15 Eylül 2018

[Notre Dame De Paris: The Musical.]

son yazdığım zamandan bu yana tuttuğum ajandaları açtım, sayfalarda gezinmeye başladım. belki kronolojik gitmek en güzeliydi ama dayanamayıp, gözlerimi alamadığım bir gösteri deneyimi yaşatan o müzikalle bozacağım bu uzun aradaki sessizliği, notre dame de paris...

lisede bir arkadaşımdan kopya bir cd ile alıp ingilizce altyazıyla izlediğim bu müzikali, daha sonra kaç kez izledim, şarkılarını baştan sona kaç kez dinledim bilmiyorum. hiç fransızca bilmezken sözlerini ezberlediğim, kitabını okurken gözyaşlarıma engel olamadığım, gönlümde apayrı bir yeri olan paris'te gezerken şehrin kalbinin bulunduğu yer olarak düşündüğüm yer, notre dame de paris.

yıllar önce ingilizce versiyonu gelmişti ve ben gitmemekte son derece kararlı durmuştum. sanki belleğime kazınan oyuna ihanet ediyor gibi hissedecektim izleseydim, biliyorum. ne mutlu bana ki müzikal sihri yüzümü güldürdü ve en sonunda fransızca orijinal versiyonu karşıma çıkardı. doğrusu koltuğumda otururken çok endişeliydim. phantom of the opera sendromum gibi, bir müzikali her sözü her ritmi ve onunla özdeşleşen insanların sesiyle hafızana aldığında, bildiğin patikalardan sapan her yol yabancı gelir, kulağını tırmalar. ya quasimodo'yu sevmeseydim? esmeralda, sonu için gözyaşı döktüğüm esmeralda olmasaydı? oyun başlarken bu endişe içimde olsa da, şarkı şarkı silindi ve oyunun sonunda yerini esmeralda ve quasimodo için hüzün, bu deneyim için ise sevinç gözyaşlarına bıraktı.

daha önce müzikali bir kenarda oynatıp, her bir şarkı için hissettiklerimi kelimelere dökmüş, dökmeye çalıştım. şarkı şarkı hissettiklerimi tekrar yazmaya gerek görmüyorum. ama bir kameramanın çekimiyle sabit açıdan izlediğim o müzikali geniş bir açıyla kendi gözlerimle görmenin sevincini tarif etmem mümkün değil. quasimodo, garou'nun quasimodo'sunu aratmadı, esmeralda bence helene'den daha bile iyiydi, ki ben helene segara'yı çok severim, phoebus'ü çok sevmedim ama sanırım sevmememdeki sebep phoebus'ün karakterinin kendisiydi. orijinal müzikalde de sevmedim desem yalan olmaz, aynı şey fleur-de-lys için de geçerli tabii ki. gringoire ve clopin'i de beğendim. ama frollo, daniel lavoie'dır, daniel frollo'dur benim için. dediğim gibi çoğu oyuncunun sesinde hiç bir hayal kırıklığı yaşamadım. dekor ise ayrı bir efsaneydi. yani işin özünde orijinal müzikale bakarsanız çok fazla dekor olmadığını görüyoruz. burada da benzer şekilde objeler kullanılmıştı. benim bayıldığım şu oldu: alıştığım kamera açısından değil de kendi gözümün istediği yeri takip etme özgürlüğü mükemmeldi.

velhasıl, danse mon esmeralda ile birlikte gözyaşlarına boğuldum, ave maria ile hüzünlere sürüklendim, les oiseaux ile efkarlandım, lune ile bambaşka diyarlara gittim. uzun yıllar beklememe, izlememe, okumama ve dinlememe değdi. iyi ki varsın victor hugo, çok güzeldin notre dame de paris!