16 Temmuz 2013

[13 Temmuz 2013, Paris.]

Ikinci gunume baslangici yaptim a dostlar. An itibariyle otelden ciktim, otelin onundeki minim kafede kahvalti ediyorum, sabahlar olmasin. Dogrudur, bu sehirde yasadigim zamanlari ozluyorum cgonlum istiyor ki bir yerlere gitmem zorunda olmiyim, elimde dergi saatlerce oturayim bulundugum yerde. Yok, olmuyor. Ileri vadede yapilacaklar listesine cok onceden eklemistim zaten ama yine de kayitlara gecsin tekrardan, pariste bir ev alina! Boyle oteldi bilmemneydi ugrasamiyciim. Hem guzel bi yatirim da olur ny habitat'tan filan kiralarim. Ooo dusundukce icim sinen dusuncelerden olacak hep bu dusunce. Neyse efenim an itibariyle kahvalti bekliyorum. Oncelikle sunu soylemekte fayda var bir gezgin olarak. Otel fiyatina genelde kahvalti sahil olmuyor malumunuz. Kahvalti ederseniz ayrica bir ucret oduyorsunuz. Her zaman sunun degerlendirmesini yapmak lazim: belki de kosedeki cafede edeceginiz kahvalti otelin sundugu kahvaltidan daha ucuz. Ustelik de ayni seyler ve hatta fazlasi var. Her zaman etrafiniza bir bakinin, gittiginiz sehirde bulunmayin, kisacik bir sure icin de gelseniz yasamayi tercih edin, algilarinizi bu sekilde acin. Minik cafelerde oturan fransizlara gipta etmeyin, siz de bu firsati degerlendirin mesela diyorum, nasil olur?

Neyse efendim an itibariyle kahvaltimin sonuna geldim, diger gunlerde de burada edecegim galiba, garson cok tatli dilli. Simdi yola cikiyorum, rer c yolculugu beni bekler. Sonrasinda ise la conciergerie'de tek ozel alani bir paravanin ardi olan zavalli marie antoinette'in cafcafli gunlerini gormeye gidiyorum. Pek mesudum. Uzun surelerden beri denk gelmeyen versailles yolculugum en sonunda denk geliyor. Au revoir cocuklar!

Efendiiiim, meshur versay sarayini baslayayim anlatmaya dogrudan. Oncelikle kotu yanlarini anlatacagim. Cunku birilerinin sapkayi onune alip dusunmesi gerekiyor. Cunku guzellikleri anlatmak her zaman daha kolaydir. Efenim st michel'den rer c'ye binip yollara dustum. Tabii ki tren macerasinda bir olay atraksiyon yok, fransizlarin ulkeyi demir aglarla ordugune ne suphe. Shame on us aslinda, marsimizda. Sonra bi gidim ileri gidememisiz zannimca. Neyse efendim, esas macera rer'den inince basladi, orayi anlatayim. Oncelikle bir bilet macerasi yasaniyor burda. Ki aslinda onceden alip bu sirayi beklemekten kurtulabilirsiniz ama ben yapmadim, cok da pisman degilim dogrusu. Burada esas olay tum bu kalabaliga, ki artik it is an established fact that tum dunya versaya geliyor akin akin, 3 kisinin bilet satmasi. Sacmaligin daniskasi. Ama sonrasinda sarayi gezerken bunun bilincli yapildigini dusunmeye basladim. Cunku icerisi o kadar kalabalik ki O KADAR yani! Eger hizli bilet satilirsa o kalabalik kesinlikle birbirini paralar icerde. Kesin yani kesin! Neyse efenim bence esas rezillik bekleme kuyrugunda basliyor. Rezillik de la rezillik! Efenim beklemek sorun degil, zaten oraya giderken beklemeleri goze aliyorsunuz. Oyle ki siradayim demeniz birsey ifade etmiyor. Siranin hangi kanadindasiniz onu belirtmeniz lazim. Ben mesela 6. koldaydim, dusunun, alti kere viraj aldiktan sonra iceri girebildim. Esas sikinti oradaki cehennem sicaginda beklerken hic bir facilities'in olmamasi. Yalan olmasin, ben donus trenine oturuncaya kadar tuvalete girmedigimi fark etmedim, oyle bir kendimden gecip gezmisim ki umrumda mi dunya! Hadi tuvaleti gectim de icecek su yok, ulen ne bicim memleket burasi, seyyar su saticisi yok. Saka gibi. Uzatmiyim, bu kismi da sorunsuz atlattim a dostlar. Alanda bdava wifi var, kocca bi kalp. Neyse efenim uzun lafin kisasi iceri girdim. Icerdeki en buyuk sikinti yine facilities. Tuvaletlerin onunde 25 metre sira var. Cocuklu aileler cok zorlandi coook, bitmek bilmiyordu. Ve icerisi nasildi artik bilemiyciim. Sadece su sahne cok acikliydi, minnos cocuk annesine "mom i really have to go nooow" diye yalvardi. Ama ne care, siranin gelmesine cook vardi, ne oldu bilmiyorum artikin. Ama sarayin beni en cok zorlayan kismi yemek olayi oldu. Ben yanima icecek su aldiydim, girmeden bi bucuk saat once kahvaltidaydim zaten, girmeden de bi neyve salatasi caktim soguk soguk. Ama aciktim arkadas aciktim! Insanim bi yerde, acikiyorum! Icerde 4 tane filan cafe var. Birine girdim, sandvic ve su bitti, 20 dakikaya geliyor dediler. Bu nasi bi dunya sorarim size? Lan burasi versay sarayi, zevkusefanin merkezi lan! Burda ekmek degil pasta yesinler denildigi konusuluyor tum dunyada. Nasi yemek olmaz dalga mi geciyorsunuz republique francaise!? Acikmami unuttum gotumle guldum cok afedersiniz boyle sacma sey olmaz. Neyse efenkm bahcelere indigimde orda ufak quick bite mekanlari var. Orda birseyler yiyip ictim cok sukur. Insanlar oyle bir insanliktan cikmis ki o minnos ingiliz kizlari filan lambir lumbur krep yerken gormeniz lazimdi, dehsetlere kapildigimdir. Neyse efenim, olumsuz ozellikleri saymayi ve hatta gerip veristirmeyi bitirdim galiba. Geliyorum saray hakkinda izlenimlerime.

