08 Nisan 2014

[Shameless S4 Finale.]

bu noktada artık shameless sevmemenin mümkün olduğu anlar yaşıyorum sayın seyirciler. ilk sezon kahkalarla gülerek başladığım bu dizi, sezonlar gittikçe kararmış, karardıkça benim de içimi karartmayı başarmıştı. ancak dördüncü sezon finaliyle birlikte ben bu karanlığı kabul ettim, çok da keyif aldım bu harika yazılmış senaryonun oynanmasından. şimdi gelelim söylemek istediğim şeylere.

öncelikle frank'ten başlıyorum. tek yorumum öldürmeyen allah öldürmüyor. yani frank, bu da senin ödemen gereken bedel, artık umarım içki içemeyeceksin. ama eminim ki sen içki içmeden de bu gençlere çile çektirmeyi başarırsın.

deb. senin için geçen hafta öyle bir üzüldüm ki anlatamam. ama herşey yoluna giriyor gibi gibi sanki? işte tam da böyle derken geçen haftaki bölümün sonunda, hele de bu hafta fiona'nın çıktığını anladıktan sonra öyle bir sevindim ki! ama gel gör ki, yine çaresiz bir şekilde kaldın. bu sefer kendi hayatınla ilgili değil ama ian ile ilgili. of, çok üzüldüm yahu o bakışlarına.

carl'ın kalbini kırdılar, yetişin a dostlar! alacağın olsun minnoş kız! defoldun gittin yahu... carl'cığım frank'le kavuştu ama deb'le birlikte ian'ın bipolarlığına tanıklık ettiği o çaresiz sahne çok hüzünlüydü. allah aşkına bu çocuğun bir yüzü gülsün yahu.

lip, hadi yine iyisin. işlerin biraz olsun aydınlanmaya başladığı bir döneme girdin sanki. üniversitede bursla ilgili meseleler yolunda gidiyor, pek sevindiğimdir senin için. ama bu dizide sen sürekli git gel yapıp 4 sezonu bu şekilde mi geçireceksin doğrusu merak içindeyim. üstelik madem bu kadr çok gitti geldi yapmak mümkündü, neden sezonun başında hiç gidip gelmedin anlayabilmiş değilim. bu arada kız arkadaşınla garip bir şekilde yakışıyorsunuz, inşallah hayırlı olur. tabii bu noktada mandy'den bahsetmek gerekli. mandy'nin güzel bir kız olduğunu bu bölüm fark ettim galiba. lip'in üzerinde prada smokin vardı, sevgilisinde de kesin önemli bir markanın elbisesi vardı ama mandy garson kıyafeti ve topladığı saçlarıyla bile çok güzel görünüyordu. ne yazık ki artık ayrı dünyaların insanları olmaları gerçeği yadsınamaz bir şekilde bize gösterildi ki, senaristler yine kalbimizi kıra kıra fethetmişti. lip için ayrı bir chapter açıldığı için mutluyum doğrusu.

ian. yahu sen beni çok şaşırttın ya! ben fiona kokain kullanımıyla ilgili sıkıntılar çekerken senin de birşeyler kullandığını düşünmüştüm! öyle ki yahu bu çocuk ne kullanıyor, etkisi hiç geçmeyecek mi, birileri bu durumu fark etmeyecek mi diye kendime sormuştum! meğersem sen bipolarmışsın benim haberim yok! baya bir ters köşe oldum doğrusu a dostlar! hüzünlendim. monica bu aileye, geldiği birkaç bölümde ve özellikle de sezon finalinden önceki bölümde intiharlar kalkışarak paralarını çalarak vesair vesair öyle çok çektirdi ki (fiona'nın donup kaldığı unutamayacağım anlar arasına giriş yaptıydı), bu sefer aileden birinin yeniden aynı teşhis şüphesiyle izlenmesi çok hüzünlendirdi beni. yalnız askerlerle ilgili helikopter çalma meselesi gerçekten naasıl kayboldu o kısmı çözemedim, bilesiniz. bence o konuyu tamamlamayı unuttu senaristler.

mickey. yahu mickey, mürüvvetsiz mürüvvetsin resmen. tough guy rollerindesin, milleti pataklıyorsun ima ettiklerinde bile 4 sezondur. ama eşcinsel olduğunu açıkladığın bölüm aşık olduğun adamın manik depresif haline girmesi nedir yahu! valla çok üzüldüm. üstelik ben ona bakarım naraların beni çok da duygulandı. büyüksün mickey. dilerim herşeyin yolunda gittiğini görürüz öteki sezon başladığında.

