30 Temmuz 2012

[23 Temmuz 2012, Sevilla.]

Bugun gozlerimi saat on birde actim. Bir onceki gunden sehir merkezini kesfetmenin, yok yok, odevini yapmak diyecegim hatta, keyfini surduk resmen. Kahvaltiyi kacirdim ama olsun, sehir merkezinde birkac oreo, bir iki ufak starbucks sandvici filan, arayi kapattim. Ilk hedef katedraldi tabii. Cathedral y giraldo. Burasi dunyanin en buyuk ucuncu katedraliymis. Ilki vatikan suphesiz, ikincisi de st.paul'mus. Oldukca ferah, sutunlari as islemeli bir katedral burasi. Icerisi oldukca genis, tum odaciklar ve sergi alani olarak kullanilan kutsal malzemeler kenarlarda, dolayisiyla alanin buyuklugunu hissedebiliyorsun. Ikinci duragimiz real alcatraz oldu. Efendimm burasi saraymis eskiden. Simdi de cesitli odalari gorup (back lighting'li fotolar cekip) bahcesinin keyfine variyorsunuz. Arap etkisinin yadsinamazligini bir kere daha kabul ediyor insan. Kapi ve duvar isciliginin fotografini cekmekten helak oldum desem yeridir.

Burayi da gezdikten sonra arena'ya gittik, adini uygun olunca yazarim unutmazsam. Bildigin matadorlarin oldugu arenaymis burasi, hemen mevcut tura katildik. Aman allahim bu olay bir vahsetmis ben bunu anladim. Kadin anlatiyor, once bir grup bogayi alana getirirmis, boga sakinlesirmis ve o esnada matador boganin karakterini cozermis. Bogalar bir yerde ozel yetistiriliyormus bir de. Sonra ikinci grup mizraklarla (ozel bi ismi var da bilemiyciim tabiy) bogayi kizdirir, oyle matador alana girermis. Once islemeli kaftanimsi ortuyu, sonra pembeyi en son da kirmiziyi kullanirmis. 'Perfect kill' omuzlarinin arasindaki noktaya tek kilic hamlesiymis. Zaten boyle olmassa genelde ona odul verilmezmis. Behey! Yuzsuzluge bak sen! Bi de kadin 3 yuzyil boyunca tek kisi oldu dedi. Kazalari saymiyoru heralde, bu bogaciklarin ahi en sonunda bi yerden cikacak tabi, oh cok iyi olmus. Sonra bogalar (olunce tabii) okuzlerle ceklir goturulurmus. O esnada halk eger matadorun odul hakettigini dusunuyorsa beyaz mendil sallar ve sonra hakem (ozel adi var yine) bu duruma karar verirmis. Odul alan matadorun ozel bir cikisi varmis. Tipki revir, bogalarin girisi, matadorun girisi icin ayri bir kapi oldugu gibi. Dedigim gibi, tum bunlari ogrenmek guzel olmakla birlikte cidden cok vahsi, cok gereksiz buldum ben bu boga guresini. Artik ispanyollar kusura bakmasin.


Bu noktada turistik turumuz sona erdi, sehir mimarisi kismisini bitirip kendimizi alisverise vermeye karar kildik. Zaten on calismamiz mevcut oldugundan, haritacibasi ben one dustum yardirip bu magazalara gittik. Ilk sok: ulen ciddi ciddi siesta yapiyo bunlar! 4 saat dukkan kapata kapata iflasla patlayacaklar ya, heyecanla bekliyore. Yerel bisiy de degil yani magaza, bildigin turistlere satiyor. Behey, umrunda mi dunya! Neyse efendim arada bir ogle yemegi yedik deniz urunu kizartmali filan, sonra yine donduk dukkanlaraaaa. Bir tane yelpaze begendim, dakka bir gol bir cook pahali cikti. Biraz daha uygun fiyatlisini bulurum diye begenip sormaya devam ettim ama en son 500 euro deyince adam, pes ettim ey dostlar! Biraz daha uygun koldan yelpaze aldim, sallari sormami saymiyorum. Begendigim dalli gullu flamenko usulu tum sallar onyuzbinmilyon euroydu! Cidden icime oturdugudur. Dukkan sahiplerinden izin alip fotograflarini cektik, annecigime gostereyim neler var yelpaze piyasasinda da gorsun bari. ay babami da unutmadim tabii ki. Ona da kastalyet aldim. Hani flamenkocular ellerinde tikir tikir caliyor ya, o enstruman iste. Bildigimiz kasik sesi ama bambaskaymis keyfi, birazdan anlatacagim. Tum bu hediye fasli da bittikten sonra (yine kardesim ve anneme tokalar filan) gectik ayuntamiento the bulusma yerine. Burasi belediye binasi oluyor. Evet ispanyolcam madridden beri gelisti baya hihihi :) atladik taksilere ve su ana kadar gordugum en buyuleyici sovu izlemeye basladik.


