çocukken artık klasikleşen hemen her çizgi filme gittim ben. mulan, aslan kral, herkül, pocahontas... hala şükrederim o çizgi filmlerin varlığına. onlar bana bambaşka bir çocukluk, bambaşka bir hayal dünyası, gerçek ötesi bir gerçeklik yaşattılar. bu sürecin sonrasına yavaştan film dünyasına geçtim. en güzel hediyemdir bir çift Titanic bileti. babamla gitmiştik, en arka koltukta soluk soluğa izlediğimi hatırlıyorum. arasıra da babamı dürtüp nasıl çıkıcak, nasıl çıkıcak, ölemez ölemez diye konuştuğumu bilirim. e sonrasında da kaçınılmaz oldu tabii ki. soundtrack'ini aldım. ama şimdiki gibi değil, the sinking, death of titanic şarkılarına filan biraz gıcık oluyorum. hem çok gürültülü -gürültülü derken gerilim, ölüm dolu- ve o ilk dinlediğim anda ocean of memories'i ne kadar heyecanla bitirdiğimi hatırlıyorum. neden? çünkü o şarkıdan sonra my heart will go on var. o döneme damgasını vuran şarkı, Celine Dion'un müthiş sesi yorumu vesair. herkes blok flütte o şarkıyı çalıyor o derece. hani yılan hikayesi bir, my heart will go on iki. o sıralar dayım bize kasetler hazırlıyor, adları da damardan. hani damardan 1 damardan 2 şeklinde. içinde eric clapton var (tears in heaven) mariah carey var (my all) julio iglesias ve luciano pavarotti bile filan var. sonra tabi ben mariah carey'i keşfettim. #1 diye bir albümü vardı, dayımdan aldım. o ne sestir yarebbim? şimdilerde insanlar kendisi hakkında atıp tutuyor, dalga geçiyor, kilosunu yüzüne vuruyor, aman memesi, aman kıçı, aman soyundu, aman soyunmadı, aman sarhoş aman bilmemne diye çekiştiriyorlar. siz kimsiniz ya? siz hangi otoritenizle eleştiriyorsunuz o kadını? o kadının şarkılarını bi dinleyin de öyle gelin. baby if you give it to me, I give it to you'dan başka bir mariah carey kültürüne sahip olun öyle konuşun. o kadının sesi, müzikalitesi hatta düetlerindeki çok seslilik, şarkılarındaki anlam, inanç ve umudu bir görün. şimdi bayıla bayıla dinlediğiniz beyonce (hadi onun sesi iyidir bok atmiyim şimdi), rihanna, lady gaga ve bilimum kıçı boklu showgirl'den daha kalitelidir. bahsettiğiniz hiç bir şey beni alakadar etmiyor. sizi neden ediyor anlamadım. hero dinleyin, one sweet day duyun lan. kendinize gelin.
tabi arada shania twain'den bahsetmemek ayıp olur. o zamanlar blue jean dergisi tam gaz, cosmo girl çıkmamış, hey girl'de bıdıbıdı testleri çözülüyor filan. you're still the one baya ünlü, don't be stupid'in klibini içeren bir cd vermiş blue jean. hani country müzik nedir nasıldır hiiç bir fikrim yok ama, kadının şarkıları çok güzel yahu! kaynak da göstereyim bunları, hatta en önemlisi de you're still the one'ı nerden öğrendiğime dair: joy fm greatest hits. birkaç tanesini ardarda aldıydım ben bu serinin. içinde righteous brothers'dan unchained melody vaaar, eric clapton wonderful tonight vaaar, sam brown stop var (sümüklü bıkbık versiyonuna on basan orjinali yani anlayacağınız), joan osborne one of us var. albüm evde bangır bangır çalınıyor. eşlik ediliyor. elde deodorant şişesi, grammy'ler alınıyor filan! [kate winslet'ın kulakları çınlasın :) ]
sonra bir gün muhtemelen d&r'da gezinirken bir albüm gördüm. kapağındaki isimleri sayıyorum hazırlanın: gloria estefan. mariah carey. celine dion. mariah carey. carole king. shania twain.(veeeeee mighty) ARETHA FRANKLIN. vh1 live. çöt diye aldım tabi. nasıl almam? my heart will go on var, make it happen var, my all var, you're still the one var. düetleri var, daha ne isterim? açtım dinlemeye başladım hemen. fıkır fıkır gloria estefan şarkıları, istediğinde pes olan o sesi, o my! sweet joy. mariah'cığımın arkada gospel ekibiyle my all'u remixlemesi, celine'ciğimin titanic kurbanlarını anıp şarkıya başlaması. aman allahım ne büyük bir mutluluktur o. goddesses of music. the muses of music. işte bu albümledir ki ben aretha'yı tanıdım. mariah'nın deyişiyle all hail the queen of soul. tamam, bir tane albümü var bende, ezbere bilmem şarkılarını ama o aretha, tapınacaksın. o ses, o nefes, hey yarebbim akıllara zarar. hele de o testimony'deki modu yok mudur? kadın coştukça coşuyor insan, kadın söyledikçe tükeniyor, ama kadın söyledikçe söylesin istiyorsun.