Saray muhtesem! MUHTESEM! Oyle muhtesem ki, sonunda oleceginizi bilseniz de gozlerinizi o odalardan birinde acip bahceye baktiginizda burasi benim demeye razisiniz. Burada her yer kumas, her yer el isciligi boya akil alir gibi degil. Odalarda gezinirken, vay anasini ne hayatlar yasanmis burada demekten alamiyorsunuz kendinizi. Sonrasinda ise aslinda bir huzun kapliyor icinizi. Versay sarayi paris turlarinin icinde mutlaka olan bir durak. Ama acaba pa conciergerie'ye gidiyor mu bu gruplar? Efendim conciergerie, marie antoinette'in olumune kadar tutuldugu hapishane. Marie antoinette'in saraydaki odasini, kralin altin kapilarini, royal chapel'in gozunuzun alabildigine sanat dolu tavanini gordugunuz an icinize gelip oturuyor o huzun. Dediklerine gore marie'ye kendisini kacirmayi teklif ediyorlar. Ben kraliceyim, bu insanlar halkim, kacmayacagim diyor denildigine gore. Ve son gunlerini 15 adimda yuruyebildiginiz bir bahcede, tastan bir yuvarlatin ustunde yemek yiyerek, yatak masa ve lambadan ibaret odasinda, basinda 3 tane gardiyanla geciriyor. Kendisinin dekore ettigi o devasal yatak odasi ve daha bilimum odadan sonra, buradaki tek ozel alani paravaninin arkasi. Orada giyinebiliyor gardiyanlarinin gozlerinden uzak. Orada hazirlanip, 10 adimlik sapelinde dua edebiliyor, penceresi oyle ufak ki. Iste tum bunlari gordukten sonra versaya gitmek bambaska bir duruma sokuyor sizi. Ben queen's estate kismini gezemedim cunku vaktim yoktu ama gorduklerim beni huzunlendirmeye yetti. Tarih onun pasta yesinler demedigini konusurken simdilerde, kendimi onun yerine koyuyorum da... Elimin altinda hersey olsa, boylesine harika bir hayat yasasam... Tum samimiyetimle soyluyorum kimseyi umursamazdim. Umursamak istemedigimden degil, aklima gelmezdi. Halkimin surundugunu bilseydim ne yapardim peki? Kadife perdelerimi mi satacaktim? Odalarimi mi kiraya verecegim? Gumus yemek takimlarimi mi emanete verecegim? Hic sanmiyorum. Asla ve kata yapmazdim. Onlar da yapmamis. Kizmamak lazim. Burasi cok baska.

