12 Eylül 2012

[8 Eylül 2012 Red Hot Chilli Peppers İstanbul Konseri.]

yazacak çok şey birikti azizim. ama bir yerden başlamak lazım. dolayısıyla kasedi başa sarıp haftasonundan başlamam en sağlıklısı. cuma gecesi eve döndüğümde saat 11 filandı, öyle alemlerden de dönmedim hani, alemlerden saat 11 de hayatta dönmem! çalışıyordum ve kendimi eve o saatte attım. haftanın yorgunluğu tam o dakikalarda çöktü üzerime. derler ya, ruhum yorgundu, en kötüsü bu gibi gibi. derken telefonum çaldı, baktım s arıyor. canım benim, hep malum olur ona bazı şeyler, onun birkaç meselesi vardı konuştuk, sonra ben başladım konuşmaya anlatmaya. konuştukça aktı gitti içimden hüzün sinir stres hepsi. s'ciğim bana yat uyu canım dedi, sabah kendini daha da iyi hissedeceksin. yanılmadı. öğlen uyandığımda herşey çok güzeldi. öğlen miskinliği, akşamüstü kahvaltısı, evi biraz toplamaca ve wii çılgınlığı derken akşamı ettik efendim. red hot chilli peppers akşamı. b ile buluşup yola çıktık, santrale vardık. uzuuuuun içki ve yemek kuyruklarını saymiyciim. her konserde olur böyle şeyler. ama insanlar çok gergindi, öyle en öndeki bana su alır yea gevşekliğini kaldırmadı insanlar, dedikodulara göre birini dövmüşler hatta, neyse efendim biz arkadaşımızı gördük bir güzel aldık içeceklerimizi. aa alkol de değil, su ve kola. öyle plastik bardaklarda alkol pek tarzımız değil b ile. üstelik bir bardak bira alsan noooluuur, almasan noolur diyerek taksim için sözsüz işbirliği yaptık. konserin ilk bir saati sıkıcıydı. rhcp yaşlanmış da yaşlanmış. hele o basçı beni benden aldı. çok enerjikti filan ama tek sorum var: bu adama bu tulumlarla sıcak gelmiyor mu? şahsen ben üstümü başımı atmak istedim öyle bir mahşeri kalabalık ve hararet vardı havada. efendim under the bridge, by the way, can't stop, scar tissue çaldı. önce onları söyliyim. zaten onlar da çalmasaydı ben ruhumu teslim edecektim. ardından gelen californication -uuu yeeee diyorum bu noktada. rhcp'dan californication'ı canlı dinledim, çatlayabilirsiniz dostlar kehkehkeh-  suck my kiss, soul to squeeze did i let you know ve en sonda patlatılan give it away muhteşemdi. geceye renk kattı. tabi arada ekip bir coştu sololar bilmemneler yaptı bateriler çalındı bebişim. anthony'ciğim her zamanki gibi çok hoştu. yani adama yıllardır hayran olmam boşuna değilmiş ben bunu gördüm. biraz kilo almış gibi sankilim. ama hala çok fit. maşallah tişörtleri filan as usual fora etti, beğendim beğendin beğendik. o çılgın dövmesini canlı canlı gördüm düşününce hala inanamıyorum lan. neyse geliyorum flea'ya. yarebbim bu adama sıcak gelmiyorum ok. ama o nasıl enerji arkadaşım! ne içtin ne yedin sen? 50 yaşında adamın o coşmalardan sonra amuda kalktığı dakikalar, yıldız kenterin amuda kalkmasından daha epic'ti ben size diyim. tabi the baterist chad enerjikti, dangır dungur yardırdı. aa bu noktada şunu da söylemeliyim: dangır dungur filan dedim diye dalga geçtiğim, ezdiğim filan düşünülmesin! haşaa ne ezmesi lan onlar rhcp! hani lafın gelişi yazıyorum. adamlar süperdi. en son bagetlerini fırlatması da göz doldurdu doğrusu. aferim. sahneden inerken hiç öyle havalarda değildi, ama attı sağolsun. not that we could catch 'em. neyse geliyorum benim için gecenin adamına. josh. bebeğim sen ne menem birşeysin! john'u aratmadın o kadarını söyliyim. hayran hayran izledik azizim seni. sesine hayran olduk. bi sololar attın filan oralarda zevkten bayıldık. sen de kendinden geçtin itiraf et. ayağın kırılmış -hatta b'nin kızacağı şekilde yazayim: ayacığın kırılmış- ona rağmen hızını alamayıp ayaklara fırladım koptun gittin yahu. tabi türk bayrağı tişörtü giyip çıkman seyircide çılgın çığlıklara filan yol açtı da yine basic soruma dönüyorum: iki tişört üstüste seni gördüm bana ateşler bastı o sıcakta diyorum. neyse efendim. konser güzeldi anlayacağınız. ama ben bir de organizasyona burdan saydırmak isterim.

