24 Kasım 2013

[Doctor Who 50th Special: Day of the Doctor - 23 Kasım 2013.]

the day has come. it's the day of the doctor.

yareppim öncelikle cnbce'ye türkiye adına büyük bir teşekkür iletmeyi bir borç bilirim. zira türkiye'deki doctor who hayranları aynı anda bu bölüme tanık olabildiler. ben aslında bölüm bittikten sonra internetlere düşünce izleyeceğimi biliyordum ama dayanamadım ben bile live stream linki aradım. aslında buldum link amma o kadar da güzel bir link değildi, sadece ana başlıkları görebildim. dolayısıyla bölüm bittiğinde bu bölümler ilgili hiç bir heyecanım yoktu. hayal kırıklığı değil de, havaifişekler yoktu havada uzun süredir beklediğim bunu söyleyebilirim. ama dedim ki, bağlantıları ve tüm diyalogları görmeden puan vermemeli, bir karara varmamalı. bölüme kavuştuğumda, ne kadar haklı olduğumu anladım.

yareppim bölüm clara'nın güzel bir edebi quote'u ile başladı. sanıyorum ki bu quote doctor için de geçerli. sonra doctor'la kavuşmaları sahnesi yaşandı filan. minik bir RDIM havuzu oldum. öyle bir sevgi pıtırcığıydım ki adeta eridim hala da insan formatıma dönmeye çalışıyorum. efenim unit'in bölüme dahil olması güzeldi. zati tüm bu kadar çok konuyu bir de unit'in sahip olduğu eşyalarla renklendirmeleri çok güzel olmuş. dahası unit'te çalışan ve THE ATKIyı takan kız hepimizi fethetti. THE ATKI'nın sahibi son sahnede görünen curator aka the dördüncü doktor! yareppim bu kadar çok ufak ayrıntı beni zevkten öldürmezse iyi! neyse efenim sonrasına gelirsek, matt'in resmi gördüğü anda yüzüne yayılan dehşet ve hüzün harikaydı. matt biz seni xmas bölümünde nasıl bırakabileceğiz hiç bilmiyorum doğrusu! orda clara'nın elini tutman filan, ay canım benim sen ne kadar human oldun ya, sen ne kadar doctor oldun, valla düşündükçe gözlerim doluyor uykularım kaçıyor. 

bu arada ara not: time lord science'a zaten hayrandık: it's bigger on the inside. anam time lord art da apayrı bir güzelmiş. fotoğraf gibi değil, gerçekten slice of time'ı durdurabiliyorlarmış. dahası resmin içine birilerini götürebiliyorlar filan, allahım ne kadar güzel birşeydir bu? böyle bir ırk var mı? nereden? çok uzakta mı gerçekten? bir gün tanışabilir miyiz onlarla? kendi medeniyetimizden, kendi ırkımızdan uzaklarda bambaşka hayatlar yaşandığını düşünerek uyuyacağım bugün. ve hiç sebepsiz gülümseyeceğim. 

geliyorum no more sahnesineeeee! yareppim john hurt'un tabii ki öncelikle bir tanrı, bir kral, bir şampiyon ve bir ilah olduğunu söyleyerek başlamak isterim. aslında herkesten yaşlı olan bu adam herkesten genci oynadı ve inandım yahu inandım! çok mutluyum kendisine tanıklık etme imkanına eriştiğim için. ya bir düşünün time lord silahını. o kadar büyük bir silah ki kendisi kullanılmasın diye vicdan geliştirmiş yareppim. time lord'ların silahları bile iyi, silahları bile güzel. ve bu noktada belirtmeliyim ki benim beklediğim an yaşandı. rose tyler ile kavuştuk!  tabii ben kendisinin post-darlig ulv stranden rose tyler olmasını ve 10 ve 11'le aynı anda karşılaşmasını çok isterdim. sonuçta bu iki adam da aynı adam ve bu kadına aşıktı. o tension değil ama o zamanların ayırdığı insanları görmek fırsatı hep aklımı çelmişti. ama içten içe biliyordum ki rose tyler bad wolf olarak gelecek. tabii vicdan'ın interface'i olarak geldi ama yine de bad wolf kılığındaydı. öncelikle billie piper'ı çok iyi gördüğümü söyliyim. valla çoluk çocuğa karıştı yanlış hatırlamıyorsam, çok yakışmış, yıllar ona çok çok iyi davranmış. neyse efenim, uzun lafın kısası bad wolf boyutları kapıları açtı ve yareppi şükür tüm doctor'lar yavaştan bir araya gelmeye başladılar. 

