14 Haziran 2013

[The Borgias S3E1-9.]

Borgias. bu diziye bayılıyorum. böyle güzel bir diziyi hayatımda görmedim, o kadarını söyleyeyim. olay entrika hiç bitmiyor. bu diziyi daha da gzüel yapan şey, bitmeyen entrikaların gerçekten de yaşanmış olması. senaristlerin böyle bir hikayeyi alıp diziye dönüştürmeleri dünyanın en genius hareketi olmuş, o kadarını söyleyeyim. en sonra bıraktığımız yerde rodrigo'yu -rodrigo dediğime bakmayın koskoca papa kendisi- zehirlenmiş ve yere düşüp kalmıştı. cesare çığlık çığlığa bağırıyordu. yeni sezon tam da bu sahneden açıldı, doğrusu damağımda da kaldı. koskoca papa zehirlenince tabii doktoru moktoru herkesler başına toplandı. ancak çaresizlik içerisinde izleyen herkesi bir kişi şoka soktu: lucrezia. lucrezia tam bir florance nightingale çıktı bu nedir? kız bir hışımla salona girdi, yanan meşalemsi şeyleri suyla söndürdü, kömürleri ezmeye başlayıp papa'ya tıka basa oluncaya kadar içirdi. aman tanrım dedim yahu! tamam biliyoruz, kömürle mide yıkandığı doğrudur, ama o an ben bile panikken senin nasıl aklına geldi yahu lucrezia? hayretler içerisindeyim. neyse efendim, uzun lafın kısası, papa 2 gün filan yattıktan sonra -ki kardinaller filan adamın başına toplandı tam leş kargaları gibi, baya korkunçtu bence- papa kurtuldu kurtuldu! adam kömürle birlikte bir kısım zehri kustuktan sonra -nedense illa böyle bir çekim yapıyorlar ve son derece gereksiz, neden, öteki sahne daha güzeldi- kanında kalan zehri de kan aldırarak temizledi. youuv dedim. orası baya enteresandı. adamın damarını deldiler, an eb an, gümüş bir kaseye kanını akıttılar. işte enteresan sahne diye buna derim ben. youuuv. neyse efendim papa kurtulduktan sonra bu bölümü olduğu yerde bıraktık ve papayla birlikte intikam yeminleri ettik efendim.

ikinci bölüm geldiğinde -daha doğrusu ikinci bölüm mü tam olarak hatırlamasam da bu olayların devamında- kendisine kumpas kuran, başında leş kargaları gibi bekleyen tüm kardinalleri görevlerinden aldı, mallarına el koydu ve ailelerini romadan sürdü. youuv! yine zevkten hırstan ağzımın suları aktı desem yeridir. bu olayı öyle bir kurdular ki, ressmen crucible'ı tekrar çektiler desem yeridir. bir kardinal seçip onun gözünü korkuttular, zindanlara attılar filan filan, adam da kardinaller meclisinde şu şu şu şu kardinaller şu şu şu şu suçları işledi demesin mi kardinal amca? inanılmazdı, takır takır el koydular valla maşşallah!

şimdi efendim bıraktığım yerde maalesef bazı bölümlerin ayrıntıları hafızamdan uçup gitti. ama bu aklımda kalanları buraya dökmeme engel olmayacak. üçüncü bölüm dördüncü bölüm sonuyla başlayalım. üç sezondur beklenen -valla bekliyorduk artık kimse kusura bakmasın- lucrezia ve cesare buluşması yaşandı yareppim o alfonsito'nun mıymışık halleri beni benden alıyor doğrusu. çok çok çok sıkıcı bir çocuk. lucrezia için çok naive mi desek, şapşal mı bilemiyorum. ama paolo'dan sonra çok zor lucrezia'nın gönlünde bir cesare kadar yer tutması. hele de suya sabuna dokunmayan -bebişin napoli'ye gelmesini savunmayan- o halleriyle iyi bu kız bu çocuğu boğuvermiyor. bu noktada alfonso'nun çirkefler çirkefi kuzeninden de bahsetmek lazım. kendisini geçen bölümlerde etçil balıklara kurban ettiğimiz için artık gönül rahatlığıyla yazıyorum: ettiğini buldun lan! sen git bir oda hazırlat, yok efendim evliliğin 'tamamlanması'nı (evet tamamlanması) görmeden şurdan şuraya gitmem de. normal değilsiniz yemin ederim. pes. pes ki pes. there's a precedent'mış. peh! evet, hala hızımı alamamışım bu konuda. devam edelim.

tabii ki banquet of chestnuts'a değinmeden olmaz. ben böyle birşey görmedim! konu ve sahneyi kast etmiyorum hayır, hiç tanık olmadığım şey böyle birşeyin tarihte gerçekten yaşanması VE kayıtlara geçmesi. aman tanrım! bölüm sonrasında wikipedia'dan baktığımda ve bu durumun ayırdına vardığımda dedim anacığım madeni buldunuz, vurun kazmayı vurun kazmayı. 50 kardinal, 50 fahişe, 50 rahibe cübbesi diyorum başka da birşey demiyorum. izleyin görün uleeen!

