22 Nisan 2013

[21 Nisan 2013, Prag.]

Gune iyice dinlenip basladim a dostlar, cok mutluyum. Kahvaltimi edip ver elini prag castle'a kadar travayla gittim. Yerel halka karismalara doymayayim. Efendim bu kale buranin en meshur yeri, buraya gelmeyenin prag'a geldim demesine izin vermiyorlarmis. Kesinlikle haklilar! Kisa tur biletinden alip sadece birkac bolumunu gezdim ama, dun de bahsettigim uzere, buradaki insanlarin nasil bir huzur halinde oldugunu anlamak icin buraya gelmek gerek. O ormanlar bahcele golgeler ve tepeden tirnaga cicek acmis agaclar beni benden aldi, fenafillaha erdim diyebilirim. Ilk girdigim bolum, eski saray oluyor galiba, paris'te marie antoinette'i hapsettikleri yerin gunes alan ve ufak bir versiyonu (o yerin adi neydi laaaaaan! Cok sevmistim o asagidaki kemerleri sutunlari) burda defenestration diye bir olaydan bahsediyorlar, bildigin camdan atma. Eskiden boyle bi yontem kullanilirmis, entrikalara bak sen diyorum! Neyse efendim burda esas gorulmesi gereken yeri anlatayim, tabii ki de st vitus katedrali. Vatikani da gezdim ama burasi beni cok etkiledi yahu! Vatikanin karsisinda hicbir kilisenin sansi yok gibi gorunse de, cok buyuk bir alana yayilmis vatikandaki petersburg yerine, burada goge dogru uzanan bir yapi var. Icerisi soguk -ohom, bina cok yuksek abiiii!- ve vitraylar cidden muhtesem. Elbet altin gumus hava civa seyleri var ama, bence yeterli bir gosteris seviyesinde, sevdim baya. Insanin manevi inanci karsisinda kendini o buyuk guce karsi nasil teslim ettigini, o gucun karsisinda ne kadar ufak oldugunu anliyorsunuz burada. Muhtesem! Breathtaking! 

Sonrasinda ise -gunes acan gunde an gelip atesler basarak da olsa yuruyerek tramvay duragina vardim ve- petrin hill'e gittim. Burda bir kule var, pragli muhendisler eyfelin benzerini yapar miyiz yapmaz miyiz demisler, nispeten yapmislar. Iste bu tepenin ortasinda bir kule vaaar. Oraya tirmaniyorsunuz -asansor dahil olan bileti almayan aklima sicayim cok afedersiniz- ama tirmanis ki ne tirmanis! Ben eyfele de zamaninda tirmandim ama bur bildigim ruzgara karsi, notre dame'a tirmanir gibi done done. Bir an dusup bayilacaktim yeminlen. Neyse saymak gibi olmasin yaklasik 273 basamak ciktim, bi de indim. Ama degdi mi? Degdi. Manzara harika. Tum prag booooyle ayaklarinin altinda. Tipki sabah kaleye giderken dusundugum gibi, bu sehirde cidden yasanir. Parklar marklar dolup tasiyor, insanlar coluk cocuk pek huzurlu. Cok sukur benim basima bir olay gelmedi tramvayda filan ama, ortalik guvenli. Kislari olumune soguk olmasa valla yasanir burda! Aaa tabi dillerine de bir yorum yapayim: hic anlamiyorum. Latin kokenli olmayan diller kalbimi kiriyor, zira danger yazisini anlamadigim gibi, nasil telafuz ediliyor daha cozemedim. Inanilmaz. Ama insanlari cok iyi. Hem ingilizce biliyorlar -tabii bir dil biliyor olmak ya da bilmiyor olmak bir insani iyi veya kotu yapmaz ama- hem de bilmeseler dahi yardimci olmaya calisiyorlar. Bahsis meselelerinde birkac arkadasimdan pesimize dustuler tadinda yorumlar aldiydim, basima gelmedi, guleryuzluler valla. Simdi bunlari yazarken ise meydana karsi oturuyor, bira iciyorum. Birazdan kalkip kafka'nin dogdugu eve dogru ilerleyecegim, sonrasi kubist muze, sonrasi belki bir dali exhibition. Yarinki hedeflerim arasinda charles kulesi ve loreta var. Bakalim nereye dusecek yollar.