öncelikle tüm dünya bitti elizabeth mi kaldı diye sormak isterim. zaten uzun süre sonra kavuşmuşuz, özlemişiz, david'in maruz kaldığı çirkin öpüşmelere tanık olmasak daha iyiydi. neyse. konu gereği gerekliydi, kabul edebilirim, güzel bağlanmış unit'le filan. neyse gelelim david'e. ya seni çok özledim 10 ya! velkam decem! allahım wimbly wobbly deyişine kurban olayım! converse'lerini bile özlemişim şaka değil ya. o ceketin meketin, gözlüğün ve basit screwdriver'ın ile beni benden aldın david. ÇOK ÖZLEMİŞİM!  tavşanla konuşma sahnende yarılarak güldüm onu söyliyim bir de. gerçi DING'in bir türlü çalışmaması beni benden aldı bilesin. yahu sen çılgın bir insansın, nasıl çalışmıyor o sistem allaaasen? neyse affetmek ne kelime, din'i takmıyorum bile. ay çok özlemişim yahu! keşke bad wolf da olsa rose tyler ile karşılaşabilseydiniz!

11'in yerdeki kumdan olayı çözmesi çok güzeldi, onu güzel kurmuşlar. fes bulup takması ise cümlemizin gözüne river song'u arattı çok afedersiniz. kendisi goodbye sweetie dedikten sonra zaten beklemiyorduk ama yine de, umut fakirin ekmeği stayla bir yorum yapmayı bir borç bilirim evet. gelelim 10 ve 11'in buluşmasına. DOCTOR'LARI SEVİYORUM! ay yareppim ne uyumlu ne komik ne harika bir çifttiniz. geronimo'larınız, allons-y'leriniz, sonic'lerinizi karşılaştırmanız, birbirinizin kıyafetine laf atmanız filan, john hurt'ün gelişiyle daha da tatlandı. papyonu beğenmedi, konuşmalarınızı beğenmedi, sizi companion sandı yeminle gülmekten yarıldığımdır! çok çok güzeldi just act like a grown up kafaları! 

bir aranağme daha yapıp captain jack'e bir sayg duruşu yapmayı bir borç bilirim. yahu vortex manipulator deyince yine aklıma river geldi amma, keşke jack'çim de oaydı bu bölümde aaah ah! şifreyi duvara yazmak brilliance'ından filan bahsetmiyorum. ayrıca üç doktorun da kapıyı kontrol etmemeleri harika bir semboldü. time lord'lar bile başına geleni kabul ediyor vesselam. arada same software diye ipucu veren rose tyler, canımsın. bebişimsin. valla an be an o rose tyler gülüşünü gördük. hep bad wolf ve interface halindeydin amma, rose tyler gülüşleri gözlerden kaçmadı, kalp! 

ikinci bir aranağme olarak shift sonunda insanın hafızasını silen makinalarınız var laaan diye çığlık atmaktan kendimi alamıyorum doğrusu. ne muhteşem bir güvenlik sistemidir o öyle valla hayran oldum. tebriks. bir de clara unit'e ne zaman gelmişti daha önce? ilk gelişinizde seni kaydettiydik gibi bir olay geçti yanılmıyorsam. biri beni aydınlatsın, valla internetlerde arayacak halim sabrım gücüm kalmadı. öyle heyecanlandım ki izlerken, adeta yorulduğumdur. ya bu arada bu bölümün kötüsünü oynayan zygon'lar mıdır ne boktur, neydi öyle ya! daha çirkin bir kötü seçemediniz mi? hiç mi başka shapeshifter yoktu? adeta makyözünüze yazık dedim kendi kendime. 

"conquering future from the past." bundan daha genius'ı var mı aceba diye soruyorum a dostlar. başka yorum yapmama gerek yok heralde. gerçi bi de elizabeth'in yine david'e salya sümük bir öpücük vermesinden de iki kelam bahsedeyim. iki kelime evet. yikes. yikes. diren david. 

