16 Şubat 2014

[Doctor Who Christmas Special 2013: Time of the Doctor.]

efendim öncelikle bölümü izlerken ekranın yanına açtığım notepad'e not aldığım kısımları koyuyorum daha sonrasında elbet bir bölüm yorumu yapacağım tüm karakterleri içeren. muhteşem bir bölüme ve onyüzbinmilyon spoiler'a hazır olun, benden söylemesi.

bölümün başında bir sürü dalek'in ortasında kalan doctor'un handles diye birine seslendirmesi ve o kişinin cyberman kafası çıkması gerçeğiyle tabii ki gülümseyerek başladık bölüme.

cyberman'a dakika belirle ve sonra bana hatırlat. bunu unutmayacağız.

yareppim doctor'un erkek arkadaş deyince çok sevinmesi. ah canım beniiim, paslı kısımlar filan esprisi yaptın ya, canım benim! jenna louise collman'la matt smith o kadar uyumlu ki, peter capaldi ile nasıl bu kadar uyumlu olacaklar düşününce endişeleniyorum aslında.

clara'nın cant you do both demesi bir başka companion olsa tabii ki kabul dahi edilemezdi ama kız bütün doctor'ları tarih boyunca kurtaran companion olaraktan her tür cümleye hakkı var.

ah canım ya, son matt smith jeneriği. impossible girl temasıyla doctor'un clara'nın bahçesine inmesi. ah canım beniiim! acaba peter capaldi'nin yüzünü de görecek miyiz yeni jenerikte.

allahıııım, matt'in çıplak olması! dehşetle şaşkınlık içindeyim. ay yareppim aileyle tanıştı, adam çıplak yahu, gerçi üzerinde kıyafet hologramı. diren oswalds! "sorry, he is swedish"

cyberman'in gallifrey dediğin an matt'in o haunting bakışı. işte bu bakış seni çok sevmemin sebeplerinde biri matt smith.

tasha lem'in doctor'a bakışları! security church. kilisenin papazlarının asker olması. ne güzel bir hayalgücüdür bu, her seferinde bunu söyleyeceğim.

doctor who evreninin hepsine hakim değilim. ama gördüğüm en korkunç şey silence!

ahahahha, içkiyi bardağa geri boşaltan doctor'a kalp kalp!

silence'ın lık lık lık sesini çıkarması! confess demesi! allahım yareppim tavanlardan sarkması!


yine o bakış! allahım bu sefer de weeping angels! ay bak şimdi river'ı anmadan edemeyeceğim. o da bileğini kırmış ve kırmadım demişti, doctor kaderi yenebileceğine inandırmak içindi. aaah ah.

kıyamam ya sana matt. nasıl da korktu weeping angel görünce. tabii amy pond ve rory'e mal olmuştu bu çirkefler.

allahım matt'in kel hali! en azından saçının düzgün ve odd oluşunun gerçek açıklamasını yaptılar. en azından kandırmadılar. aferim.

allahım the meşhur mesajın geldiği kulenin saat kulesi olması bir tesadüf olamaz tabii ki, artık bunu biliyoruz. tick tock, eleventh hour is over filan boşu boşuna anlatmadılar o kadar süre beheeey!

öyle bir kasaba düşünün ki adı christmas ve herkes doğruyu söylüyor. arka fonda da impossible girl çalıyor. ay canım benim yaaa!

o sesli mesajı o kadar çok dinledim ki doctor who dediğini duyabiliyorum adeta.

ve işte yeniden o bakış. o haunting mesaj.

a split in the skin of reality. doctor'un en büyük korkusunun bu crack olması çok enteresan değil mi? ve üstelik o hikayenin ucunu da bağlamaları muhteşem değil mi matt smith veda ederken?

clara tardis'e dönerken bir terslik olduğunu bilmeliydim. ah kıyamam sana ben doctor, tek companion'ını da eve, güvenli bir yere gönderiyorsun. ben sana kıyamam ya. planet'ın adı trenzalore. adam resmen mezarına geldi yareppim deli olacağım!

gudubet karı bok vardı böyle tripler atıyorsun. bence var ya, eper time lord'lar gelseydi tüm evrenin ağzına sıçarlardı. ezik ezik yaratıklardan mı korkacaklar? ulen matt tek başına hepsini yendi beee! (durumu kabul edemeyecen RDIM konuştu)

