15 Eylül 2018

[Scandal.]

diziyi heyecanla takip edenlerin baskısına dayanamayıp en sonunda başladığım ve keyifle sonuna geldiğim bir dizi daha sayın seyirciler. evet evet scandal'dan bahseiyorum.

dizinin kısaca künyesinden bahsetmek gerekirse amerika'daki TGIT gecelerine ev sahipliği yapan shonda rhimes'ın yarattığı bir dizi scandal. zaten shonda rhimes dedikten sonra başka bir isimden bahsetmeye gerek yok, dizi koşulsuz bir şekilde insanı içine alıp soluk soluğa kendisini takip ettiriyor. oyunculara gelirsek, kerry washington başroldeki olivia pope rolünde efendim. bu isme dikkat: olivia pope. ben annalise keating ve how to get away with murder'da şapkalar üzerine şapkalar çıkarırken öğrendim ki bu dünyada bir de olivia pope varmış. hayran olmamak elde değil. özellikle styling'i de çok başarılı bulduğumu söylemeliyim, ki ben çok stiling işlerinden anlayan biri değilim. ama o ceketlerin tiril tiril bluz ve çantaların ne kadar özel olduğunu anlamak için diplomaya gerek yok, kendilerini belli ediyorlar. dizinin künyesinde daha önce tanıdığım insanlar çok yok aslında. bir tek bellamy young'ı (mellie) tanıyormuşum ama tanıdığımın da farkında değilmişim doğrusu. kendisi xfiles'dan scrubs'a, criminal minds'dan ghost whisperer'a birçok dizimde görünmüş meğer. geç gelen bir bilgi, oysa ne yetenekli bir kadınmış, hey gidi sonradan keşfetmiş oldum. bir de tabii grey's anatomy alumni, meredith'in annesi kate burton. kendisini ne zaman görsem hem korkuyorum hem de uzaklara gidiyorum, yetenek kadının genlerinde var zira richard burton'ın kızıymış. evet, elizabeth taylor'ın richard burton'ından bahsediyorum. vay canına.

neyse efenim konuya gireyim biraz. olivia'nın bir bürosu var, bunlar üst düzey yöneticilerin, siyasetçilerin, zenginlerin filan skandallarını kapatıp hikayesini yönlendirip rezil rüsva olmalarını engelliyorlar. ben şimdi böyle kısaca anlattım tabii ama özellikle ilk iki sezondaki skandallar yıkılıyor, o süperzekalı bir şekilde olayları çözmeleri filan izlerken dudağınız uçukluyor, bağımlısı oluyorsunuz, bırakamıyorsunuz. sonra yavaş yavaş OPA (olivia pope and associates diyorlar kendilerine)'daki diğer karakterlerin geçmişini öğrenip onların hikayelerine dalıyoruz, olivia'nın aile geçmişine girişiyoruz derken ortalık karışıyor. zira bütün bu olaylar koparken bir yandan da olivia, seçim kampanyasını yürüttüğü başkan fitz'in metresi rollerinde. fitzgerald grant III karakterini de tony goldwyn oynuyor. evet soyadındaki goldwyn, metro goldwyn mayer (GRRRRR ASLAN EFEKTİ)'in goldwyn'i. dizi her bölüm skandal yapıp bir de sezon olayı kurarken çok keyifli gidiyor gitmesine ama sonra bu metres dramları, süper gizli CIA örgütleri ve bitmek bilmeyen b613 hikayesiyle biraz bayabiliyor. ama o bayık yerleri geçtiğinizde, dizideki 'white hat' hikayesi daha da cezbediyor sizi. biz skandalları kapatırız ama kötüleri korumayız gibi özetlenebilecek bu anlayış, karakterlerimizi en kötü noktalara götürse de final bölümlerinde güzel yerlere getiriyor diyebiliriz.

velhasıl, eğer tavsiye ediyor musun diye sorarsanız, evet ediyorum diyebilirim. ama dizi her uzun soluklu dizinin düştüğü tuzağa düşmemiş demek biraz iddialı olur. ne demek istiyorum? 22 bölümlük sezon yaparsanız sezonun heyecanı kaçabilir, durağan olabilir, dizi sünebilir. biraz bu hissi verse de son 3 sezonda ortalığı topladıklarını söyleyebiliriz. özellikle dizide iyi/kötü (beyaz/siyah şapka) kavramlarıyla oynamaları, adım adım karakterlere ilişkin bilgiler sunmaları çok keyifli.

karakterlerden kısaca bahsetmek gerekirse, olivia pope adı marka olacak nitelikte bir kadın. o bir olivia pope. tanımanız şart, hayran oldum bu güce. grant ve sağ colu cyrus'a girmiyorum, içimi baydılar. güç aşığı ile saftirik hep sütten çıkmış ak kaşık kalan aşık rolleri beni gerçekten çok sıktı, ben o defterleri buffy'de filan kapattım bence. OPA'deki karakterler de merak uyandırsa da ben en çok abby'i ve savcı abiyi sevdim, net insanlardı ve özellikle abby'nin zayıflıkları, güçlü anları ve komedi yorumları beni çok güldürdü. huck ve quinn, hiç ilgimi çekmediniz ne yazıkki, charlie'yi çok sevdim. karakterin baştan sonra gelişimine tanık olmak çok güzeldi. ve tabii ki en sevdiğim karakteri en sona sakladım: mellie. mellie'nin o itaatkar eş rolünün altında nasıl bir kaya, nasıl dramlar, nasıl bir boşvermişlik ve güç çıktı, gözlerime inanamadım. özellikle son sezonda -ne olduğunu söylemeyeceğim ama şu kadarını söyleyebiliriz- tüm dünya ve amerika'daki kadınlara karşı üstlendiği o sorumluluk bilinci benden binlerce yıldız ve kalp kaptı. filibuster sahneleri ise inanılmaz, helal olsun, özendim, umutla doldum!

son olarak bir de crossover keyfine değinmem gerekiyor. efenim how to get away with murder'la bu dizinin yaratıcısı aynı olduğundan, bir bölümde annalise ve olivia güç birliği yaptılar. bence scandal cephesinde çok vurucu bir bölüm olmadı bu konu, sadece olivia'nın anne problemleri ile ilgili yumuşak karnını gösterdi bizlere. ama how to get away with murder bölümü gördüğüm en güzel bölüm olabilir televizyonda. onu ayrı bir yazıda yazacağım, diyalogları doğrudan alıntılayacağım. şu kadarını söylemek lazım: tadına doyum olmadı. helal olsun! crossover gibi crossover.

final verdict: scandal'ın finalini gerçekten beğenmedim. yani finalden önceki bölümde havada kalıp bitse belki de daha mutlu olacaktım. özellikle de son bölümdeki o DEV olay (izleyenler kimden bahsettiğimi çok iyi anladı bence) kalbimi kırdı, bu kadar da değil yani, burası X mi kardeşim? X dedim çünkü aslında söylemek istediğim dizinin adını verirsem, onun da son bölümünde bizi yerlere düşürdüğünü ve ağlattığını anımsayanlar olabilir, tadını kaçırmayayım. yine de beyaz saray entrikası görmek isteyen, cidden bir krizin nasıl yönetilebildiğini birinci kaynaktan görmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir kaynak. hey gidi uğruna savaş açılan truvalı helen'in izdüşümünü bize yaşatan yazarlar, sağolsun varolun!