16 Temmuz 2013

[15 Temmuz 2013, Paris - İstanbul.]

Gozlerimi actigimda saat 11.20'yi gosteriyordu. Check-out'un 12 oldugunu dusunursek ve aslinda ucagimin 14.55'te oldugunu da hesaba katarsak cilgin bir baslangic oldu a dostlar. Zatan hazir oldugum icin hemmen ciktim odadan, resepsiyonla son sempatik konusmalarimi yaptim ve yola koyuldum. Biraz yurudukten sonra dogrudan gare du nord'a giden metroya bindim, sansima dogrudan cdg'e gelen rer'e bindim ve alana kendimi attim. Yareppim normalde şanslı bir insanımdır ama havaalanı terminal shuttle'ında yaşadığım dumur, şanssızlığın daniskasıydı. belkim biliyorsunuz, türk hava yolları terminal 1'den kalkıyor. amma terminal 1'e gitmiyordu shuttle, arızalanmış! ya sabır dedim ya sabır! pariste bir uçak kaçırma macerası yaşamadığım eksikti, o da bugüneymiş. saat bir buçuk olmuş,ben daha terminale varamıyorum! neyse efenim otobüs motobüs derken güvenlikler güvenliklerden geçip kendimi kapıya attım. zaten ben kapının önünde geldiğimde boarding başladı. koltuğuma oturdum, dünya teknolojisine beni getiren ayfonumu uçş moduna alıp oyun/müzik/blog aktivitelerime başladım. şunları söylemeden edemeyeceğim.

önümde bir bebiş oturuyordu. o kadar çok ağladı o kadar çok ağladı ki, o sessiz sinirlilik hali hüzne bıraktı yerini, ne çekti be şu bebiş dedim. yanımda da dedesi oturuyordu, çocuk kucaktan kucağa geçti ama ne fayda, bizim bile kulaklarımızda değişiklikler yaratırken çocuğa nasıl derman olacaksınız çok afedersin? oturun oturduğunuz yerdeee. şöyle bir an yaşadım. bir an yazmaktan da çok daraldım. o an temple run oynamaya başladım. fark ettim ki yanımdaki dede -ki aslında çok genç bir adamdı, zaten torunlar da çok küçüktü- beni izliyor. hem de büyük bir dikkatle. o an, müthiş bir hüzün içimi kapladı. mario oynarken beni hayretle izleyen dedemi düşündüm. o çocuklara en az benimki kadar harika bir dede diledim. kıskandım. çok kıskandım. işte öyle. bunu da içimden atmak istedim yeri gelmişken.

uçak alana indiğinde pasaport faslını halledip zaten saatlerce uçakta otur otur sıkıldığımdan el çantamla koştur koştur çıktım alandan. havaşta son koltuğa oturdum ve şehre doğru yola koyuldum. devamı valiz açmalar, devamı çamaşır.

şimdi ise dün sabah paris'te uyandığımı düşünüp hayıflanıyorum. ama dediğim gibi, till next time paris, a demain!