SILENCE WILL FALL diyorlar allahım!

with love from the doctor yazısının tardis blue kalemle yazılmış olmasına iki kalp demeden edemeyeceğim.

you will be upgraded ile exterminate birleşmiş incinerate olmuş!

kendisi için yapılan resimleri duvarlara asan, oyuncakları tamir eden, arası teknolojiyle iyi, güler yüzlü bir adam. dedem...

matt'in makyajı ne kadar güzel yapılmış öyle.

clara ve matt the doctor'ın bu uyumu öyle güzel ki, hiç bozulmasın istiyorum. canım ya, claracığım tardis'e yapışıp gelmiş, donmuş time vortexlerde. aaah ah.

güneş ışığının sadece birkaç dakika bir dünya nasıl olurdu acaba? gün doğumlarını izlerdik, kaçırmak istemezdik en azından.

handles'ın sistemlerinin kapandığı saniye matt'in o hüzünlü hali, boş metal iskeleti sallayıp kendine getirmeye çalışması.

everyone gets stuck somewhere clara.

what about your life? clara seni çok seviyorum ya! adeta river song gibi konuştun. canımsın ya. of doctor get help diyorum başka da birşey demiyorum. clara'nın adeta magic wand ile gelip yardırması da hiç sinirime dokunmuyor. kendisi bilimum doktorları kurtardığı için desteğim tam.

silence'ın da br rahip klanı çıkması nedir yahu. geneticly engineered to forget everything you tell. vay anasını sayın seyirciler. tabi kilisenin bütün mensupları asker olursa, rahipler de silence olur. behey. hay sıçayım kovarian ekibine. işte ne yaparsan yap, ne kadar engellemeye çalışırsan çalış, olacak olan şey oluyor bak görüyor musunuz doctor! kovarian'ın da iyi olduğunu neyin öğrendik ya valla pes yani. binbeşyüz yaşıma daha girdiğimdir.

clara'ya uzanan eller kırılsın!

ay tasha karısıyla da öpüşmeler filan. valla beni benden aldığındır doctor.

doctor ve silence dalek'lere karşı. kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi evet.

clara'nın konuşan anneannesi tam bir rose dawson.

clara'yı öyle kıskanıyorum ki... bir insanın her yüzüne tanık olmak, bir insanın bir yüzünün her yaşına tanık olmak. ne güzel...

eric ritchie junior - thoughts on a clock.

"now it's time for one last bow
like all your other selves
eleven's hour is over now
clock is striking twelve"

off you pop demesi. tıpkı rings of akhaten'de clara'ya dediği gibi.

matt bu yaşlı haliyle ressssmen ilk doctor'a benziyor.

dalekler siz doctor'u öldürecektiniz. bu regeneration tamamlanmadan önce öldürmediğiniz için doctor who tarihi boyunca götümle güleceğim size. böyle de göt olursunuz işteeee! doctor adeta v gibi orkestra yönetircesine yardırıyor oooooh, dağlara taşlara!!!

bir an için o karların titreşmesiyle filan bölüm bitecek sandım, yüreğime iniyordu.

fish fingers and custard var tardis'in konsolunda. simply. heartbreaking.

ve matt smith'in son monologu geliyor. 


Doctor: It all just disappears, doesn't it? Everything you are, gone in a moment, like breath on a mirror. Any moment now, he is a-coming.
Clara: Who is coming?
Doctor: The doctor.
Clara: You. You are the doctor.
Doctor: Yup. And I always will be. But times change and so must I.

**sees little Amelia Pond**
Doctor: Amelia.
Clara: Who is Amelia?
Doctor: The first face this face saw. We all change when you think about it. We are all different people, all through our lives and that's ok. That's good. You gotta keep moving so long as you remember all the people that you used to be. I will not forget one line of this. Not one day. I swear. I will always remember when the doctor was me.

**Amelia Pond walks towards the doctor**

Amelia Pond: Raggedy man. Good night.

**Doctor takes of his bowtie, leaves it to the floor.**

Clara: No no, please don't change!


