23 Eylül 2012

[Kirpik tanesinin anatomisi.]

geçenlerde gözüme şampuan sıçradı. önce korktum gözlerimin yanmasından. ama fark ettim ki, kirpiklerim gözlerimi korumuş, gözüme denk gelmemiş. bambaşka bir zamanı hatırladım. lisedeki bir ingilizce dersini. hoca sormuştu: "demir parmaklıklar neden var? yani demek istediğim şu çocuklar: sizi içeride tutmak için mi yapılmışlar, dışarıdakileri dışarda bırakmak için mi?" o ana kadar bunun farkına varmadığıma inanamamıştım. sadece dışarıdakileri dışarıda değil, bizi de içeride tutuyor bunlar demiştim. çok garip bir andı. kirpiklerimin gözlerimin parmaklığı olduğu o anda, işte bunları düşündüm.

biraz daha düşününce bu konunun üzerinde, kendimi aynanın karşısında buldum. bizim kirpiklerimiz parmaklık olarak dizayn edilmemişti işte, tam karşımda duruyordu. dışarıya açılan pencereler gibi, dışa doğru, şiirlerde dedikleri gibi ok ok uzanıyorlardı. öyle pencereler ki, zehirli gözyaşlarını oradan dışarı atıp kurtarıyorduk kalplerimizi. öyle pencereler ki, ışık ışık. 

sonra başka bir şey geldi aklıma. hani kirpik bazen batar içe doğru kıvrılıp. siz kendinizi güç bela aynanın karşısına attığınızda, bir tek kirpik tanesinin içeri doğru dönüp, ok gibi gözünüze saplandığına tanık olursunuz. işte o an, hapishane görevini yapar içeri kapatıp sizi. sohbetlerinizden kopar, kendi dünyanızın derdine düşüverirsiniz. ama göz bir kere bu, ister istemez gözyaşı akıtır da o kirpiği yoluna sokar. kapılar açılır.