08 Ağustos 2011

[Comet IKHBH.]

var. biliyorum. sadece bazen emin olamıyorum. öyle acı birşey ki aslında. orada bir yerde ama dokunamıyorum. sadece değiyorum, çarpıyorum onun parçalarına. ona varmaya çalışırken. oturup dinleniyorum. tıpkı bir kuyruklu yıldız misali. ana yıldıza varıncaya kadar toz bulutunda kalıp nefes almaya çalışıyorum. önceleri cezbediyordu o toz bulutu beni. ışığına kapılmak, soluk soluğa uçmak ordan oraya. ta ki anlayıncaya kadar hiç bir taşın, yıldız olmadığını, yıldızdan bir parça bile olmadığını. anlayıncaya kadar onun etrafında dolaşan, ona kapılmış, onun yolunda taşlar olduğunu. bak bunu da biliyorum. ama o içimdeki isteğe engel olamıyorum. sanki öyle bir yıldız bulacağım ki ben, önce minik çakıl taşlarına dokunacağım, sonra o taşlar birleşip tıpkı bir platform gibi beni ona taşıyacak. ya da tıpkı bir gezegenin doğuşu gibi, o minik taş etrafında oluşacak bütün kuyruklu yıldız. her seferinde avcumun içine alıyorum o minik taşı. her seferinde sevgi dolu gözlerle bakıyorum, hadi, götür beni ona. hadi onun bir parçası çık. çıkmadılar henüz. çıksa herşey ne kadar güzel olacak, herşey yeni bir solukla, yeni bir atmosferle biçimlenecek. ama çıkmadı. çıkmayınca kirli bir atmosferde, nefes almak için boşluk yaratmaya çalışıyorum. düşün düşün düşün. o deliği açıyorum. uzayın boşluğuna süzülüveriyorum. ama ben delip geçmek istemiyorum artık. bir üç beş on, istemiyorum.kafa kafaya çarpmak istiyorum galiba ona. dağılalım istiyorum. sonra bütün parçalarımız havada savrulup tek parça olsun. başka yıldızlar bize baksın. dünya bizi izlesin. --bakmasın, izlemesin tamam, ama yeter ki onunla çarpışayım. çünkü gezerken koca uzayda, enerjim tükenmeye başladı. bitmez o enerjim, inanıyorum çünkü. ama daha fazla eksilmesin. yoksa hiç emin olamam. oysa var. biliyorum. sadece emin olamıyorum.
haydi, inandır artık beni.