Bugun yine yolculuk gunu, erkenden otobuse dolustuk efendim. Uzun
uzadiya anlatilacak bir sey yoktu malesef. Malaga'ya gittik once,
picasso'nun evini sooyle bir gezdik, arada muhtesem bir noodle yedik
(noodle go adamsin ya!). Ardindan kisa bir yol yapip mijas'a gittik. Ay
burasi cok meshur bir sayfiye yeriymis. Popom afedersin. Sikintidan
patladik patladik yarebbiiim! Fotograf, fayton, souvenir shop bitti bu
bir bucuk saat bitmedi ayol. Neyse yola ciktik, uzattik ayaklari uykuya
vurdum. Granada'da attik kendimizi otele ve en sonunda sehir merkezine
indik. Oyle bir sehir dusunun ki yolda taksi yok, telefonla cagiriyorsun
behey! Ama sonra buyuleyici bir sey oldu ve bir restorana geldik. Su an
karsimiz al hambra sarayi, sag tarafta granada'nin gece isiklari. [...]
Dun gece sohbet o kadar guzeldi ki yazmadim simdi tamamliyorum. Dun
gittigimiz yer buyuleyiciydi. Hem manzarasi hem de havasi diyeyim.
Sangria'lar, et yemekleri, o turuncu tondaki isiklar, aksam esintisi,
sarayin gece isiklari ve arka fonda catal bicak tikirtilari, cesitli
dillerde muhabbetlerle saatlerce orada oturduk. Donuste buyulenmis gibi
taksiye bindim, uyku bastirdi tekrar ve otele donduk. Maillerime baktim,
yazilarimi yazip tamamladim ve uykuya daldim.
Yazimi Picasso'nun soyledigi bir sozle bitirmek istiyorum, sanirim bu sozler hakkinda birseyler yazacagim ilerde.
"Although I come from far I am a child and I want to eat and swim in salt water on the picture painted on a transparent canvas"