bu kız aradaki ezik bir deniz yüzünden bir türlü hak ettiğini alamıyor ya, delireceğim. abisinin yanında ezildikçe ezilen, bir eşya gibi satılan -aaah ah khal drogo'ya satıldı bebişim khal drogoooo açeydim kollarımı gitmeyeydin- kız, yerini ejderhalara yaşam veren, sevdiği adamı kara büyülerle kurtarmaya çalışan, khaleesi olup halkını peşinde sürükleyebilen bir kadına dönüştü ya, anlayamıyorum bu dizinin targaryen'in sahnelerini minimum düzeyde tutmasını. lekesizler ordusuyla kavuştuğu an -efendim bu öyle bir ordu ki, adamın meme ucunu kestiler, adam gık demedi ulaaaan! meğersem bu adamları çocukken toplar, eğitirlermiş. her birine bir asalak adını vermişler filan. aşağılama aşağılama üzerine- ben kendimden geçtim. tıpkı birinci sezon finalinde yaptığım gibi dizlerimin üzerine çöktüm ve kraliçe'yi selamladım! dany'nin adamın küfürler savurarak konuştuğu dili anladığını adım gibi biliyordum. hatta taking lives'da angelina jolie'nin oliver martinez'e yaptığı gibi -kanada'da geçiyordu galiba film, kadının yanında dangır dungur fransızca konuşan yüzsüz oliver ve polis ortağı, angelina'nın dönüp çataçat cevap vermesiyle birlikte çok güzel göt olmuştu çok afedersiniz, kadının annesi fransız, herkes soyadı sansa da kadının diğer adı jolie, ne anlatıyorsunuz bebeğim siz demek istiyorum- dönüp dan diye bir cevap vereceğini biliyordum. kaçınılmazdı. ama dracarys deyip adamı öldürmen bir yana, ejderhaların en sonunda yardıranzi alevler üflemesi bir yana, "herkesi öldürün. tüm efendileri öldürün. kırbacı olan her kişiyi öldürün." temasındaki konuşman harikaydı! resmen hırstan ağzımın suları aktı öyle böyle değil. hele de kırbaçı yere atıp yürüyüp gitmen, herkesi özgür bırakman, isimlerini dahi seçmelerine izin veren bir kraliçe olarak seni görmek bir şeref dany! böyle adaletli, kayıplar acılar ve mutluluklar yaşamış böyle harika bir karakterin kraliçe olmamasını hazmetmem mümkün görünmüyor. inşallah dany'ciğim o çok zayıf olduğu, özlemle baktığı çocuklara sadece bakmakla kalmaz da, khal drogo'cuğum kadar karizmatik olmasın, en az o kadar harika bir adamdan bir de çocuk sahibi olur. ah o kadar sevinirim ki! en son bıraktığımız noktada ne kadar sinirlendiğimi şu şekilde anlatmak istiyorum: dördüncü bölümde biraz önce anlattığım sahneye tanık olduktan sonra beşinci bölümde sadece bir dakika 45 saniye filan dany'i gördük. altıncı bölümde ise hiç göremedik. unsullied ordusuyla muhtemelen ordan oraya yardıran dany'i göstermiyorlar da göstermiyorlar. yok efendim hayvanın gözünden dünyayı görüyorum -o çocuğun da love actually'deki minik çocuk olması şaka gibi, büyümüş de neler neler yapıyor ayol- yok bilmemkimin kızıyla evlenmezsem savaşı kaybedeceğim krizleri, lannisterların gelecek evlilikleri filan derken artık iyice boku çıktı, dany'nin hikayesini sona saklıyorlar derken iyice unuttular. tamam, beşinci kitap ful dany ve ejderhaları ile doluymuş ama biz beşinci kitabı bekleyemeyeceğiz, haydin artık ya! evet efendim, hızımı aldım, inşallah haftaya dany'li bir bölüm görerek de mutlu olacağız. kısmet bir yerde tabi.