**We welcome Peter Capaldi as the new doctor.**


yukarıdaki diyaloğu tek tek yazmadan edemedim. çünkü bir noktada bu doctor'un clara'ya vedasından, matt'in seyirciye vedası oldu. ve en sonunda amelia'nın görünmesi ve amy pond'un konuk oyuncu olarak raggedy man, good night demeye gelmesi o kadar güzeldi ki, peter capaldi'nin ilk geldiği sahne şaşıramadım bile. ona zaten bir şekilde o kadar çok alışmışım ki seçildiği günden beri, ben ancak matt'in diziden ayrılışını sindirmeye çalışıyordum. capaldi'nin ilk göründüğü sahneye yorumum şu şekilde:

allahım böbreklerinin rengini beğenmeyen ve tardis'i uçurmayı clara'ya soran bir doctor. ÇOKGÜZELLAAAAAN!!!!

dizinin bu bölümü daha ne kadar enfes, daha ne kadar güzel, daha ne kadar hüzünlü ve daha ne kadar epik olabilirdi bilmiyorum. doctor'un bir kasabadaki insanları korumak için ömrünü o kasabada geçirmesi kahramanca mıydı, yoksa herkes bu cesareti gösterebilir miydi? siz tüm evreni gezseniz, tüm zamanlara tanıklık edebilseniz ve zamanı geçmiş şimdiki zaman ve gelecek zaman olarak zincir halinde görebilecek bir varlık olsanız, bir kasaba halkı için tüm maceralarınızdan vazgeçip bir kasabada kalan ömrünüzün son demlerini burada geçirir miydiniz? geçirebilir miydiniz? doctor'un time lord olmasına rağmen bu alçak gönüllü, çocuklara oyuncak yapan halini gördükçe, kendisinin insan olduğuna inanıyorum neredeyse. tanrım, öyle güzel ki bu metinler, bu hayalgücü. oturduğum koltukta oturduğuma utanıyorum desem yeridir. insanlar ne güzel şeyler üretiyorlar yarab. bana da böyle bir güç ver inşallah!

tabii ki bölümü yan tarafa açıp bölümü izlerken aynı anda aldığım notlardan oluşan bu yazıda bolca clara'dan bahsettiğim gözümden kaçmadı. clara'nın doctor'un her haline tanık olmuş haline hayranım. ne güzeldir bir insanı her yönüyle tanımak. doctor ve clara'nın birbirlerine duyduğu güven ve sevgi aşkın da ötesinde. ve jenna bize bu hissi geçirmekte o kadar başarılı ki, o hüzünlü bakışlarında her seferinde bir kere daha bu ikiliyi çok özleyeceğimi düşünüp kara kara düşünmeye başlıyorum.

matt hakkında da yazmazsam olabilemez. kendisini david tennant'tan sonra geldiği bölümlerde doctor olarak izlemenin dayanılmaz acısı diyorum başka birşey demiyorum. gerçekten de o zaman resmen bir çocuktu. ama bu genç adamın, doctor'un haliyle en yaşlı halini oynaması bir yana, oynarken de hepimizi avcunun içine alıp ağlatması güldürmesi şapka çıkarılacak bir yetenek. yahu biz gerçek hayatta görsek yuh diyeceğimiz bir çifti, doctor ve river diye görünce dövünüp amanıııın diye ağıt filan yakmadık mı? alex kingston'la olan harika uyumları -tabii bu noktada alex kingston'ın da harika oyunculuğu önemli bir faktör- bizi hüzünlendirmedi mi acep river song yeniden gelecek mi diye? şapka çıkarıyorum sana matt smith. ilk geldiğin bölümlerde utanmadan sıkılmadan sana sümsükella dedim ya, valla sözümü geri alıyorum. senin gidişinde çok ağladım. veda ederken bu diziye harcadığım saatlerin hiçbirini boşa harcamadığımı hissettim ve anladım ki, doctor who bir serüvenmiş. her gelen daha çok sevilirmiş. ama bazıları da unutulmazmış işte. dilerim önün açık olur, elini attığın her sektörde her filmde dizide başarılı olursun.

meanwhile, moffat sana da tebriği patlatıyorum. pond'ları zart diye göndererek müthiş öfkemi kazanmıştın. senden nefret nefret nefret etmiştim. ama özel bölüm ve xmas special bölümüyle yeniden tahtına kavuştun. dilerim daha da ilerilerde senin egonun arkasında eilip büzülen bir doctor who hikayeleri silsilesi izlemeyiz. peter capaldi'ye şimdiden çok alışkınım, lütfen onu daha da iyi bir doctor yap ki doctor who'nun 2003 versiyonu tadından da yenmesin, nice 50 yıllar kutlansın. hadi bakiyim.

