27 Ocak 2015

[The Sleepy Hollow S2E12-14.]

eveet, üç hafta geriden gelsem de azimle yazıyorum azimle yazıyorum.

efenim sleepy hollow ilk sezonki temposundan düşse de, abby ve ichabod arasındaki güzel bağ artık bu sezon katrina'nın girişiyle mi desek yoksam senaristlerin hatasıyla mı umursanmasa da, bu diziyi seviyorum yahu, daha ne diyeyim?

şimdi kaldığım yerden aklımda kaldığı kısmıyla yorumlarımı yazmaya başlıyorum:

hey yavrum maşallah! kanatlı bir meleğimiz var bu bölümde daha ne olsun? açıkçası ichabod ve abby'nin bağını ve özellikle bu bağın denenmesini çok seviyorum. her zaman birbirlerinin arkasını sağlama alıyorlar ama yine de bağlandıkları, yenilgileri ve zaferleri kabul ettikleri anlar cidden çok keyifli oluyor izleyici için. bu bölümde o bölümlerden biri gibi başladı ama açıkçası erkenden o hava kesildi çünkü orion'cuğumun kötü bir melek olduğunu öğrendik. such a shame. keşe birkaç bölüm devam etseydi de henry'nin hikayesi gibi bir bomba etkisi yaratsaydı ama kısmet değilmiş gerçekten. yine de kendisini sevdim. şükür artık yeni bir kötü introduce edildi diyeceğim ama bu adamı da kaçırdınız. bakalım sezon nasıl ilerleyecek. ne vardı yani 13 bölümde bitireydiniz de tadı damağımızda kalsaydı?

gelelim on üçüncü bölüm yorumlarıma. efenim bu bölümü on dördüncü bölüm yayınlanmadan bir bölüm önce izledim, hem de akşam saatlerinde. hay izlemez olaydım! tabii bu yorumum iyi mi kötü mü bir açıklama yapmam gerekecek. doğrusu ödüm patladı benim bu bölümde, çok etkilendim! katil adamın dönüp dönüp bize dik dik bakması mı desem, yoksa her yerinin kan içinde olup sadece gözleri bembeyaz olarak bakması mı, yoksam deli bakışları mı beni böyle yaptı bilmiyorum. ama ekranı ufak ekrana alıp, sesi filan kıstım. daha ne diyeyim? snaırım o deli bakışları ve gülümsemesi beni çok etkiledi. bir nevi joker gibiydi. neyse efenim bu gizemi bir kenara bırakaraktan bölüm hakkında diğer yorumlarıma geleyim. bu bölüm katrina ichabod bölümüydü özetle. katrina'nın bu sefer sensiz (bensiz) olmaz yorumu çok tatlıydı. yahu siz artık bir barışsanız da dünyaya güzel genli çocuklar getirseniz o kadar sevineceğim ki... katrina resim bulunmasın diye crane'i öpünce bile sevindirik oldum, artık çoluk çocuğa karışmalara kalkarsanız resmen lohusa şerbeti hazırlarım diye düşünüyorum. neyse efenim, karanlık ev (zihin) yolculukları endişe vericiydi, sürükleyiciydi. aynen böyle devam diyorum, bu kadar zor olmasa gerek. neyse efenim, bölüm sonunda herşeyleri tatlıya bağladık. şimdi bu konular dışındaki yorumlarıma geleyim: katrina ve vision'lar olayını bence daha çok kullanmalılar. ben cordy ve angel ekolünden geldiğim için (evet jossverse bir ekoldü) bu konsept benim her zaman dikkatimi çekiyor. hey gidi. elinizde bir cadı var, kadına sadece latince konuşturuyorsunuz. neredesin willow reyiz, üşüyoruz.  bir başka konu ise tabii ki hissedildiği üzere buffy bağlantısı. yahu dawn -michelle trachtenberg- neden binyüz kilo olmuş? çocuğu mu olmuş? ya da o korsede nasıl boğulmuyordu? valla kendisini çok değişmiş buldum, şaşırdığımdır. inşallah yeniden görürüz, buffy alumni'ları severim biliyorsunuz.

