19 Temmuz 2012
[17 Temmuz '12, gün batımından önce.]
Agaclar hakkindaki bilgim son derece sinirlidir aslinda. Sogutu bilirim
misal buffy'deki willow'dan oturu, cinar diye bir arkadasim vardi oradan
cinari ogrendim 5 parmagi andiran yapraklariyla, cam zaten en
favorilerimdendir yilbasi dolayisiyla, igde yillar yili denize
girdigimiz kumsaldaki agactir benim icin ornegin. Ama bir tanesi var ki,
yeri ayri. Kavak... Hayir basimda kavak yellerinden dolayi degil benim
bu agaca sevgim. Tam tersi, ben o agaci, basimda kavak yelleri esmeden
ogrendim. Iste benim bu agaci ogrenmemin sebebi evimizin onundeki
kavaktir. Hisir hisir bitmeyen bir musiki onunkisi... Yolcu gemileri
gecerken aman manzara kapatiyor diye icimden gecirip asla disa
vuramadigim kavak. O sesi olmasa huzursuz bir bekleyise savrulacagim
kavak. Hani muzik ses olmayan bir film gibi kulak tirmalayici bir
sessizlik o tarif ettigim. Yildan yila, yazdan yaza geldigim bu huzurlu
beldede buyuduklerine tanik oldugum o iki kavak. Seslerinizi kaydedip
dinlesem bana bu goruntunun huzurunu veremeyeceksiniz biliyorum...