19 Temmuz 2012

[18 Temmuz '12, gece: Right side of wrong.]

Insanin her zamanki rituellerinin disina cikmasinin yarattigi hissi tanimlamak cok zor aslinda. Kimisi vazgecemeyecegin aliskanliklarin varsa yaslanmaya basladin diye nitelendirir bu durumu mesela. Zaman icinde bana daha yakin gorunup aslinda uzak duran sarkilar anilar gruplar ve hatta filmlerin yasattigi o yaslilik duygusunu sevmemekle birlikte, bugun yasadigim bu degildi biliyorum. Bugun kendimi bir aynanin icinde buldum. Dogru yerdeyim, ayni yerdeyim ama farkli goruyorum hayati. Oyle garip ki... Aksam serinliginde cay iciyorum ama oteki balkondayim mesela. Ya da kapidan cikip yan kapiya yoneliyorum anneannemlerin tarafina ama uzerinde anahtar yok kapinin. Dile kolay 23 yil boyunca kapinin ustunden sadece geceleri alinan anahtarin orda olmamasi oyle anormal ki, kilide dokunurken buldum kendimi, sanki anahtar orada ama ben goremiyorum. Oturma odasinda oturdum misal, koltuk ayni, oturdugum yer ayni, ruzgar ayni, pencere ayni, ama eksik olan nefes, nefesler odanin icinden isigi alip kacmis, goremiyorum etrafi. Katlanan posetler, naftalinli esarp cekmecesi, askida giyilmeyi bekleyen elbiseler, uzerinde kemeriyle kapida asili duran pantolon... Oyle yabanci ki bana, oyle tanidik ki! Yillardir hic acmadigim cekmeceler -havlu lazim oldugunda annanisten istemek, hirkayi annanisin du bakem diyip getirmesinden mutevellit- yillar yili kullandigim esyalarla dolu. Insan ne yapsa bilemiyor, elini kolunu bir yere koyamiyor. Dolaplar acilinca naftalin, belki biraz rutubet kokusunun ardindan ruh kokusuyla doluyor heryer. Cam siselerde yarim kalmis parfumler ve tras kopugu tum evi sariyor. Adeta eter gibi, ne kadar mucadele edersen et burnundan iceri dolup nefesini tikiyor, ruhuna sokuluyor ve sen cekmeceleri actiktan sonra esyalari toplamaya bir bayginlik halinde devam ediyorsun. Oyle ki aksam oldugunda yorgunlukla balkonda otururken isiklari acmiyorsun. Hayir, gecmis yazlardaki sinek gelir diye acmamak degil bu, sadece gozlerin o bayginliga alisik. Maalesef. Aliskin. Alismak zorunda.
Aslinda biraz once izledigim isik isik yolcu gemisini yazacaktim. Cemberimde gul oya referansi yapip "icimden gemiler gecsin" istiyorum diyecektim. Ya da oyle birseyler. Sonra yine o sonsuz yildizli durgun gokyuzune bakip belki van gogh'u anacaktim. Ama aynada hapsolmanin bas dondurucu hissi agir basti saniyorum. Yazsam aynayi kirip disari cikarmisim gibi sanki. Ama o aynadan cikmak bir yana, bulundugum tarafin faniligi, ikinci anneannemin varliginin ustune golge dusurebilecek herhangi bir catlak ihtimali bile sarsti beni. Saniyorum bu tarafta kalacagim.