16 Temmuz 2013

[12 Temmuz 2013 İstanbul - Paris.]

Efendim bir baska sehir gunlugunde de daha beraberiz. Bu sefer yolculugunuz parise gerceklesecek. Tabii soz konusu paris olunca artik bir geziden ziyade, yazlik evime gidiyormus gibi bir his soz konusu. Oyle ki, evdeki eskiii zamanlarin haritalar ve brosurlerine bakip, bi metro haritasini cantama atip geliyorum. Navigo 3 gunluk var miydi gibi sorular zihnimi kurcaluyor ama aslinda zihnimin bambaska bi ucunda heryere yuruyecegimden adim gibi eminim.

Aslinda nispeten vakitlice yattigim bi gecenin ertesinde bu sefr ailecek yollara dustuk efendim. Bizimkiler italya semalarina yelken acarken, ben hem bi fransa vizemi kullanmis olayim ozledim parisi temali bir fikirle, hem de cidden gidemedigim yerleri bu sefer kesinlikle gormek istegiyle kosup buralara geldim. Ucakta surekli uyudugumu yazmama gerek yok heralde, makul saatte yatmis olmam, uykuya doydugum anlamina gelmiyor tabii. Efendim ucak parise indi, roissy bus'la birliktenoperaya dogru yola ciktim. Tabi cografi olarak sehre sacre coeur civarlarindan giriyorsunuz, montmarte'a kurban olayim gercekten. Minnos bi goz kirpti bana sacre coeur'cugum. Neyse efendim opera'da indim, cafe de la paix'nin yeni anahtarligi cikmamis ona biraz hayiflandim, concorde aktarmali otel yolculuguma basladim. Otelime vardim -aslinda bekledigimden daha cok yurudum, haritadaki orantili mesafeye inanmamak lazim, yukardan gelmek lazim neyse- otelim gayet guzel. Resepsiyondakiler accayip kibar, her sorununu cozecegini hissettiriyorlar, keza yuzunden ne demek istedigini anliyorlar, kocca bir kalp. Otelden ciktigimda metroya kendimi attim -ha! Yolumu buldum naaaabeeeer- ve istedigim noktadayim. Itirafimdir, her ne kadar paris benim icin cite demek olsa da -yasanmis ve yasandigi bize anlatilan hikayelerden oturu bu bolgeyi seviyorum- bir diger anlami da leon de bruxelles! Metroda birkac subesinin daha adresiyle karsilastim amma bizim icin orjinaline, st germain'dekine dondum. An itibariyle masamda soguk bira, midyelerimi bekliyorum. O kadar huzurluyum ki...

Buradan cikista ne yapacagimi bilmiyorum. Ama bilmemek oyle guzel ki.. Saniyorum bu sehri bu yuzden seviyorum. Bilinmezliklerin huzur verdigi bir dunya burasi, bizim dunyamizdan cok uzak. Belki titanic the exposition'a gidecegim. Ki usenmem beni bilen bilir. Ya da 'sahile' inecegim ki bu yer notre dame'a denk dusuyor zihnimde. Belki de shakespeare and co.'da saatler geciririm kim bilir. Ya da mazet'e yururum yilbasinin hatrina. Ooooo, neler neler var aklimda, hic birine acelem yok, la vie gamsiz baslasin ve bitmesin a dostlar.

An itibariyl midyelerimin geldigini goruyorum. Izninizle onlara saldiracagim. Birkac bira, kocca bi tencere midye sonrasinda, en az bu kadar huzurlu bir yerde sizi yakalarim.

