13 Nisan 2013

[Yippi dee yappi dee boom!]

Edith piaf ne guzel demis: gun batimi bizim safagimizdir.

Ya da belki de onun safak icin soyledigi gece yarisi hakkinda cumlesini ben bu sekilde cevirdim, ayirt edemiyorum. Ama sunu soylemek gerekir ki, benim safagim bu aksam saat on bucuk sularindaydi. Aman tanrim bu nasil bir gundu oyle! Is guc is guc. Dolayisiyla safak vaktinde sokaga ciktigimda once yemegimi yedim, dostlarla sohbet ettim ve en sonunda kendimi sokakta buldum. [Arada ruya goruyorum biliyor musunuz? Misal biraz once uykumda uyumama iznim olmadigini ama, bana ozel bir dilekceyle uyuma hakki verildigini gordum filan] Neyse, yeteri kadar icki -in rom I trust bundan sonra- ve az biraz danstan sonra haftanin yorgunlugu mu desem, icimin daralmasi mi yoksa uzerimdeki muthis uyusukluk mu, gectiii gitti. Eve dondugumde tek telasim 'ay cok yorgunum dusa nasil girecegim yea' hali oldu. Sonra fark ettim.

Kafalar guzel olunca, stresli olunca, heyecanli olunca insanin cenesi duser ya hani, bakin aklima ne geldi: bu bence cenenin dusmesi degil a dostlar, bu zihnin acilmasi. Babbling yapmiyoruz aslinda. Bubbling bu. Hani bir halkanin arasindan uflersiniz de on yuz bin milyon baloncuk olur da iciniz kipir kipir olur ya, oyle bir bubbling faaliyeti. Dusunduklerim balonlar halinde bir oraya bir buraya dagiliyor, ucusuyor, yerlerine konup sonuyorlar. Ah, ne guzel bir gorsellikti o oyle zihninizin size sundugu.

Iste efendim dun gece bunu dusundum, bir kisim yazmaya basladim baloncuklar sonmeden ama tamamlamak buguneymis. Yey.