30 Temmuz 2012

[25 Temmuz 2012, Granada.]

Bir onceki gun granada panaromik turumuzu yaptigimiz icin sabahki tura katilmayip misler gibi uyuduk bugun. Uyandiktann sonra gorulmesi gereken son yere gittik: el bañuelo. Efendim burasi buranin en eski ve hatta yanlis anlamadiysam ilk hamamlarindan. Tabii icinde mermer filan yok, binanin icine girip kubbelerdeki arap motiflerini goruyorsunuz ancak. Gezmesi toplam 5 dakikayi almiyor. Bu fasli da bitirdikten sonra granada'nin nisantasi'siymis burasi dedigimiz bir meydanda yemek yedik.  Ogleden sonra ise granada'ya gelme sebebimiz olan el hambra sarayina gittik. Sunu en bastan soylemek lazim: boyle bir guzellik olamaz. Oryantal mimarinin gordugum en guzel ornegi bu saray. Duvarlardaki yazilardan kubbelerdeki ahsap yildizlara, ince ince duvar isciliginden binbir cesme ve havuzuna, bahcesinin bir ucundan digerine o kadar guzel ki insan kendini ben de sultan olsam burada yasardim derken buluveriyor. Yalniz sunu da soylemek lazim, ispanyollarin isabella ve ferdinand'in gelisiyle tum islami ogeleri yok etmeleri ve yerine yeni seyler koymalari apacik. Egreti durmus bariz sekilde. Tamam havuzlar guzel, ama fark ediyorsun ki o tas isciliginin mimariyla o havuzun mimari ayni olamaz. Aaa bir de kendime ve belki ilgili olanlara not duseyim, el hambra kizil saray demekmis. Neyse efendim bu muhtesem yapiyi gezip, dun yemek yedigimiz yerin karsidan fotografini da cekince geldik oteleee. Sarayi gezerken bize eslik eden ispanyol rehberimizden ogrendigimiz restorana aksam yemegine gittik. Ama nerdeee, adam dukkani kapatip tatile cikmis! Yok boyle birsey! Keske ispanyol dogup siestalara doymayaydim diye icimden gecirmedim degil. Neyse efendim biz de rota degistirip bir baska meydandan ingilizce de konusabilen bir garsondan sangria siparis verirken bulduk kendimizi.

Simdi gunun diger yarisina geciyorum. Biraz once bahsettigim garson kizimizdan bir gece kulubu ogrendik. Sehrin bittigi yerdeydi desem yalan olmaz, bildigin cevre yolu tabelalari etrafimizi sarmisti artik. Adi mae west. Gittigimiz saatte bombostu tabi, biz de arada ilk tur ickileri icip sohbete devam ettik. Derken derken icerideki konsere daldik. Once konsepti anlatayim. Icerisini oda oda, hatta oda demek yanlis olur, hall hall yapmislar. Her odanin muzigi farkli. Her birinde bir sahne. Granada universitesinin 60000 ogrencisinin nereye gittigi resmen belli oldu a dostlar. Girdik efendim konsere. Apache diye bir gruptu calan. Orta yas ispanyol amcalar demiyecegim, abiler, yardiriyor bir gorseniz! Solist de dunya tatlisi mimik hareket ve sesiyle herkesi tavladi. Sultans of swing, stairway to heaven, the wall, we will rock you gibi sarkilar soylediler. Arada da albumlerinden veya bilinen ispanyol sarkilarindan oldugunu tahmin ettigim -cunku oradaki herkes ezbere eslik ediyordu- sarkilarini seslendirip verdiler coskuyu! Sonra biz pop hall'a gittik bir sure orada koptuk ve derken tekrar rock kismina donup delicesine dans ettik. Sabah 8.30 otobusun hareket edecegini bile bile saat 4.10'a kadar oradan cikamadigimizi soylersem sanirim orayi ne kadar sevdigimi anlarsiniz! Derken derken eve -ay bak elim ev yaziyor artik nasil alistiysam berduslar gibi otel otel gezmeye- donup yattik. Su an ertesi gunun otobus yolculugundan bunlari yaziyorum. Bugunun haberleri diger yazida sizi bekler.