gelelim on dördüncü bölümün olaylarınaaaaa. efenim bu bölüm tam bir ichabod abby bölümüydü. ama bu bölümle ilgili beni benden alan konu bu değildi efenim! bir önceki bölümü bitirdikten sonra fragmanı izledim. bir de ne göreyim? jamie murray karşıma çıkmasın mı! tabii ki başucu eserimiz olan imdb'ye baktım ve orada credit olarak görünmüyordu. ama ne olduu? tabii ki gözlerim yanılmadı, karşımıza hawley'nin foster anası olarak jamie çıktı. bilen bilri, ben jamie'nin oynadığı karakterlere her zaman gıcık olurum. daha doğrusu şunu söylemek lazım: manipulative bitch rolü bu kadına neden bu kadar yakışıyor? var mıdır yani bir gerçeklik payı? doğrusu şaşkınım a dostlar. neyse efenim bu bölümde de yardırdı yardırdı kendisi. orion'cuğumdan bahsedildi. katrina arada bir büyü yaptı, captain irving meseleleri çözülmeye başlandı filan. her ne kadar katrina herşey yolunda dese de bence orda bi sıçış oldu a dostlar. imgelemler birşeyler derken yine her bok henry'e bağlanacak gibi hissediyorum ama dur bakalım hayırlısı a dostlar. bak dediydi dersiniz ama umarım yanılırım. yoksa bir crane katrina ayrılığı ve abby katrina krizine daha katlanamayacağım. of aile meselelerinizi rica edicim off screen çözün diye mail atasım var vallahi. şimdi efenim burada biraz daha bölümden bahsetmem gerekirse durumlar şu şekilde: hawley'nin geçmişi hakkında hiç bir merak uyandırmamışken bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ayol? kendi kendinize entrika yaptınız olmadı. yani aslında oldu gibi de, pek olmadı. hawley'den sarmışken konuya jenny-hawley olayı nedir diye sormuyor değilim. hiç öyle bir derinlik bağlılık hissetmediydim ben, şaşırdığımdır. adeta bir clara ve pe ilişkisine dönüştü bu, neyse.

son bölüm hakkında esas bahsetmek istediğim konuya geldi sıra: karaoke. ay kurban olsunlar sana crane ya dünyanın en güzel insanı mısın nesin? abby'ciğim senin de sesin güzelmiş yahu, aaa aaaa bu kadar yeteneği harcamayın, daha çok karaoke istiyoruz, hatta katrina'yı da bu ekibin içerisine istiyoruz. anam pek sevindirik oldum doğrusu. hele de crane'in beatles kafaları filan beni benden aldı. bebişimsin crane.

haftaya olan bölümün fragmanını görmedim ama son iki bölüme girdiğimiz düşünülürse bir olayları bir olaylara bağlayacağınızı düşünüyorum. dilerim irving famine atlısı çıkmaz bilimum yerde gördüğüm yorumlarda yazıyor, benim tahminim değil, krediyi de ayrıca veriyorum evet.

bu arada an itibariyle epguides'dan (bir diğer başucu eserim) son iki bölümün tarihinin 2 ve 9 şubat olduğunu öğrendim. iyi bence. 2 hour season finale biraz bayabiliyor beni izlerken. tabii bir yandan da şunu söylemek lazım, sondan bir önceki bölümün adı spellcaster. nişallah büyülerin müyülerin olduğu bir katrina bölümüdür. son bölümün adı ise what lies beneath. adeta from beneath you it devours (buffy'e göz kırpıyorum şu an evet)'dan gerilim filmlerine kadar herşey aklıma gelmekle birlikte, içimden bir ses yine mezarlardan birşeyler çıkacak, irving'e bağlanacak filan diyor. haydi hayırlısı. merakla bekliyoruz anacığım.