karen gillan. adamsın ya adamsın! senin bölümün son sahnesine gelişin bence bir gönül borcuydu. en nihayetinde sen de bu diziyle tanındın baya ünlü oldun. ama yine de sana bir teşekkür etmeyi bir borç bilirim, iyi ki geldin! iyi ki raggedy man dedin, iyi ki read the doctor to sleep. öyle mutlu oldum ki seni görünce. gelebileceğini hiç düşünmemiştim. ekranda ellerini görünce öyle geçip gideceksin sanmıştım ama sen yüzünü gösterdin ya, ah öyle mutluyum ki. o sahnede gözyaşı döküyordum ama hüzün mü mutluluk mu öyle karıştı ki, ne diyeyim bilemiyorum daha başka. 

clara, peter, ben şimdiden sizi sevdim. bu güzel başlayan bölümün muhteşem sonundan sonra yeni bölümlerin çekimlerini yaptığınızın haberlerini almaya başladım bile. ekranda birbirinize çok yakışıyorsunuz. tabii efenim yanlış anlaşılma olmasın, yakışma derken sevgili muhabbetleri yapmıyorum da, yine de clara'nın matt'le olan uyumu ve kendisinin matt'in impossible girl'ü olması gerçeği karşısında dilerim gerçekten de uyumlu ötesi bir doctor ve companion olursunuz. ama tabii bu noktada şunu da belirtmek lazım. rose, donna, amy pond her aman belirli bir doctor'a gelen ve beraberinde harika sebepler ve hikayeler getiren companion'lar olmuştu. şimdi clara her ne kadar tüm doctor'lara gelmiş olsa da, aslında matt'e geldi. şimdi soruyorum: peter'ın companion'ı nerde? neden yok? peter'ın günahı ne? allahım peter'a da yeni companion yaparken clara'yı mı göndereceksiniz? allah aşkına hayııır! evet bu şekilde first world problemlerim var, haydi hayırlısı. moffat sıçmasın başka şey istemem. zaten bu kadar güzel yazılıp getirilen hikaye zincirinde hikayenin içine sıçmak ayrı bir efor gerektiriyor yani çocuklar.

efenim yazımın sonuna gelirken bu bölümü ne kadar çok sevdiğimi yeniden vurguluyor, izleyin izlettirin doctor who'yu diye bas bas bağırıyorum oturduğum yerde. bir de ufacık bir dipnot geçiyorum. dizinin bu bölümünün yani time of the doctor'un müzikleri (tabii unreleased version olarak) internetlere (özellikle yutuba) düşmüş. oradan raggedy man, good night diye arayıp son sahnede buraya yazdığım konuşma esnasında duyduğunuz, amelia pond'un gelişine de background olan şarkıyı dinleyebilirsiniz. [sonradan gelen edit:] matt'in son saniyelerine yaklaşırken rings of akhaten esintili melodileri de duymak bir başka keyif. doğrusu o bölümü izlerken matt'in artık doctor'la bütünleştiğini, artık onu yadırgamadığımı, artık o sahnede gitmesini hiç istemediğimi anlamıştım. işte tam o hislerin üzerine bir de o melodileri koymuşlar ki bu şarkıya. aaaah, ah ne hüzünlendim be murray gold, alacağın olsun. [sonradan gelen edit'in sonu.] sonunda müzik hareketlenip coşuyor. tam o kısma gelince aslında kızmanız çok doğal ne oluyor lan burası çok duygusaldı içine sıçtınız diye. ama tam orası doctor'un değiştiği ve peter capaldi'nin geldiği yer, cherish it. 

yazımı ne şekilde bitireyim diye düşünüyor düşünüyor düşünüyorum çünkülüm yazdıkça yazasım geliyor a dostlar. ama bölümü izledikten sonra ne şekilde tepki verdiğimi yazayım da o da kapanış cümlem olsun. hem clara'ya selam ederim, hem de matt'e farewell dileklerimle gelsin efendim:

oh my stars!