08 Ağustos 2011

[Doctor Who: Doomsday + Smith and Jones]

dün izledim çok hoşuma gitti bunu bir yere kayıt altına almam şart.
valla yüzmilyarlarca kez aklımdan geçirip onlarca kez söylediğim gibi rose tyler'cığımın diziden çıkışı bende büyük bir depresyon sebebidir. hem gidişinin bu kadar acıklı ve bok yoluna olması, hem doctor'cuğumun üzüntüsü, hem de o yarım kalmışlık hissi beni benden aldı. ondan sonra donna'nın geldiği bölümü izlediydim. christmas special olan hani. sonra koptum gittim açıkçası, gördükçe izledim. ama martha'ya genel bağlamda gıcığım. çok fikirsiz bir insan yahu. tepkileri, hareketleri, ı-ıh. beğenmiyorum. hani rose tyler değil, donna da diil. anca mickey gibi bir ezikellaya yakışır. neyse. benim yazmak istediğim şu olağanüstü olay ki dün martha'yı sevdim. hani ilk kez gıcık olduğum bir karakter hakkında fikrim değişti. kolay kolay değişmez. mümkün değil yani. karaktere gıcık olduysam oyuncuya gıcık olmaya devam ederim o derece. mesela orlanda bloom ve paris gibi. ama dünkü bölümde -ki ilk bölümüydü onun- kalbimi fethetti. doctor'cuğumun onu öpmesi beni kıskançlıklar krizine soksa da affettik kendisini. son nefesini alıp doctor'a vermesi; o son nefesle bile onu kurtarmaya çalışması; üstelik kim olduğunu bilmeden, ona inanmadan yapması... aferim len martha, gözüme girdin bu böyle biline.