24 Haziran 2013

[Post Revolution Season 1.]

efendiiiim, revolution'da nerede kalmıştık? en son bıraktığım noktada miles ve nora'yı yatakta bırakmış, miles ve monroe'nun gençlik aşkının ölümüne tanık olmuştuk gaaliba. o köprünün altından ne sular aktı ne sular, let's dive in.

öncelikle nora'nın arada bir tur kaçırıldığını, işkence gördüğünü filan söyliyelim. ama neyse döndü, gayet iyiydi, ama sezon finalinde kendisini acı br sürpriz beklemiyor değildi. kendisini yine dünyaları kurtarırken yaralı halde bırakıp, çok afedersiniz bok yoluna vurularak başka bir dünyaya yolladık.

valla nora kısmını çok üstün körü geçiyorum çünkü bence esas muhabbet charlie'nin annesi cephesinde. bu ablamız yardırarak tüm heeerşeylerin merkezi olan kuleye canını attı. aaron'la birlikte kulenin içine girip sadece 12. kata inme çileleri kaldı. yareppim ne çile ne çileydi bu süreç! meğersem kulenin işletim sistemi (uu beybi teknolojik kelimeleeer) aaron'ın fi tarihinde tasarladığı bir programmış. meğersem herşeyin kiliti aaron'daymış da mathesonlar kendisine bu vesileyle bilerek ve isteyerek sahip çıkmışlar.

bu arada yine bir zıplayış yaparak monroe'dan bahsetmeliyiz. monroe ve miles'ın arasındaki sexual tension izleyiciyi bitirdi dostlar. ne kadar gereksiz ne kadar boş muhabbetlerdi onlar öyle yarab? herşeyi geçtim seni kurtarmak için ben bu yola baş koydum nedir monroe? koskoca monroe republic'in başısın sen yahu! bu nedir neee? miles da dedi ki, seni neden öldürmeye çalıştığımı değil, neden öldürmediğimi sor, çünkü we are brothers. ay sizin kule'de sırtsırta verip düşmanları filan başınızdan savmanız çok takdire şayandı. en nihayetinde kulenin içinden çıkmamış bir grup sivili püskürtmeyi başaramasaydınız münasip bir yerlerimle gülecektim. neyse.

yeniden zıplıyorum bir başka karaktere. tom neville. cibiliyetsizliğin doruk noktası, insanlığın muhtaç düştüğü kumandan. ya sabır diyorum başka birşey demiyorum. yok kuleye inip milleti öldürmeye kalkmalar, yok monroe'ya darbe planları filan. bi git allaasen bis en eksiksin bu karmaşada. bi de o zehrinle oğlunu da etkiledin, sıkıntılar bastı bana yeminlen. o ezik çocuk da hala diyor ki charlie ölmezse I'm in. behey diyorum. behey ki ne behey.

efendim uzun süre sonra oturduğum klavye başında heryerleri zıplayıp doğrudan sezon finaline bodoslama giriş yaptığım bir noktadayım. en son sahnede bilmemneler tuşlarına basıp bilmemneler kodlarını girip en sonunda elekriği geri getirdiler. derken bir diğer baş kötü adam aka teknolojik amca füzeleri ateşledi ve baş düşmanları oynayan iki federasyonu patlattı. daha doğrusu füzeler giderken I'm a patriot deyip intihar etti. bu durumda kaldığımız noktada daha youuuv diyemeden küba'da bir binaya döndük ve tüm bu süreç içerisinde 15 yıldır saklanan amerika başkanının -evet küba'da saklanan kaderin cilvelerine geel- varolduğunu gördük. başkanım it is time dediler bıraktık diziyi. ne yalan söyliyeyim, ben bu dizi ikinci sezonu görmez diyordum ama son dakikada güzel bir merak unsuru ile birlikte bağladınız konuyu, hadi yine iyisiniz.

ikinci sezonda görüşmek üzere revolution. uykularımızı kaçırıp, insanlığımızı her zaman sorgulaman dileğiyle.