[...] Efendim dun yemegimi yedikten sonra yine yollara dustum. Aslinda hedefim kafka'nin evine dogru ilerlemekti ama icimden bir ses, tam ters yone gitmemi soyledi, tabii ki dinledim. Kubist muzesine dogru ilerlerken, iskence muzesi diye bir yerin onunden gectim. O korkunc seyleri gorup bir de hayal edersem -ki kesin aklima takilir benim- kafayi yerim deyip es gectim. Wax museum vardi bir de, ama tabii bir madame tussauds degil. Bilimum dusunurler yazarlar siyasetcilerin heykelleri vardi, hiic alakam yok diyerek ortami terk ettim. Sonra anam bir baktim, baska bir meydandayim. Oyle bir meydan ki sokakta piyanosuyla gelmis bir adam, mozart'in turk marsini caliyor. Yareppim kulturden olucez yemin ederim. Burda powder tower ve municipal house diye iki yer var, o kule resmen disi barut gibi, simsiyah, pek estetik gorundu gozume. Municipal gidi gidi da pek atraksiyonlu, insanlarin humble but elegant tarzina her gecen gun hayret ediyorum. Bir de sunu anlatayim: karsima kugu golu balesi cikti. Bildigin operanin onundeymisim meger ben! Alicaktim da baska bir yer ilgimi cekiyordu, oraya dogru suzuldum, belki bu aksama a dostlar. Carmen'le kugu golu balesi var. Boylesine ic ice bir kultur sanat hayati beni mesut etti. Ama EDITH diye bir muzikal gordum, daha dogrusu afiste bir siluet gordum 'nooluyo lan edith bu aaaa' derken basladim afisi okumaya. Evet, cekce afis okudum. Tipki ispanyolca titanic brosuru okudugum gibi! Ey merak, ey ilgi, ey heyecan, sen nelere kadirsin diyorum baska da birsey demiyorum! Kacirmisim muzikali, ona uzuldum ama en nihayetinde edith'in, paris'in tekrar karsima cikmasi buyuleyiciydi. Bu sehirden cok etkilendim ama paris, bir dostun deyisiyle c'est paris. Neyse efendim burdan ayrildim, bi tramvaya bindim ve kendimi zizkov tower'in yakininda buldum. Bu ne ola ki derseniz, bildigin tv anteni kulesi. Ama uzerine tirmanan birsuru bebek figuru var. Insani cok etkiliyor nedense. Ben sahsen kendi kendime bu bebislerin annesi nerde acep dedim, huzunlendim. Haunted, disturbed and happy. Ruh halim buydu evet. Sonra yuruye yuruye, where's the tram station when you need one, eh?, bisiyler bisiyler kilisesine -our holy mother mary tadinda birseyler- vardim. Kare seklindeydi. Which is very weird. Normalde kiliseler dikdortgen yapilir, girisi ve en ucu uzun cizgi, kanatlari kisa olur ki tepeden tam bir hac gorunumu olussun. Buna da sasirdiktan sonra, vardim bir metroya. Indigimde artik otele varan yolun basindaydim, yurudum yurudum. Babamin bahsettigi bir footgrafciya vardim, adi skoda photo, bakalim bi de oraya gidicem bugun (22 nisan). Gunu erken bitirip otelde mayistim daha sonrasinda, pisman da degilim galiba. Sehir gun boyu oyle mutlu ediyor ki, geceleri ertesi gunden tam faydalanmak icin tontik bir sekilde geri donuyorum. Simdilik bu kadar 21 Nisan'dan. Tramvayda loreta'ya varmak icin yaptigim yolculuk esnasinda tum havadisleri verdim, yepyeni bir gune selam etmek icin yollardayim. Turkiye semalarina selam olsun!