şimdi izin verin biraz clara'dan bahsedeyim, our clara'dan. kendisi diziye asylum of the dalkes'te müthiş bir giriş yapmıştı hatırlarsanız. yani katrilyar tane dalek'e doctor who dedirten bu kıza şapka çıkarmak ne kelime, kendisini doctor who evrenimizin baş köşesine koymuştuk. sonrasında kim olduğunu bilmeksizin salvage of a lifetime diye bahsedilikçe sinirlenmeye başlamıştım. sonuçta hem çok çok sevdiğim başka companion'lar var, hem de dizi bayaaaaa uzun bir dizi, bilmediğim başka companion'lar da var, sonuçta bu kıza ne oluyordu öyle değil mi? meğersem tüm bu düşünceler son bölüm the name of the doctor'da göt olmam içinmiş. gerçekten de kendisinin salvage of a lifetime olduğunu itiraf etmeliyiz. yahu doctor'u hayata döndüren ve her zaman kurtaran bu kız dizimizi mümkün yapan insanmış. adeta oksijenmiş doctor who dünyasında. üstelik kendisi anne ve babasının tanışmasına vesile olan yaprağı saklamasıyla ufak tipitoş şeylere gösterdiği özenle hepimizi clara olarak da fethetti salvage of a lifetime olmasa bile, ki öyle. neyse efendim , bu bölümde yine clara başka bir boyutlarda adeta. yahu kız gallifrey'i kurtardı daha ne diyim? üç doktor'un yapamadığı şeyi, düşünmediği şeyi, bizim 11 doktora düşündürttü iyi mi? valla pes! hayran oldum. keşke clara olsam da doctor'cuğum bana da my clara, my impossible girl dese. öyle bir sevgi, öyle bir kıskançlık benimkisi efenim. işte bu bölümde de clara yine sempatik, to the point, duygusal tavırlarıyla kendini bir kere daha sevdirdi. o koccaman bakan gözlerinden yaşlar süzüldükçe, be my doctor dediğinde matt'i gülümsettikçe, arşa değdi başım yahu. kalp kalp kalp.

john hurt'ü yalnız bırakmayan david ve matt, sizi çok seviyorum. çok. aklına birşey geldiğinde koccaman gülümsemesiyle içimi aydınlatan matt, seni çok seviyorum. tardis'ine doğru koşup bir beşlik çakan david, seni çok seviyorum. heyecan dolan, aman tanrıııığm heyecanın bize de geçiren john, seniçok seviyorum! karanlık bir bilgisizlik anında kaldığımı o bir dakika içerisinde hepinizin oyunculuğunu aşan bir içtenlik içimize geldi oturdu, ben bu bölümü asla unutmam, bilesiniz. sizi çok seviyorum.

ve beklediğim an. bad wolf girl denilen anda david'in yüzündeki ifade... bad wolf girl, i want to kiss you denildiği anda, that's going to happen diyen rose'un yüzündeki ifade... david'in yüzündeki ifade... işte hayal ettiğim, beklediğim bölüm buydu. yareppim ne güzel bir iki saniyeydi o iki saniye. canımsınız. moffat, tüm kalbimle teşekkürler. gerçekten teşekkürler. 

gelelim meselei gallifrey'e. end of time'ı unutmuuuş gitmiştim. çünkü o bölüm benim için gallifrey'i yeniden kaybettiğimiz bölüm değil, donna noble'a veda ettiğimiz bölümdü. o bölüm, rose tyler'a bir kere daha veda etmek zorunda kaldığımız bölümdü. ama doğruya doğru, bu bölümde gallifrey'in başına gelenler düşünülünce how is this possible diye sorabiliyor insan. ama ben karar verdim ki it's all about timing. son gün gelmiş bu işi bu şekilde çözmüşler diye düşünüp daha da derine inemeyeceğim a dostlar. bir de tabi tüm doktorların aynı timeline'da karşılaşma meselesi var. nasıl yer gök yırtılmadı merak içerisindeyim ama bölüm o kadar güzeldi ki, hiç cancağzımı sıkamayacağım. zeki birileri bana da anlatsın. açıklaması yoksa da benim kabulüm. boşverdim gitti. şimdi gelelim bir gezegeni olduğu gibi dondurma konseptine. BİR TIME LORD DAHA NE KADAR ZEKİ OLABİLİR? BİR YAZAR DAHA NE KADAR YARATICI OLABİLİR? bu iki soruyu sorarım size dostlar. yareppim arada sırada karşımıza çıkan cyberman iskeletleri, parçalanan dalekler, atkılar, fesler, tanıdık repliklerin hepsini geçiyorum yaratıcılıkta. ama time and space traveler'a bir hedef vermek, bir ev vermek fikri öyle basit birşey ki... ama öyle güzel ki... basitliğini düşündükçe sevinçten çıldırasım geliyor. beauty in simplicity. ama aslında 1200 küsür yaşındaki bir adama böyle bir umudu verdiğiniz senaryo ne kadar yaratıcıydı öyle. beni fethettin moffat. eskiyi umursamasan da, bazen beni çileden çıkarsan da, dw markasını sürekli kendinle eş anlamlı kullanılsın diye bazen distort etsen de, beni fethettin. doctor'a bir umut verdin. arada peter'ın gözlerini gösterdin. he always says that diyerek i don't want to go'ya selam çaktın. david'in hislerini gösterdin. river'ı anımsattın, jack'i andın. insan olmanın ne demek olduğunu, kim olduğunu unutmanın bazen iyi olduğunu anlattın bu bölüm bize. helal olsun.