son olarak da size carole king'i anlatmak istiyorum. o neredeyse utangaç görünen, "under the spotlight" olmayan kadın. hani çok duymadığımız kadın. hani o kadar çok "diva"nın arasında tayyörünü giyip piyanoda eşlik etmeye gelmiş gibi görünen kadın. ah carole king. bende bir tane albümü yoktur. ama o zaman fark ettiydim, meğersem the reason'ı o yazmış. hani celine dion'un albümünde olan bayıla bayıla dinlediğim şarkı. in the middle of the night kısmında hüzünle siniri aynı anda yaşadığım şarkı. kasetçiğimi incelemeye başlayınca bir baktım ki, aaaaabiiiiiiiii kadın NATURAL WOMAN'ı yazmış! o şarkı, the şarkı! albümün en harika şarkısı filan o derece! hani bütün o divaların söylediği, arethanın coştuğu, diğerlerinin ışıldadığı!!! sonra dinlerken baktım ki you've got a friend'i de o yazmış. for people like this to sing dediği an jetonların kutsal düşüşü. derken yıllar geçti. öyle bir anda karşıma çıktı ki carole'cığım, sevinçten ölcektim. ne güzel oldu onu ekranda bir anda görüvermek.
lisedeydim, yeni bir dizi keşfettim lisede: gilmore girls. lorelei'ın çılgın yorumları, rory'nin fikirsiz fikirli güzel çirkin hüzünlü eğlenceli halleri, kalp kalp kalp luke kalp kalp kalp. ortasından dalmışım heralde diziye, en sondaki jenerik geçiyor, ama geçmeden onu gördüm! special appearance: carole king. gözlerim yerinden çıktı bi iki saat kadar yerine gelemedi. sevinç sevinç sevinç sonra ertesi gün en başından yakaladım. where you lead diye süper şarkı ve tabiki de carole king bestesi! indirdim filan, fıt fıt söylerim hala. diziyi de digitürkte görüyordum eve gittikçe, ama arasıra diziporttan izliyorum. güzeldi yahu! neyse o dizi hakkında düşünceler başka zamana, dağılmak istemiyorum.
çocukluğumda, yok yok çocukluğum değil ilk gençlik yılları diyelim, bridget jones serisi patladıydı. renee'in o halleri çok eğlenceliydi ya! ama itiraf ediyorum hala izlemedim ben o filmleri. ben o sıra chicago'yla coşuyordum, elim varmadı bilet almaya galiba. sonra da yalan oldu iyice. ama televizyonda görünce arasıra baktım, pek bilmem, ama konuya hakimim desem çok da uydurmuş olmam. ne olursa olsun, hani harry potter'ın bir nesli büyütmesi gibi; bridget'in iki filmi de bir dönemin romantiklerini büyütmüştür efendim. işte bir gün ben o filmin şarkısı olan will you still love me tomorrow şarkısını da carole king'in yazdığını öğrendim efendim.
şimdi bu yazıyı sona bağlamak istiyorum. bütün paragrafları anlamlı bütüne sokmanın zamanı geldi.
tesadüflere inanırım ben. hem de accayip inanırım. o kadar inanırım ki hayatımda olan şeyleri geçmişle bağlamaya bayılırım. belki de bu kadar inandığım için bağlantıları görmek konusunda iyiyimdir, bilemiyorum. çizgi filmlerinden, titanic'e, soundtrack'lerden, vh1'a geldim bakın. ordan dizileri turladım, üstüne de bridget jones'la bitirdim öyküyü. ama aslında ben bütün bunları bambaşka bir amaçla yazdım.
yukarıda yazdıklarım bir sonraki yazım içindi. onu uzun tutmak istemiyorum çünkü. çok kısa, öz, net olmalı. bunu okuyan biri olursa eğer, aklınızda tutun saydığım herşeyleri olur mu?