22 Mayıs 2015

[16 Mayıs 2015, İstanbul-Atina.]

Bir baska gezi gunlugunde daha beraberiz a dostlar. Bu sefer medeniyetin besigi oldugunu dusundugum atina yollarindayim.

Oncelikle maceranin basindan alayim hikayeyi. Atinaya oldum olasi gelmek istemisimdir, sanat tarihi dersimin bas taci bu sehir beni her zaman cezbetmistir. Efendim buraya gelmek icin malum, vizeye basvurmak gerekiyor. Ben 30 nisan'da belgelerini verdim bi acentaya, 8 mayis'a randevu alabildim. 15 mayis oglen saat 2'de vizem cikti ve 16 mayis cumartesi gunu yollara dustum. Tam bes is gunu suruyor vizenin cikmasi, siz siz olun son iki haftaya birakmayin, telase olmasin.

Gelelim 16 mayis sabahina. Saat 10.45 ucagi icin sekiz havatasi ile kendimi alana attim. Dusunulen ve abartilan bir kalabalik yoktu alanda. Pasaport ucak derken kendimi atina'da buluverdim. Ben ki pek cam kenari sevmem ucaktan erkenden ayaklanip cikmak icin, ama bu pencere kenari yolculugu harikaydi. Ucaktan inince X96 ekspres treniyle yola koyuldum. Otelim alimos bolgesindeydi. 1 saat kadar surdu otobus, alan cok uzak gencler. Bir de yol boyu duraklarin adi filan yazmiyor otobus icerisinde, takip etmek cok zor. Pek turist yanlisi degil, haberiniz olsun. Neyse efenim alimos duraginda kendimi disari attim, hemen oradaki bir otele girip yardim istedim nasil otelime gidebilirim diye. Ay yasli amca sen git harita fotokopileri cek getir. Nasil da yardimsever bu insanlar! Yuruye yuruye otelime vardim isin ozu.

Otele vardigimda ilk girdigim odayi hic begenmedim ne yalan soyleyeyim, karanlik, ufak bir penceresi var o da bir binanin catisina bakiyordu. Ama double bed istedigim icin telefon actim, beni deniz manzarali bir odaya aldilar. Banyosu biraz kucuk, ama olsun, ben pek mesudum. Aksam sex and the city tekrarini yayinlayan kanali bile vardi televizyonumun. Efenim uzun lafin kisasi, otele girdim esyalarimi biraktim ve yollara dustum. Otelin onunde bir kumsal var, hemen arkasinda da sehir merkezine giden bir tramvay hatti. 40 dakka surecek demislerdi ama yine de bindim, greek experience'in kollarina attim kendimi. Yorucu bir yolculuktan sonra geldim syntagma'ya. Burasi sehrin merkezi oluyor aslinda. Tam da indigim noktaya yakin yerde su ustu acik tur otobusleri vardi, canimi ativerdim icine. Baya gezdik gezdik, nerelere gitmeli notlarimi aldim ve monastrakide indim. Tanrim burasi ne kadar guzel bir yer. Yemek yerleri, ufak tefek enteresan esyalar satan modern dukkanlari bir yana, burasi bit pazari ile meshur. Oyle bir yer ki her koseden karsiniza bir antika cikiveriyor insani gecmisine, cocukluguna goturuyor. Burada oglen yemegimi yedim ve oyle dolasmaya basladim. Sayin seyirciler boyle bir sey olamaz. Oglen yemekte kebap vardi yahu! Yemeklerimiz o kadar benziyor ki akliniz alabilemez. Kafelerde tavla oynayan amcalar var, sokaklarda cerez satan bey abiler var. Bunlari gecip yuruye yuruye kendimi acropolis'in dibinde, new agora'ya girisin onunde buldum. Gelsin klasisizm, gelsin lise yillari. Aman allahim yururken canim cikmasi bir yana, acropolis'e ulastigimda bir an orada olduguma inanamadim. Boyle guzel bir sey olabilir mi? Bir sehir dusunun ki yollarda cukurlar var, ustu tenteyle ortulu. O cukurlar meger cikan tarihi eserler icin acik hava muzesi! Parthenon'un onundeki o klasik seklini bozan vinc bile canimi sikmadi. Tum manzara, hersey oyle ruhani bir hisse sebebiyet veriyor ki... Ayni anda faniliginizi ve aslinda insanliginizin yuceligini hissediyor, kabiniza sigamiyorsunuz. Bu arada dikkatimi ceken bir baska husus da supervision. Nasil bir supervision? Tarihi alanlarda mutlaka mutlaka mutlaka her noktada gorevlileri var. sadece bilet kontrol yerlerinde degil, heryerdeler. Gercekten ortama zarar vermek isteseniz o an mudahale edilecegini hissediyorsunuz. Tabii ki bu durum bu eserleri merak ettiginden atlayip gelen ben ve benim gibiler icin inanilmaz sevindirici. Dogrusu tarihine bu kadar sahip cikan bir toplum gormedim. Gerci dogruya dogru, ekonomik zorluklarin yaninda turizm bu ulkenin can damari. Yapmak zorundalar ama gercekten de cok ciddiye aliyorlar. Bravo.

