26 Nisan 2013

[23 Nisan 2013, Prag-Istanbul.]

Sabah gozlerimi 10.10da acabildim evet. Aslinda 9.04'ten itibaren calan alarmim -evet alarmimi yuvarlak saatlere kurmaktan hic haz etmiyorum- beni surekli durtukledi. Kalkip valizimi kapattim. Yareppim ne valiz ne valiz! Bir hafta daha kalacak esyam olabilir cantamda, o derece. Efendim bardaklarimi, sanatsal zamazingo tablomu -saatli olan, ay gormeniz lazim cok guzel hihihihi- ve iki sweatshirt'umu valize koymadim/sigdiramadim. Ciddi ciddi minnos bi canta aldim. Hepsini otel safe'ine biraktiktan sonra, son kez sehre dogru yola koyuldum. Su an gunese karsi cay icip, son yazilarimi tamamlarken, saat cani caliyor, insanlar fotograf makinalarina sarilmis. Buradan donmek zor olmayacak desem, yalan olur biliyorum. Hem ogrenmeye basladigim, hem de gezmekten, hikayelerini duymaktan ve hayal etmekten cok keyif aldigim bu sehri arkamda birakacagim birkac saate. Ama dedigim gibi, meydanda cay iciyorum. Gezip tozmaktan ziyade hafizamda tek sey kalacaksa bu olsun. Dertsiz, tasasiz, gunesli havada, yuregim ferah cay icmistim Prag'da derim, icim ferahladi, oyle dondum Istanbul'a.

[...] Su an havaalaninda, ucagimi beklerken yaziyorum. Biraz biraz ceklerin bende yarattigi izlenimden bahsetmek isterim. Once yemeklerden baslamali. Burda gulash diye bir yemek var, onu yedim, pek farkli birsey degil ama eti guzel pismis oluyor dogrusu. Onun disinda bramborova spirala yedim. O nedir peki? Efendim kabak dilimleri gibi kesmisler patatesi, ama spiral seklinde, bi cubuga gecirmisler ve citir citir kizartmislar tuzlayip, muhtesem! Langos diye birsey var, bizim tuzlu lokmamiza -lokma dedigin tuzlu olur, bu tatli geyigi nerden cikti cozemiyorum dogrusu- benziyor, ama biraz daha sert. Galiba kizarmis ekmek diyorlar buna, uzerine de kasarimsi bir peynirle sarimsak domates sosu koyuyor -yemedim bu sostan, zira kahvalti niyetine bunu yediydim, agir gelir diye- booyle kitir kitir yiyorsun. Midem ve dokulen kasarlarla kavusan guvercinler bayram etti, bayildik bayildik bayildik! Bir de trdelnik diye bir olay var. Bu da soyle oluyor ki, sarmal sarmal beraber komurde pisirilen ince kedi dili dilimleri gibi, disi seker badem cikolata, ama oyle yogun gibi kulaga geldigine bakmayin, baya hafif bir tatli, buna da bayildim dogrusu. Boylece meydanda satilan ve beni cezbeden herseyin de tadina bakmis oldum pek mesudum!

Simdi bir elestri paragrafi basliyor sayin seyirciler. Tum sehri tramvayla kusat, tramvay durak isimlerinden bir bok anlamayalim, adaletin bu mu prag? Gunduz ayri da, gece yol bulcam derken national geographic belgeselcisine dondum lan! Herseyinizin bir sembolu var, yanina ufak bi saat resmi kooy, kule resmi kooy, kopru resmi kooy, koy da yolumuzu bulalim yahu! Neyse, sizi kolay affettim cunku sehir beni fethetti. Canlarim benim. Muck.

Bugun bir de iki arada bir derede skoda fotograf diye bir yere girdim, birkac gundur babam git de giit diye tutturduydu. Adam hakliymis yahu! Burasi uc kat, en asagisi studyo ve tripodlar filan var. Diger iki katta her tipte makina var. Gormeniz lazim! Yareppim icim acidi, kanadi filan. 100 yillik makinalar var ve hepsinin bir pazari var, harika bir duygu buna tanik olmak! Booyle ucusarak ordan oraya savrularak filan gezindim iceriyi, icinde biraz olsun fotografcilik barindiranlar gelsin gorsun burayi.

Efendim son bir tur yuruyup skoda'ya varip, gezdikten sonra son tramvayima binip otelime gectim. Esyalarimi aldim, kronalarimi euroya cevirdim ve beni bekleyen lubnan asilli soforle birlikte alana geldim. Sohbetimiz cok tatliyd, Turkiye'ye tasinmayi planliyormus ailesiyle. Bol bol assos ve akcay muhabbeti dondu filan, cok iyiydi dogrusu.

Yareppim buranin alanini anlatmak icin degil ayri bir paragraf acmak, yeni bir entry yazmak, yeni bir blog acmak lazim, cok mutluyum a dostlar! Sevdigim ve bitmek uzere olan parfumlerimin buyuk boylarini buldum duty free'de, sag elime paltomu alip halay cekerek kasaya gittim desem yeridir. Prag sinirlarini terk ederken icime yerlesen huznu biraz olsun dindirdi son parfum olayi, mesudum. 25 dakikalik rotar bile tadimi kaciramadi, o derece.

Prag'dan munih'e vardigimda artik yorgunluk mu demeli, yolculuk halinden hoslanmamak mi, bir an once ucak havalansin istedim dostlar. Ama once bir yirmi dakika, sonra bir 25 dakika daha rotar oldu, ne yapalim kismet. Suratsiz pasaport kontrolculerini de gectim, pek mesudum. Valla lufthansa'yi bu kadar sevip almanya'yi sevmemem dillere destan bence. Neyse, bayik bir ucak yolculugu -uykuyla baslayan ama cin gibi oturmakla devam edip sonuclanan- sonrasinda alana indim, yareppim mahseri bir kalabalik. 120 metre filan taksi sirasi! Neyse, taksime cancagzimi attiktan sonra evime saat 1.25 sularinda vardim, valiz yerlestirme dus filan derken saat 3.00 sularinda yatagima kavustum. Macera sona erdi, until next time tabi. Heh.