15 Eylül 2018

[Yaşamaya Dair.]

hani bazı şarkılar olur, bazı şiirler olur, roman ve öyküyü geçtim de, cümleler olur, kelimeler olur, farkında olmadan süzülüverir gözyaşlarınız, engel olamasınız. sanki o'nu duyunca bir düğmeye basılır yüreğinizde, güzelliğinden, hüznünden, umuttan ya da umutsuzluktan gözyaşlarınızı saklayamazsınız, set çekemezsiniz, durduramazsınız. durdurabilirim sanarsınız, boğazınızdan sizden çıktığına inanmadığınız o boğuk çığlıkla birlikte bir hıçkırık çıkar. işte yaşamaya dair şiiri benim için öyle birşey. parmaklarını hayata geçirmeye çalışan ölüm döşeğindeki bir hastayı anımsatıyor bana. son anında bile iyi olmaya çalışan, hayatla hesabını kitabını kapatmış ama yine de güzellik bırakmaya çalışan birini. kaybettiklerimin anısını, kazanacaklarımın hayalini. gözyaşlarıma engel olamıyorum.

durum böyleyken bu şiiri bir de genco erkal'dan dinlemek/izlemek.

tülay günal'dan 'elini ver, nerde elin?' sorusunu duymanın buruk acısı, sesindeki o kırıklık.

sıla neresidir? sertab erener'in dediği 'annemin sesiyle güne uyansam' diye tuttuğun dilek, evin, ailen, şehrin midir? ülken midir? özlediğin çayın, memlekete döner dönmez aldığın bir kutu yoğurt mudur?

güneşin sofrasında nazım ile brecht'e çok benzer bir akışı olsa da, o müzikler, şiirler, sesler, yiğidim, aslanım ve güzel şair için izlemeye değer. kaçırmayın.

çok ağlattınız beni çok, her gözyaşım helal olsun!