15 Şubat 2014

[Revolution S2E13.]

Efendim vahsetmek istedigim diger dizilere gelince, en yakin zamanda izledigim diziden en uzaga dogru gitmeye karar vwrdigimdir. Revolution.

Revolution bu sezln heyecanli bir baslangic yapip aslinda ilk sezonun sonunda biter bu dizi dedigim noktadan bambaska bir noktaya dogru ilerlemeye basladi. Dogrusu sasirmistim. Ancak sezon ilerledikce yine bitmek tukenmek bilmeyen sikici yolculuklar, ne idugu belirsiz hikayelerle oyalanmaya basladik, sikintilardayim dogrusu. Mesela miles'in elinin kolunun hastaligi, charlie'nin dedesinin gereksiz macera arayislari, monroe'nun kendini bi bok sanan oglunun meksikalin cetesi. Yani kardesim bir durun bir sakin olun allah askina. Hele de o ezikler ezigi komutan adamin oglu karisi ve genelkurmay baskaninin yasadigi macera silsilesine artik bir dur diyin yahu. Dayanamayacagim. Izliyorum ama artik bu noktaya geldim birakmak zor diye cidden. Aaron hakkinda da iki kelam edeyim devre tamamlansin. Sezon arasindan once guzel bir baglanti yaptilar, neyin ne oldugunu, neden garip gucleri oldugunu ogrendik mutluyum. Ama karisiyla karsilasmasini geciyorum cunku bir noktada bulusacaklarini biliyorduk ama diger arkadaslarinin peder olmasi ve ucuslara gecmesi filan tek kelimeyle cheesy. Bu bitmek bilmeyen donguyu kirip artik bir revolution -ehem, dizinin adi malum- yaparsaniz cok sevinicez. Monroe'nun oglunun charlie ile sevismelerini gormek icin izlemiyoruz bu diziyi. Hele de charlie'nin anasi ile miles'in arasindaki liseli ergen bakislarina tahammulum kalmadi. Kendinize gelin. Hadi bakiyim.