Flemenko bambaskaymis ben bunu anladim. Insan gidip yerinde gormeden kesinlikle anlayamaz. Sehir merkezinde gezerken bir suru flemenko bar vardi ufak ufak, biraz aramizda dedikodu yapip "hmm bu kadar da pahali degil ama neiyse" tadinda yorumlarla gunahini almisiz deniz hanim the rehberin. Tapas'li sangria'li krem karamelli yemek fasli surerken sahne bir saniye bos kalmadi. Genclerin gosterileri de guzel ve hatta guzel ne demek, nefes kesici olmakla birlikte biraz daha orta yasa yakin hanimlar beyler beni benden aldi esas! Allahim o mavili siyahli kadin kendinden gecti, beni de oldurdu. Onun zevcesi ( zevceden kastim onun dans partneri oluyor bu noktada) yeleginin onunu tutarak, ceketlerini savurarak, hizini alamayip dizlerine vura vura dans ederek beni bayiltti cidden. Yemek yiyemedim, ancak ickiye verdim kendimi yeminlen. Bu nasil tutkudur, bu nasil ihtisamdir, bu nasil bir bu nasil bir?!? Sonra bir baska kadin cikti, soyle anlatayim kadini, gece sonlarina dogru carmen'i bu kadin oynadi! Cok cok cok guzel kadinlar olmamasina ragmen, danslariyla bir tanrica olan bu kadinlari izlerken ruhumda endulus'un insanin icine dolan muthis enerjisini hissettim. Beylere gelince... Bir onceki gun barda yari ciplak dans eden manken cocugun seksapelitesi bu 30lu 40li yaslardaki adamlar tarafindan yerle yeksan oldu.


Simdi bu beylerden bahsetmek icin ayri bir paragraf acacagim. Once bayanlar dans ediyor. Onlarin kostumleri, eteklerini savurmalari, yelpazeleri, sallari goz ziyafeti cekiyor. O esnada beyler (genelde ciftler cikiyor, arkada tempo tutan tipler oluyor) oturarak tempoya eslik ediyor. Sonra kadin adamin onunden tum isvesiyle goz suzerek gecerken adam ayaga kalkiyor, kadin oturuyor. Adam dansa yavas basliyor, eli yeleginin ustunde, sanki bakin sadece ayaklarim oynuyor, vucudumun ustunun kontrolu bende dermis gibi. Sonra hizlaniyor ve hizini alamayip tum bedenini enstruman olarak kullaniyor. Omzuna vuruyor ayri ses, dizlerine vuruyor, bacagina vuruyor apayri sesler. Sonra donmeye basliyor kendi etrafinda. Boynundaki fular donuyor, gomlegi gittikce ter icinde kaliyor, saclari dalgalaniyor ve o anda tum muzik durup isiklar yaniyor. Soluk. Alamiyorsun. Ardindan ciftler karsilikli dans ediyor. Ayri ayri hareketleri ortak adimlar takip ediyor. Bakisiyorlar, sariliyorlar ve sahneyi terk ediyorlar. Biliyorsun o an. Eminsin. Tango bahane, flemenko sahane!! Efendim uzun lafin kisasi benim carpintim filan oldu bu gosteride, kendimden gecti, catalimi yerinden kaldiramadim desem yeridir. Mutlaka gorulmeli mutlaka, MUTLAKA!!


Simdi gecenin sonunu bagliyoruuuum. Sevilla'da bir festival varmis. Ama taksicinin dedigine gore bu sevilla festivali degil, ufagiymis. Bana gore triana belediyesi toplamis mekanlari panayirda, her dukkan gelirini bir kuruma birseye veriyor. Artik ekonomik cokuntunun bu kadari! 4 saat uyumaya benzemiyor tabi bu dear comrades español. Ama boyle dedigime bakmayin, cok eglendik. Piña colada'lar alindi, daiquiri de melon tadildi. Oy valla cok guzeldi! Ressmen yerel halka karistik azizim. Hatta sunu da cok kiskandim, canli muzik yapiyorlar mesela, aman tum kadinlar erkekler flamenco yapiyor! Bu ne lan! Ben de yapicam, ben de ogrenicem kapak olucek! Valla cok guzeldi ortam yahu. Endulus gokkubesinin altinda elimizde ickiler, uzaktan gitar sesleri, ole naralari ve nehrin aksam esintisi. Daha guzel olamaz.


Ara dipnotlari geciyorum bu noktada. Bir ara kalkip "ku de ta" denilen bara gittik. Kapaliydi ezik yer. #epic fail. Yelpaze ve salci dukkani da zengin olduktan sonra gelmeye karar verdik a ile. Kapaticaz dukkani, alicaz sedeflileri alicaz el islemesi resimlileri alicaz dantellileri alicaz uyduruk cerceveleri bile! Peh!


Efendim gece sonunda nehir kenarinda otururken yorgunlugumuz coktu ve donmeye karar verdik. Yollara cikacagiz yarin diye valizimi bi duzenledim, dusumu aldim ve saat dort sularinda yastiga basimi koydum. Mutlu ve huzurluyum.