ah doctor... trenzalore'da kendini bulan doctor... evinin rüyasını gör artık. sen bunu hak ettin. bu kadar maceraya öyle çok hakettin ki, çok çok mesudum.

en sonunda bir başka doctor'un curator olarak gelmesi de beni ayrı bir fethetmişti evet, söylemeden edemeyeceğim. 

verdict: ben bu bölümü çok sevdim. aylardır beklediğime değdi mi? fazlasıyla değdi. en nihayetinde gecenin bu saatine vardım, 3 kere izlemiş vaziyetteyim. yazarken de bahsetmek istediğim bir sahne kaçmasın diye 4. kere üzerinden geçtim tüm bölümün. daha tipitoş minnoş ayrıntılarla ilgili de yazmak isterim ama, diziyi izlerken öyle keyif aldım ki her seferinde, aynı anda izleyip yazmak pek mümkün görünmüyor. kim bilir, belki daha sonra yaparım bu olayı da. şiddetle tavsiye ediyorum diyeceğim ama, zaten doctor who hayranlarının bu bölümü kaçırması mümkün değil. doctor who'nun diğer bölümlerinden sezonlarından, karakterlerinden ve companion'larından keyif almamış, ve hatta daha doğrusu bu saydıklarımı izlememiş/kaçırmış insanların bu bölümü izlemesini dilemek çok garip geliyor. çünkü çok eksik olurdu onlar için bu bölümü izlemek. dolayısıyla sevgili whovian'lar dışındaki insanlar, reca ederim yanınıza bir whovian alıp izleyin bu bölümü. size anlatırlar. anlatırken keyif alırlar. anlattıkça dizinin ne kadar perfect full circle olduğunu tekrar tekrar düşünüp takdirle dolarlar, yaratıcılara şükran duyarlar. ve belki de siz, işte o zaman doctor who'dan keyif alırsınız, belki de o zaman whovian olursunuz. ama rica ederim hiç fikriniz olmadan, yanınızda kimse olmadan bu bölümü izleyip notlar puanlar yorumlar vermeyin olur mu? çok zor... çok eksik... dizimizin ellinci yılını kutlarken, dizimizi o şekilde tanımayın, ne olur...

ve biz, whovian'lar. biz ne yapmalıyız bu bölüm de bittiğine göre. xmas special da uzakta. öteki sezon hemen hemen bir yıl sonra. geriye tek birşey kalıyor bu akşam yatmadan. 2013 proms dinlemek ve song for fifty'e eşlik etmek.

happy birthday.
happy birthday.
happy birthday doctor, you.

sonrası vale decem, sonrası doctor who theme tune.

doctor rüyalarında evine gidecek artık. gallifrey'de buluşalım bu gece a dostlar?

geronimo!
allons-y!
gallifrey stands!

[Gallifrey falls no more.]

christmas special bölümünün fragmanını veren bbc, sherlock'un fragmanını veren bbc, sen benim yüreğime mi indirmek istiyorsun? hayır, öldürmek istiyorsan söyle yani bu kadar dolaylı yapmana gerek yok! dalek, cyberman, silence ve weeping angels. TÖVBE BİSMİLLAH! bu nedir abi! bu nasıl bir ekiptir? adamı da trenzalore'a götürüyorsunuz bir de! ya anladık doctor regenerate edip 12. doktora dönüşecek BİR DE BU SIRA DEĞİŞTİ ARTIK 13 MÜ DİYİM NE BOK YİYİM BİLMİYORUM KARAR VEREMEDİM HENÜZ ama yani bu kadar da bodoslama ölümüne gönderilmez ki bir adam ya! bir de bu kadronun arasında clara olursa artık çatlaya çatlaya fenafillaha ereceğimi düşünyorum. bu nedir! ar yu kiding miy? ay matt'i göndermeye hiç hazır değilim dostlaaaar! yangın var diye bağıracağım. dışarısı -5 derece filan, valla koşmaya çıkıcam adeta böyle bir içim içime sığmamazlık durumu. dur bakalım, hayırlara yazsın. lütfen moffat, bu gece yarattığın takdir hayranlık ve hikaye tanrısı olduğun inancının içine sıçma, yüreğimize indirme.

[sherlock'u en son üniversitedeyken izledim. iki yıl oldu. sherlock çatıdan atlamıştı ve ölmüştü. ölmediğini biliyoruz ama nasıl olduğunu çözmemiz moffat evreninde mümkün görünmüyor. allah aşkına artık tarih verin de ona göre soğuk sulara atlayalım yani.]

christmas special'da görüşmek üzere dostlar. o zamana kadar...

Gallifrey falls no more! [artık this is sparta yerine bunu söyleyeceğim. bilesiniz. heh]