uzun kuyruklardan filan bahsetmeyeceğim. böyle milyarlarca insanın olduğu konserlerde o mikrobik portatif tuvaletlere zaten girmem, o konuya da girmiyorum. ama ben böyle bir konser için daha kötü seçilebilecek bir yer düşünemiyorum koca istanbulda. dikdörtgen şeklinde mekanın kısa kenarına koymuşsunuz sahneyi, k3 biletleri teee öteki kısa kenarda. lan k1'den [k dediğim kategori oluyor gençler, biletlerde öyle belirtmişler diye k1 k2 k3 diyorum şu an] zor gördük biz. elalem k3'ten artık anthony diye adamın saçının mikrofon mu gördü yoksa sahne sütununa mı baktı belli değil! kısıtlı görüş diye sattınız o biletleri alın da münasip bir yerinize sokun afedersin. sınırlı görüş kafanı sağa sola eğip arasıra zıplamak ve öyle görmek usulüyle olur. bu resmen sinirli görüş. saydıra saydıra ekranlardan izledik biz bile, diğerlerini düşünemiyorum. aa bir de çıkış rezaleti ve devamını anlatayim. allah belanızı versin lan. 10957384 bin kişi o göt kadar kapıdan nasıl çıksın sorarım size? ne oldu? millet telleri aşağı indirdi öyle çıktı. ne olabilirdi? rhcp konseri çıkışında bok yoluna izdihamdan ölebilir ve tüm dünyaya maskara olabilirdik. şimdi çıktıktan sonrasını anlatayim. allahım yarebbim hiç bir taksi olmaz mı bu kıçıkırık yerde diyorum sadece! heryerde sıra beklerler, burada in cin top atıyor. 206758423 kişi öööyle kaldık. kalabalığı takip etmeyip sütlüce halıcıoğlu yoluna doğru koyulduk. zaten o güruhu takip etsek hiç varamayız, o kadar adamı ancak boeing bilmemkaç uçağı taşır çünkü. neyse efenim, başladık mı yürümeye. allahım bir tüneller alt geçitler üst geçitler gidiyoruz gidiyoruz medeniyet yok, taksi yok, bi bok yok afedersin. varsa yoksa uykulukçular. ya uykuluk ne allaaasen? neyse uzatmiyim ve konserden daha çok konserin sorunlarından bahsetmiyim ama çat-la-dık! neyseki bir minibüs geçti, kendimizi şişhaneye atıp taksime çıktık.

burada özel bir paragraf açmak istiyorum sayın seyirciler. gece birde vardığımızdan mütevellit heryer dolu tabii, hiç yürüyecek hal de kalmadı malum. b ile eskiciye gitmeye karar kıldık. iki muhabbet çevirir, ucuza içkimizi içer sonra da döneriz diye. içeri girdik. ve dehşete kapıldığım an yaşandı. ben hayatımda ilk kez bu saatte eskiciye sıfır alkolle girdim. girdim girmesine ama 5 dakika etrafa bakındım ve sonra da bir çıktım. dünya ayıkken çok çirkin göründü gözümüze. üzüldük doğrusu. danstı sarhoşluktu onlardan değil de, yani genel olarak, dünya pek çirkindi azizim. sonra asmalıya gidip bir güzel shotlarımızı içtik, bir saat sonra laylalaylalaytrilaylay pozisyonunda kahkahalarla girdik içeri. ha şöyle dedim. dünya güzelleşsin. dansımızı ettik, şahsen ben yazın çılgın gezmelerinden sonra uzun süredir ilk kez içtiğim içki mahmurluğu soda limonumu içtim, sonra çıkıp eve döndük orayı kapatmaya 15 dakika filan kala. evde bilgisayarı açayim, doctor who yüklenmiştir, saçım havluyla beklerken yeni bölümü izlerim diyordum ama nerdeeee, havlularla sızmışım. gözlerimi sabah altıda açtım, uyku pozisyonu aldım, hala ıslak saçlarımı havluyla sardım -delirdiniz heralde bir de saç mı kurutacaktım- ve uykuya daldım. uyandığımda saat bir buçuk filandı.

işte rhcp heyecanı böyle başladı, ideal pazar gününe böyle bağlandı efendim.

Anthony'e selam ederim, derhal bıyığını kessin hiç yakışmamış.