Tum bu guzelliklerden sonra asagi indigimde artik bisiyler yeme vakti geldiginden bir yere oturup uzo esliginde sardalyalari guplettim. Yemek mekanina varincaya kadar uzuuuuun bir yol yurudum ki aslinda burasi atina'nin en uzun promenade yoluymus. O yorgunlukla yuru yuru bitmemesi bir yana, oyle civil civil ki! Bu insanlar hakkaten yasamayi biliyor, herkes sokaklarda etrafindaki guzelliklerin keyfini cikariyor. Guluyor, egleniyor, yardim istediginizde kosarak geliyor, kendini paraliyor.

Efenim ilk gunun sonunda kendimi monastraki'den otele taksiyle atttim -mersin tarsus arasi gibi sanki bu iki mekanin arasi. Bence taksi de cok ucuz, 10 euro tutarinda. Euro'dan haberin yok dediginizi duyar gibiyim ama bence euro pahali degil, turk lirasi degersiz. Gozun kor olsun ey ekonomik dunya.

Simdi ilk gunun sonuna gelmeden atina'ya ilk bakistaki izlenimlerimi de aktarayim. Sehir tam bir yazlik kenti. Ama boyle dedigime bakmayin, baya buyuk bir sehir ve ustelik oyle yuruyerek gezeyim heryerleri bitireyim gibi bir kafaya girmek mumkun degil. Binalari hep 5-6 katli (ozellikle otelimin bulundugu alimos), her bir dairenin koccaman balkonu var. Inanilmaz bir balkon kulturu var evet! Insanlar aksam saatlerinde kendilerini disari atip disarda yenek yiyorlar. Hem haftaici hem de hafta sonu bu arada. Pur nese kahkaha, sohbet muhabbet, dogrusu atinalilar yasamayi biliyor! Sehirde gordugum kadariyla bir trafik sorunu yok. Ama ozellikle is cikisi saatleri ile haftasonu kumsal donusu saatleri yogunluk olabilecegi izlenimi almadim degil. Insanlar accayip sicak kanli, ingilizce bilmese bile yardimina kosuyor ve kendilerini paraliyorlar. Ozellikle turistik esya alirken pazarlik yapmanizi ve ornegin bir meydandan alisveris yapiyorsaniz, yan sokaklardaki dukkanlara yonelmenizi tavsiye ediyorum, fiyatlar baya fark edebiliyor. Ozellikle de taksilere dikkat etmekte fayda var. Ben ilk taksiye binmeden otele ortalama ne kadar tutar gibilerinden bir danismistim. Sonrasinda gidis donuslerimi taksiyle ayarladim. Ama ozellikle siraselvilerin onundeki taksi kuyrugu gibi bekleywn taksiciler geceleri yirmi tutuyo haberin olsun tadinda yorumlar yapabiliyorlar. How about no bebeyim diyerek uzaklasin, yutmayin bunlari a dostlar.

Gelelim sicak diye bahsettigim insanlarina. Kayboldum deyince harita fotokopileriyoe geliyorlar. Esya tasimak icin poset istiyorsunuz dondurmacidan, bendekiler ise yaramaz deyip kosa kosa gidip buyuk boy poset bulup getiriyor. Aldiginiz takilar hakkinda pazarlik yapmak istiyorsunuz, pazarlik yapmak yerine hediye vermeyi tercih ediyorum deyip yuzuk hediye ediveriyorlar. Yemekten kalkarken tatli olmadan olmaz deyip tatliyla cikageliyorlar. Kumsaldan yanmis donuyorsunuz, yogurt var isterseniz diye endiseli gozlerle inceliyorlar, kolunuzdan tutup eczaneye gidelim bisiy alalim sana diyorlar. Inanilmazlar. Gercekten inanilmazlar. Hayran oldum bu insanlara. Gelin gorun tanisin derim.