[...] efendim mutlulugumu anlatacak kelime ve dahi dil yok. Yemekten sonra dogrudan titanic l'exposition'a gittim! Metrodan indim nefes almak yerine titanic diyerek. Titanic titanic titanic derken afisleri takip edip ulastim alana. Tabii ki bin yuz tane filan fotograf cektim daha iceri girerken bile. Bana boarding pass verdiler ki otesi yok, i have a titanic boarding pass laaan! Yareppim itanic railing'inde i'm flying pou bile verdim ya, bence otesi yok. Icerisi harika. Barcelona'daki degil bu sergi yahu daha bi genis versiyonu. Bazi seyler ayni amma buradaki cok daha genis tutulmus. Artifacts cok daha dikkat cekici. Hele de store'daki esyalar bin yedi yuz kat daha guzel. Ben, 12 temmuz cehennem sicaklarinda titanic battaniyesi almanin esiginden dondum. Bir daha gidersem, ki halen vazgecmedim o battaniyeden, galiba corba ve kahve/sekerlik takimi da alacagim, oendimi durduramiyorum. Artik titanic'ten bir komur var cantamda. The anahtarligi tabii ki aldim, tisort canta yareppim icind titanic figuru olan cetvel dahi aliyordum bu nedir dye soruyorum kendime? Normal degil, for sure, ama mutluyum da yani. Bu arada fotograf cekmek yasak, amma kimse sallamiyor bu durumu. Ooooh catir catir tum herseyi kaydettim. Pek mesudum. Koridorlarda filan fotografim var ayol, tam bi caponum masallah. Neyse efenim buradan tekila shot'larim su bardaklarim ve dger bilimum titanic replikamla ciktim, hedefi 'sahile' cevirdim. Baska hir konuya atlamadan sunu da soylemeden edemiyciim bu arada, yazili fransizcam -oturup da essay yazamam elbette- obasarili degil artik, sozlu fransizcamla da hayatimi devam ettirebile ek boyuttayim aramiz cok iyi, ama fransizca edebiyatim mi denir artik nedir, o baya iyiymis laaan! yareppim tum trajedi hikayelerini okudum tum artifact aciklamalarini okudum ve catir catir anladim daglara taslara! insanin sevdigi birsey olmaya gorsun impossible is nothing gaaaliba! belgesel bile izledim belgesel bile, hemi de interaktif beheeey! (bu ani da yasadiktan sonra devam edebilirim yazmaya evet). Yarim saat sonra i was home. Shakespeare and co'nun onunde dakikalarca kartpostal bakip iceride karsima cikan titanic kitabini bir sure okuduktan sonra, kus olup baska dunyalara gittim. Arka fonda calan muzik mi boyle yapti beni, yoksa karsima cikmasi tesaduf olmayan olamayacak kitaplar mi, gecmisle baglarim olduguna cani gonulden inandigim tarihi bir olay mi sorgulatti yasadigim gercekligi bilmiyorum. Tek bildigim huzurlu oldugum. Herseyden uzakta, kimbilir, belki de herkesten uzakta bir garip orhan veliyimdir. Mutluyum. Sevdiklerimin kulaklarini cinlatacak kadar, ah siz de olsaydiniz diyecek kadar aklim ucari halde, ama mutluyum.

Yemegimi yilbasi oncesi de yedigimiz, yilbasi sonrasinda da kahvalti etmeye nail oldugum yerde yedim. Bir kadeh sarap insani huzunlendirir mi? Sanmam. Baska birseyler olmali. Gozlerimi kalayip etraftan gelen yahanci sesler huzunlendirmedi beni hayir. Arka fonda calan edith piaf'in da parmagi yok bu iste. Sadece, bir yerde kendini bu kadar tamamlanmis hissetmenin agirligi coktu icine bence. Nasil cokmesin, burada tam isem, diger yerlerde eksik degil miyim? Ya da acaba, eksik miyim?

Kartpostallar alip, st michel sokaklarinda sokak sanatcilarini izledikten sonra notre dame'in onune geldim oturdum. Burada bir tribun var artik, neden bilmiyorum ama guzel olmus, fotograf cekenler saha bi rahat ediyor. Burada yazimin geri kalanini tamamlarken tam arkamda gunes batmak uzere. Havada krep kokusu var. Gece planim ne olur bilinmez ama donunce bu ani dusunup hayiflanacagim kesin.

Bugun erken biten bir gun olarak kayitlara gecsin a dostlar. Oyle yorulmusum ki, yarin enerjim olsun bi de gece alemlerine halim kalsin diye aksam on bucuk gibi otele dondum. Ohannes nerdeyse eve diyecektim, oyle benimsemisim! Metronun da yerini kesfettikten sonra ertesi gune gonulden hazirligimi fiziken de desteklemeye basliyorum, uyku vaktidir allons-y!