Bahcelere gelirsek. Yareppim bahceler bahceler bahceler, sonsuz kere bahceler yazmak istiyorum! Versay maceramda sira bahcelere geldiginde saat dordu on geciyordu galiba. Dolayisiyla heer labirente girip heer havuzun cesmenin basinda durmadim. Daha ziyade, sooooyle bir asagi kadar yuruyup, arada yukarida bahsettigim yemek molasini verdikten sonra, adini animsayamadigim, grand canal'in arkasindaki buyuk havuzun kenarinda yayildim. Ah ne cok yorulmusum ben oyle! Sooyle bir soluklanip ne kadar harika bir yerde oldugumu tekrar tekrar algiladiktan sonra -bu arada soylemeden edemeyecegim, bahcelerde surekli muzik var. oyle guzel bi his yaratiyor ki tarifi imkansiz. Sanki siz kat kat kiyafetleri iz ve korselerinizle bahcede arziendam ederken bando takiminiz sadece sizin keyfiniz icin yanibasinizda sizin icin caliyor- neptune havuzuna dogru yardirmaya basladim. Neden? Cunku yirmi dakika sonra gosteri baslayacakti. Iste oraya dogru kostururken, iki tarafi agac dolu bir alanin yanindan gectim. Aslinda tum bahce agac dolu ama orasi, ortasi bombos ve cimenlerle kapli, yanlarinda koyu golgeli agaclariyla cardakta anneannemlere varmadan onceki son 100 metrede yuzume tatli golgeler dusuren agacli yolu animsatti. Orada durdum. Durakaldim. Durakladim. Gozlerim doldu. Gezdigim gordugum her yerde karsima cikan yuksukler bir yana, burasi artik cok fazla geldi kalbime. Cok. Oyle ki, cimenlere otursam, aglasam aglasam aglasam diye dusundum. Sicak bir yaz gununde versay'in bahcelerinde yeterdi gozyaslarim belki, kimbilir. Yutkundum. Bunu su an dusunemem deyip (scarlet o hara'ya tekrar selam olsun) bidi bidi neptun havuzuna yardirdim. Havuza vardim ki amanin nasil kalablik anlatmak mimkin degil a dostlar. Uzun lafin kisasi yerlestim, cimlere yattim, kelimenin tam anlamiyla ayagim topraga degdi. Fiskiyeler calisirken havadaki klasik muzik gokyuzundeki gunese karisti, gunes kanima akti, zihnim ise bu enerjiyle oyle bir dinlendi ki. Fiziki yorgunluk da kotu elbet ama zihin yorgunlugu dinlenince gerisi gozunuzde buyumuyor, cok sukur. Efendim bu noktadan sonra ciktim rer'e bindim dondum evcegzime. Ehem, paris evimiz oluyor haaagnim! Tren istasyonuna uzun bir yuruyusu, versay pazarinin (!) icinden gecmemi, arada duraklayip sarf ve kalem almami saymiyorum. Bir saate yakin bir sureden sonra otele donmustum.

Otele dondukten sonra elbette ki banyoya attim kendimi. Sicak, yorgunluk, kosturma, cim kokusu ve toprak yollarin tozu uzerimden akti, ben ben oldum yeniden pek mesudum! Yine cnn izledim tabi. Bunu da soylemeden edemiyciim. Her otelde tek ingilizce kanal cnn ne cektin be bacim? Bu uc gun icinde ekonomi uzmani oldum ciktim daha ne diyeyim? Simdi guncel bir haber de gireyim, fransada bjrtren kazasi oldu, tren raydan cikti ve 6 kisi oldu bu kazada. Anlayacaginiz baya ciddi bir durum. Tabii tum kanallar breaking news tadinda canli yayina gecti. Bi programa denk gelemedik. Fort bilmemne diye bisiy izledim, adasa maceralar tadinda, onun disinda tabii ki law and order'i fransizca izlemedim. Olivia'nin atarli sesi olmasan, stables'in paldir kuldur yutarak konusmasi olmadan asla cocuklar. Neyse efenim, cumartesi aksamina donerseeeek. Sacimi basimi kuruttuktan sonra disari ciktim. Nereye diye sorarsaniz tabii ki le mazet the yilbasi barimiz! Elimde votka ananas, arka fonda rolling stones michael jackson filan derken pek keyiflendim valla sormayin (Bu arada the en sevdigim barda wifi -unutmak yok ax552tb :) - olmasina ise ayri bir kalp). Ciktigimda saniyorum ikiyi biraz geciyordu, otele dondugumde dogrudan tumba yatak, sonra yine yeniden alarmimi dahi kuramadan sizmisim. Tanrim, paris semalari altinda alarm kurmadan yatma luksu... one and only.