sammi hakkında çok söyleyecek birşeyim yok ama sammi ve chuckie ikilisine bayılıyorum. gerçekten tam bir gallagher bu kadın! üstelik daha önce dizilerde filmlerde izlediğimiz sorunlu kadın rollerinden çıkmış ve aynı zamanda o rolleri de bu diziye getirmiş olduğu için severek izliyorum doğrusu. bakalım sheila ile kapışmalarınız daha ne kadar sürecek.

sheila, yalnızlık seni çok yoruyor görüyoruz. karen'dan beri tek başına oturamıyorsun evinde. gallagher'ların evini temizledin her gün daha ne diyeyim. bu sorunlu, takıntılı kadının yapayalnız kalma korkusu/takıntısını dipten dipten yazan senaristler bence genius. gülümsetiyorlar ama düşündükçe de hüzünlenmekten kendinizi alamıyorsunuz. bravo. bravissimo.

fiona. fiona. fiona. seni çok seviyorum ben fiona ya. bu sezon senin en büyük korkun üzerinde yoğunlaştı çoğunlukla. an geldi daraldım, an geldi gıcık oldum, an geldi gözlerime inanamadım ama her zaman hayran oldum hikayenin yazılış tarzına. sorumsuz bir anne babanın arkasında bıraktığı çocuklara sahip çıkan büyük abla olarak bu noktaya kadar harika bir iş çıkarmıştın. bu sezon kırılma noktasından sonra kötüye gidip, suçlu olduğunu kabul ettiğin bölümlerde frank'e benzediğini düşündüğün anlardaki o çaresizliğin beni öyle üzdü ki, anlatamam. yıllardır kazandığın o kale konumunun yerle yeksan olmasına tanık olmak çok üzücüydü. hele de lip'in seni kendi haline bırakıp, dahası, liam'ı tehlikeden uzak tutmak için seninle yalnız bırakmaması senin kalbini nasıl kırdıysa benimkini de öyle kırdı. boş evde oda oda dolaşırken, ekrana atlayıp, fiona yalnız değilsin, biz izleyiciler olarak senin yanındayız demek istedim. of ki of, ne üzüldüm yahu ben sana. sorun yaşadığını ama yardıma ihtiyacın olduğunu söylediğin an lip sana destek verdi ya, öyle sevindim ki, sevinç gözyaşı bile dökmüş olabilirim o sahne için. hele de çocuklara ihtiyacın olduğu gerçeği ve herkesin senin etrafında kenetlenmesi harikaydı. sezon finaline gelirsek ise monica'ya benzemekten korktuğunu itiraf ederken, sanki bütün bir sezonun özetini yaptın ya, hüzünlendirdin beni yeniden. deb ve carl'ın sana sarılıp gözyaşı dökmeleri (en azından deb'in, carl'dan emin olamadım şimdi) ve senin de onlarla gözyaşı dökmen, aaay, sezonun en güzel anıydı yahu! bayıldım bayıldım! lip'in yanına usulca gelip onunla tatlı tatlı konuşarak ikna etmeye çalışman ise, aile olmanın tanımıydı sanki. canım benim. monica'nın ve frank'in saçmalıkları ile uğraşmaya haliniz yok ama beraber hayatta kaldığın insanlara böylesine tutunmak, aile olmak dışında nasıl açıklanabilir ki? canım benim, harikasınız gallagher'lar. fiona dışında bir de ayrıca emmy rossum'dan bahsetmek istiyorum. emmy rossum, phantom of the opera'da şaşkın bakışları, poseidon'dan kaçış'ta elle tutulur bir vasfı olmayan bir oyuncu iken, bu diziyle gözümde öyle bir devleşti ki anlatmak mümkün değil, hayranıyım! ödül alsın, ödül alsın ve ödül alsın istiyorum! daha çok ödül alsın, daha çok ünlü olsun, filmler yapsın ve oscar'a kadar yolu uzansın istiyorum! böyle bir heyecan dalgası içerisindeyim. zaten kendisi soprano olup klasik müzik eğitimi almış olduğu için ayrıca bir takdirimi kazanmış vaziyette, bu dizide en olmayacak şeyler başına girip depresyonlara girdikçe, sınırlarını zorladıkça seyirciyi avcunun içine alıveriyor, tüm ödülleri de hak ediyor doğrusu! harikasın emmy rossum, başarılarının devamı!

evet efendim, gördüğünüz üzere shameless'ta bir sezonun daha sonuna geldik. sezonlarının daha uzun olmasını istediğim dizilerimden biri bu dizi. çok eğleniyor, çok daralıyor, çok üzülüyor ama overall çok seviyorum. seneye yeniden görüşmek üzere gallagher'lar, umarım herşey yolunda gider bizim yokluğumuzda.