şu sıralar maşallah napoli'ye kafayı taktık. cesare'nin fransa ile olan kankalığı sayesinde ordumuz da oldu. yardıranzi milan'a doğru koyulduk, milan'ı da fransızlara verdik. lucrezia arada gıcık kuzeni öldürmeye kalktı ama çok şükür bu işi micheletto çözdü filan derken napoli'de veliahtlardan biri zehirlendi. ya sabır, her zehri aynı sanan nightingale -seviyoruz kendisini de her boku da kömürler çözemiyorsun tabiiy- yardırdı filan. neyse efendim bir şekilde oğlanı kurtardık, diğer eziği de biryerlere biryerlere gönderdik, huzura erdik. 

bize kalan micheletto'cuğumun karşı cinse kaptırıldığı şu dakikalar sonrasında, o adamın sforza'nın adamı çıkması karşısında, yumruk sıkıp beklemek. seni ben boğucam lan ezik çocuk! yeminlen ben boğucam böööyle koştur koştur kurtulmaya çalışacaksın da, beyin üstü çakılacaksın uçurumlardan inşallah. son  üç bölüme girerken heyecanla bekliyoruz, bakalım canım dizim the borgias beni nereye götürecek.

efeniim gerekli update'leri yapmak için geri döndüm. sekizinci ve dokuzuncu bölümle başbaşayız. açıkçası söyleyecek birşey yok. lucrezia'nın faka basması karşısında benim dahi soluğum kesildi. vay anasını diyorum öncelikle. federico, seni kendi ellerimle kan içinde boğacağım, o derece gıcığım sana. pes. gelelim cesare'ye. 

valla cesare artık aklının ucu bucağı olmayan sınırlarıyla beni benden almakla meşgul. fransa kralını bağladı, kendine bir ordu ayarladı filan derken, bir de son bölümde rodrigo'nun afffına nail olmasın mı? yareppim ağla ağla öldüm, canımsın cesare. hatta o sahneden sonra artık onuncu bölümün son bölüm olduğunu öğrendiğim an ne kadar üzüldüm ne kadar üzüldüm tahmin bile edemezsiniz. durun! dayanamayacağım, yine lucrezia'ya dönüyorum.

kızım sen ne menem birşey çıktın valla düşündükçe aklıma geliyor, geri dönüp dönüp seni yazıyorum! milleti uyuttun yahu! ben senden heeerkesleri öldürmeni beklediydim şahsen ama sen tosun gibi uyutup kaçtın ya, seni bir kere daha sevdim. diziyle ilgili en büyük mesele wikipedia okumak bu arada bence. kim kimle, ne nasıl olacak merakından izlemeyi bitirir bitirmez bilgisayarı kapatıyorum daha ne diyeyim! federico ile seni düşündüydüm ama -çok afedersiniz- o pezevenk, karakteriyle beni benden aldı, lucrezia sen onun hakkından gelsen iyi olurdu ama dur bakalım neler olucak the final'de.

şimdi gelelim son birkaç bölümün en acıklı olayına. micheletto.

bunu micheletto'ya nasıl yaparsınız laaaağn?!?!? diye sorayım en önce. hırsımı almam mümkün değil. ya adam katil, adam görev adamı, ama adamın bir kalbi var. lucrezia ile konuşurken kalbinin ufak ufak ipuçlarını dahi verdiniz. nasssıl bu adamın kalbiyle oynarsınız?? bu dizideki en karizmatik en cool adamın nasıl kalbini kırarsınız soruyorum size? sforza karısı, seni ben bizatihi ellerimle boğacağım. aaah micheletto ah. o çocuk sana göz koyarken anlamalıydııım! ama ne oldu? bölümün sonunda anladım. anlamaz olaydım. o andan itibaren çocuğun açığını yakalayacağın anı beklemeye başladım ve biliyordum o anın yakın olduğunu. ne oldu? yakaladın. zaten sen uyurken odanın içine birisinin girip mektup bırakmasını senin duymamış olman ihtimal dahilinde değildi benim gözümde. çirkefler çirkefi bir de kitaptan şifreli mifreli yazmış ki, dostlar başına! cesare'ciğimle kafa kafaya verdiler de keşfettiler. micheletto'ya kalbim parçalandı. bir gece önce sevgilisinden:

"Odi et amo. Quare id faciam, fortasse requires. Nescio. Sed fieri sentio et excrucior."

sözlerini dinlerken, bir gece sonra onu öldürmeye gitmek zorunda olması içimi parçaladı valla. yazık! çok yazık! seni nasıl öldüreyim sorusuna kollarında ölmek istiyorum cevabını alması da ayrı bir yangın oldu doğrusu. [bu arada görseller konusunda 100 puan, güzel bir bilek kesme sahnesiydi. gerçekte nasıl görünür bilemiyorum tabii ama, gerçekçi göründüğü kesindi. gözlerimi kaçırdım, o derece.] en nihayetinde çocuğun micheletto'nun kollarında kan içinde ölmesi, micheletto'nun yüzüne bulaşan kanı için tears of blood demesi çok kalbimizi kırdı yahu. nitekim micheletto'yu da öylesine kırdı ki, ortadan kayboldu, ötesi var mı? canım benim, dilerim kalp kırıklığın düzelir bir an önce de, seni the final'de bol bol görürüz.

as for other borgias, cümlenize hayırlı olur inşallah bu final. son bir defa görüşmek üzere.