17 Mart 2014

[Moonlight Sonata: Op. 1703.]

Gecenin karanliginda odamda ay isigi. Ay goge yukselmis, tum parlakligiyla odama doguyor sanki. Isigi oyle bol ki, terasa ciktigimda teras aydinlik. Sanki bir yazlik kasabasindaymisim gibi havadaki o benzer koku beni kollarina alip binbir evimden birisinin balkonuna birakiveriyor. Buyuk ayi aydinlikta karanlik ama bir o kadar da razi bu guzel ay isigina. Sol gozumu kaldirinca beni selamlayan aya eslik eden, sag gozumun hizasindaki bahar dalinin minicik pembe cicekleri. Arka fonda bir motor gurultusu var, uzun suredir ilk kez hissediyorum. Ama o bile, yazligimizdaki su pompasinin ritmik calismasini animsatiyor bana duydugumdan beri. Evimizin hemen altindaki o motor odasindan gelen, geceyi delen motor sesi nasil oldu da burayi buldu diye dusunurken buluyorum kendimi. 

Bugun The Phantom of the Opera at Royal Albert Hall'u izledim. Tum o gorsellik mi beni boyle yapti ki acaba? Music of the night dinleyince mi gecenin goruntu ve sesleri boylesine guzel geldi algilarima. Yoksa oyunun sonunda tum kadroyu kucaklayan eski kadrolar, mutevaziligin doruklarindaki Andrew Lloyd Webber ve Sarah Brightman mi buyusu altina aldi beni? 

Her neyse gormemi saglayan bu lirik dansini dunyanin, bir etkisi olmali bugunun. Ben bugun dogdum dostlar. Gelen mesajlar, yazilar, tebrikler, dilekler... Yakindakiler uzaktakiler dostlar dostlar dostlar. Artik mesafelerin bir anlam ifade edemedigi bir cagda, bambaska bir yerdeyim. Yalnizim. Ama oyle kalabalik ki icim. Huzur dedikleri boyle bir his. Huzurluyum. Huzurluyuz. Ben. Biz. 

Herkese tum dileklerinin onlarca katini diliyorum bu yil yeniden. Hep beraber. Daha nice yillarca insallah.