06 Mart 2012

[Moscova Balesi Kuğu Gölü üzerine.]

günlük hayatta iyimser, gülümseyen gözlerle bakan, neşeli bir insanımdır. ama iş kurguya gelince mutsuz sonları görmekten garip bir mutluluk duyuyorum. bu mutluluk "oh iyi oldu size" şeklinde değil asla. "aman sevgilim yok bıdı bıdı, siz de ayrılın" şeklinde de değil. daha çok melankoliden keyif almak gibi sanıyorum.ferzan özpetek filmleri için söylerim mesela ben hep bunu. film çok acıklı. birileri ölmüş, yutkunamıyorsun, ağlıyorsun mesela. ama film bittiğinde mutlusun. çünkü ne olursa olsun tüm hikayenin bağlandığı, tadı damağında kalan bir filmdi o gibi. yalnız şunu söylemek isterim, benim bu mutsuz sonlardan garip bir huzur duymam şununla karıştırmamalı asla: belirsiz sonlar. belirsiz sonlardan nefret ederim. nefret. hatta büyük harfle yazılan nefret! (bir kelimenin hepsini büyük harf yazıp kriz geçirmek şimdi burada pek gerekli bir durum değil.) kızağa binip ufuğa doğru ilerledi, beyazlıkta kayboldu. şimdi. karakter öldü mü ölmedi mi? yoksa gerçekten beyaz rengi mi buldu? bana böyle şeylerle gelmeyin lütfen. bağlayın sonunu. efendim seyircinin hayal gücüne bırakıyoruz. peh. belirlli bir kesim seyircinin salondan mutsuz ayrılmasını, kitaba gıcık olarak bitirmesini engellemek için söylenen yalana, bulunan bahaneye bak sen. inanılır gibi değil cidden. bir şekilde bitir, alternatif sonlu dvd çıkar, ne bileyim, hem iyiyi hem kötüyü düşünebildiğini, kurabildiğini görelim de korktuğunu düşünmeyelim. işte son zamanlarda yine kötü sonu tercih ettiğim bir eserden örnek vermek için bu girizgahı yazdım aslında. geçenlerde kuğu gölü balesine gittim. evet sadece ve sadece black swan'ı izlediğim için gittim. bu yorumu yapmakta sakına görmüyorum, klasik baleye pek ilgi duymayan biri, birden bire bilet almaz, bir sebebi vardır mutlaka. benimki de buydu. baleden bahsetmek istemiyorum, çünkü eleştirecek düzeyde birisi değilim. ama bütün saray sahneleri bayıktı. çok üzgünüm, ama konuya hiçbir şekilde katkısı olmayan zibilyon dans silsilesinden başka birşey değildi. kısa tutsalar da aynı işlevi görürdü. ancak sanıyorum ki olabildiğince dansçı içermesi için bu kadar uzun tutuluyor. neyse. prens hiiiiç hayallerimdeki prens değildi. neyse zaten benim görmeye gittiğim o değildi. ben swan queen ve black swan'ı merak ettiğim için üşenmeyip gittim. swan queen muhteşemdi. tek kelimeyle muhteşem. kadın bir kuğu olmuş. biraz daha sahnede kalsaydı kuğuya dönüşecekti orası kesin. bacak eklemleri filan tam bir kuğu edasıydı. bir daha söylüyorum ba-yıl-dım! gelelim black swan'a. güzeldi hoştu, ama ben prensi tahrik ediyormuşçasına bir izlenim alamadım malesef. daha çok prens önüne gelen güzel kadınlara aşık oluyor edasında bir sahneydi bence. yalnız hakkını yememek lazım, prensin önünde dans ederken bir baştan çıkarma havası hissedildi. benim söylemek istediğim genel anlamda bir eleştiriydi. tabii bir de filmin sahneleri aklımda olduğu için çok büyük beklentilerim yoktu aslında. sahnede bir kuğuya dönüşümdür, aman sahne arkasında öpüşme sahnesidir gibi minnoş detaylar tabii ki olamazdı. şimdi geliyorum efendim sonuna. black swan'ın "kib bye" diyerek, sırtını dönüp gitmesi muhteşemdi. prensin yüz ifadesi epic fail listemde ilk beşi zorlardı o derece. sonra prens swan queen'e geldi tabi tıpış tıpış. sonra ne oldu? bizim queen affetti prensini, kavuştular hey hey hey.sen git elin dııııt'larına (küfür edemeyeceğim şimdi), sonra popoya tekmeyi yiyince dön gel, o da seni affetsin hemen. hah. oldu canım. neyse efendim çok aşık çok seviyor filan olduğu için hemen affetti tabi. veeee bale şöyle bitti: prens queen'e havaya kaldırdı ve mutlu son! ben: allah belanızı versin lan! oysaki filmdeki gibi demek istemiyorum ama söyleyeceğim artık affola, filmdeki gibi mutsuzluğunu kabul edip, prense, Rothbart'a (adını yanlış yazmıyorum umarım), black swan'a bakıp kendini boşluğa bıraksaydı ne kadar muazzam bir final olurdu. etkilenirdim. ya ama hemen affetmemesi gerekir dediğim gibi, ama canım bunun için ölünür mü diyemezdim. hikaye doğru şekilde kapanırdı. ağlardım. ama mutlu çıkardım baleden. olmadı malesef. ama eve gelip A Swan is Born dinleyip hemen ardından Perfection'ı açtım. gözlerimi kapatıp o sahneyi düşündüm. hayır filmden izlemedim o sahneyi, sadece gözlerimi kapattım, kayboldum müzikte. gözlerimi tekrar açtığımda yaşlar birikmişti ama mutluydum en azından.