onun hakkında yazmak beni üzer dedim dün akşam. ama aklıma girdi bir kere, yazmadan edemeyeceğim. hem hüzünlü birşey hakkında yazarken ofiste olmak en iyisi öyle değil mi? insan resmiyeti elden bırakmaz böylece. işte şaka bir yana, bir yandan önümde bir vekaletname. aklımın köşesinde, geride bir yerde tıkır tıkır çalışmaya başladı o yazı yazmaya yarayan kısım. işlerim hafiflediğinde bir beyin fırtınasıyla geleceğim. sabırsızlıkla o anı bekliyorum.
dipdipnot: bugün keyfin çok yerinde. dün mutsuzdum -o sebeplerin en büyüğü hala içimde, hissediyorum, ama biraz derinlerde, bastırmayı başardım galiba- ama bugün kendi işimle ilgili hayallerim çatırdamıyor. keyif alıyorum yaptığım işten. dün yaptığım bir çeviriyi notere tasik ettirdim bugün. benim de bir parmağım var. hani bir filmde vardı. karakter ölüyor. o öldükten sonra hiçbir yere dokunmak istemiyor onun yakını. parmak izlerini silmek istemiyor. yoksa tamamen yok olmuş olacak. hayatlarından tamamen çıkacak. işte aynen o hesap, ama tabi ki keyiflisi bugün yaşadığım. benim de bir parmak izim var o davada/işte her neyse o dava/iş.
evet, mola veriyorum, çok işim var. kısa yazım bile yarım sayfa oluyor ya, haydi bakalım hayırlısı :)