04 Ocak 2013

[Doctor Who: Christmas Special 2012 - The Snowmen.]

allahım doctor who'yla kavuştuk yarebbim! dünyanın sonu gelmeden, kıyamet kopmadan, ben hastalıktan ölüp gitmeden kavuştuk ki ne konuşma, daha güzel bir kavuşma hayal edemiyorum sayın seyirciler. çok mesudum! en son moffat'la ayrıldığımızda çok kalbimi kırmıştı. beni öfkeden kudurtmuştu. kırk yılın rory'sini blackberry şarjının bitişi gibi zart diye yollaması bir yana, pondlar'la bu şekilde ayrılmamız beyin kanaması filan geçirtiyordu bana. üstelik de sabah 5.30, taksim'den geri dönüp izlemeye oturduğum o gece. ama moffat ne yaptı? beni kazandı! yine yeniden! ümitsiz aşıklar gibi yine vuruldum kaldım kendisine. gelelim bölümün olaylarına.

öncelikle doctor'un pondlar gittikten sonra böyle bir depresyon haline girmesi çok isabet olmuş. hele de ayrılığın böyle abrupt bir şekilde olmasından mütevellit kendisinin de bu kadar etkilendiğini görmek, onun o insancıl yanını görmemize yardımcı oldu. ama yine de time lord victorius ile bu adamın aynı kişi olduğuna inanmak pek mümkün görünmüyor. tamam, 10 değişmiş olabilir, ama yine de 11'in içinde değil mi bir kısmı da olsa? adını unuttuğum lizard kadın nasıl bu şekilde peydahlandı anlayamadım, hele de strax mıydı neydi o asker amcamızın nasıl nerelerden kurtulduğunu hiç anlamadım, çünkü açıkçası onun hikayesini ben unuttum gitti, o kadar önemli olduğunu düşünmediydim, hele de lizard kadının  karısı kimdi vallahi hiç bilemiyorum. bu üçlünün arzı endam etmesi beni benden alıp, laaaan oswin'i gösterin artık nidalarına sebep olsa da güzel bir comic relief oluşturdular. biraz zorlamaydı ama doctor'un acı çekmesini ancak benim içimde böyle hafifletebilirlerdi. aferim. ama neler olduğunu daha net açıklarsanız sevinirim.

geliyorum oswin'in olayına. yarebbim kızın yüzünde var bir genius'lık yapacak birşey yok ki! merak etti, atladı, hopladı, victorian age kadınları gibi korkmadı ve göğe tırmandı kız ötesi yok! hele bir de o bakıcılık kafaları ve çocuklarla olan minnoş ilişkisi benim kalbimi fethetti doğrusu. tek kelimelik cevaplarına gelince o diyalogun hepsini buraya yazmak istiyorum. öyle güzeldi ki. hele de o son kelimeyi böyle bir kelime yok deyip "pond"a bağlaması, beni. benden. aldı. çok güzeldi moffat. çok harikaydı. yarebbim unutmadın zart diye pondları çok güzeldi.  teşekkür ederim.

neyse efendim kardan adamların maceralarını anlatmıyorum. ama karşısındakinin düşüncesiyle büyüyen bu adamların varlığını düşünmek son derece gerginlik vericiydi. ama heyecanlandığım gibi çılgın bir telepati bölümü olmadı. hele de o buzdaki kadın hiç olmamıştı görsel olarak. ama doctor'la oswin'in zihinlerinin birbirine müthiş uyum gösterdiği o müthiş anları izlemek için herşeye değerdi. o şemsiyeyi benim için aldın demesi. planını sorması. onu olayın içine dahil etmesi... yarebbim şimdi ağlayacağım yazarken ancak bu kadar duygulanabilirdim.

efendim uzun süre blogger kimliğime ara verdikten sonra doctor who yazımı tamamlamak için I'm back! not almışım "düşüşünü yaz anahtar who" diye. bunlar ne demek şimdi biraz açalım. yahu doktor tam birini sevince, onu hayatına dahil edince o kişi illa çıkmalı mıdır o hayattan sorarım sizlere! işte oswinin düşüşü ile birlikte ben yine öldüm arkadaşım böyle birşey yok! ya üzmeyin şu adamı allah adı verdim ya üzmeyin! hele bir de durup I don't know why, I only know who dediğin noktada tüm bunların olması beni öldürdü. o kadar güzel bir sahneyi böyle acı birşeyin takip etmesi, doktor'un evrenle pazarlık edecek kadar ümitsizliğe kapılması, farkında olmaksızın papyonunu takması. yarebbim bu kadar karmaşık ve yoğun duyguların ardarda yaşatılması beni öldürecekti. ama mutsuzluktan değil zevkten yeminlen, özlemişim doktoru yahu, çok özlemişim!

bu noktada bulutların üzerinde duran tardis görüntüsünün de muhteşem olduğunu söylemek lazım rüya gibi. tanrım keşke ben de çıkıversem bulutların üstüne de kapıyı açıp içeri girsem. karşılıklı genius'larımızı tartsak karşılıklı. şemsiyeyi benim için aldın da, şuraya giderdin de, buraya geldin de ay yarebbim daha çok daha çok bölüm istiyorum. daha çok macerayı görmek istiyorum. oswin'i bulmak istiyorum artık fall of the eleventh'i merak ediyorum. oswin'le river'ın karşılaşmasını merak ediyorum. meraktan öleceğim bunu bana yapmayın artık. lütfen reca ediyorum. çocukların ağlaması filan, ay yarebbim bana christmas carol'ı hatırlattınız valla bak yine gözlerim doldu, üstelik izleyeli 10 gün filan oldu. 

overall, bölüm çok güzel bir bölüm olmakla birlikte -çünkü doktorla oswin'in uyumuna canlı yayın tanık olduk- kar kısmı birazcık zayıf kaldı benim gözümde, özellikle de bu buzdan teyze. ama oswin'in tek kelimelik diyalogu o kadar güzeldi ki herşeyi unutup geride bırakabilirim. gerçi doktor'un dalekleri dize getirip trilyarlarcasını doctor whoooooo diye inleten kızı unutmuş olması hatırlamaması çok garibime gitse de, adam 900 küsür yaşında, normal heralde diye düşünüyorum. fragmandan gördüğüm kadarıyla bizi nice macera bekliyor. yalnız benim beklemeye tahammülüm kalmadı, allons-y çocuklar!