12 Ekim 2016

[Mariah Carey The Sweet Fantasy Tour - 18 Nisan 2016 Zürih.]

yıllardır takip ettiğin bir sanatçıyı en sonunda canlı izlemenin heyecanı şu dünyada çok az şeyde var doğrusu a dostlar. çocukken dayımın doldurduğu karışık kasetlerden birinde dinlediğim my all şarkısıyla hayatıma ilk kez giren mariah carey'nin sesine ne kadar da hayran olmuştum. aynı yıllarda #1 isimli albümünü yine dayımdan almıştım da sayısını hatırlamadığım kadar dinleyip, aslında ingilizce bilmezken şarkıları ezberlemiş, büyüdüğümde sözlerin anlamını öğrendiğimde saygım daha da artmıştı. kusursuz bir ses var mıdır bilemiyorum ve benim bu konuda bir otorite olmadığım bir gerçek. ama mariah carey'nin sesinin angelic olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. hiç efor sarfetmeden insanın kulağının pasını silen bu sesi glitter filminde de takip etmiş, kendisinin zor zamanlarında elim yüreğimde dergilerden takip etmiştim olanları. o zamanlar internetten istediğimiz şeye ulaşmak bir yana, internet yoktu, erişim yoktu, yani velhasıl yoktu da yoktu. zaman geçtikçe tek isim olan mariah carey'nin tahtı sallandı demeyelim ama yeni rakiplerin çıkmasıyla o tek isim dönemleri sona erdi. ama sesiyle yardıran bu minyon kadın, gönüllerin en harika sesi olarak tabii ki dinleme listelerimden bir an bile çıkmadı. vh1'la hayran olunmaya devam edildi, aretha franklin'le söylerken alçak gönüllülüğü takdirle karşılandı, sex sells imajının ardındaki sesten vazgeçilmedi efendim.

derken gün oldu devran döndü ve ben 2016 yılının ilk gününde e-mailime gelen bir maille yerimden fırladım. mariah carey dünya turnesine çıkıyordu! derhal biletimi alıp otelimi ayarladım, vizeye başvurdum ve valizimi yaptım. 1 yıllık isviçre maceramda hiç zürih'i gezmemiş olmamın şaşkınlığı ile bir araya geldik ve düştüm yollara.

konser.

konsere tabii ki setlisti çalışarak gittim. ama aslında listeyi gördüğümde çalışmama gerek olmadığını anladım. kabul ediyorum, 6. şarkı ve 7. şarkı setini bilmiyordum ama çok da umursamadım, zira bu şarkılar dışında tüm şarkılarını biliyor olmak bir yana, zaten #1 albümünden beri hazırlanmıştım adeta. işaretlediğim şarkılar o albümden. dolayısıyla biraz olsun ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebilirsiniz diye tahmin ediyorum.

1) Fantasy 
2) Emotions
3) My All
4) Always Be My Baby
5) I'll Be There
6) Touch My Body
7) I Know What You Want – Obsessed - It's Like That - Shake It Off – Loverboy
8) Heartbreaker
9) Against All Odds
10) One Sweet Day
11) When You Believe 
12) Hero
13) We Belong Together
14) Without You
15) Butterfly (Outro)

şarkılar başlayıncaya kadar o anın gerçek olduğuna inanmıyordum doğrusu. ne zamanki diva sahneye çıktı, herşeyin ayırdına vardım. ben şu hayatta en sevdiğim şarkıcılardan birinin konserindeydim.

mariah carey sahneye tam bir diva olarak geldi. ama pretense diva değil, effortless diva'ydı, gerçekten. etrafındaki insanlara baby cake diye seslenmesi yapmacık değildi, kendisiydi ve siz izlerken bunu içtenlikle hissediyordunuz.

derken emotions çalmaya başladı. tanrım o nasıl bir mutluluktur? albümlerde dinlediğim o angelic ses karşımda söylüyordu! hiç değişmemişti ve dahi nasıl değişmemişti diye de düşündürüyordu! derken my all geldi, içimden bu şarkıyı da duydum ya artık ölsem gam yemem dedim. bu şarkı sadece bir konser anı değildi de ilk gençlik yıllarımın aşk şarkısıydı işte. derken always be my baby geldi. arka fonda çocuklarının videoları vardı. yıllar geçmiş ve sevdiğimiz o minyon ve sesiyle büyüleyen kişi anne olmuştu, gözlerim doldu. ben bu kalp çarpıntısıyla tüm konseri pür dikkat izleyip ayakta eşlik ederken sahneye trey lorenz'i davet ettiler. koltuğa oturdum. heyecandan. klibini izleyip bu ses ne güzel dediğim adam da sahnedeydi! biraz mola verdik, hareketli şarkıları hızlıca geçip klasiklere geri döndük. against all odds yerini boyz II men'den birinin sahneye çıktığı one sweet day'e bıraktı. bu insanların kısacık bir şarkıda konuk olduğu anda içimden neler geçtiğini keşke görebilselerdi... çocukluk hayaline kavuşmanın yorgunluğu tatlı bir sarhoşluk vermedi desem yalan olur. derken divadan muhteşem bir hareket geldi. sesi titreyerek onu andı ve whitney houston görüntüleri eşliğinde when you believe'i söylemeye başladı. o an o kadar kusursuzdu ki, eğer biraz bekleyip bir es sonra sözlere girdiğini duymasaydım, albümden söyleniyormuşçasına bir aynılık, bir kusursuzluk havada uçuşuyordu sanki. o anın üstüne sadece ve sadece hero yakışırdı zaten. o noktada ben koptum gittim zaten. gerçeklik ve yılların hayranlığı birbirine karıştı, çok da canlı olmayan seyirci kimin umrunda, gözlerim dolu dolu izledim karşımdaki olağanüstü manzarayı. we belong together comic relief'i without you'ya bağlandığında artık konserin bitmek üzere olduğunu biliyordum. neredeyse 1,5 saat olmuştu, belki bir başka konsere göre kısaydı ama değildi aslında. sevdiğim her şarkı söylenmiş ve o sesin gerçekliğine tanıklık edilmişti. daha ne olsundu? butterfly ile yavaşça salondan çıktım ve huzurlu uykulara doğru odama gittim. 

zürih bahane ama mariah carey konseriydi harika dostlar. dream come true. herkese kısmet olsun inşallah! benim bir sonraki dileğim barbra streisand ve christina aguilera. belki buraya yazarsam totem olur da bir dünya turuna da onlar çıkar!