14 Kasım 2012

[Kitap okumak iki nokta üstüste.]

Kitap okumak... Nedir diye hayatimin herhangi bir evresinde sorsaydiniz bana, hemen bir tanim yapabilirdim. Hic dusunmeden. Cunku oldum olasi benim icin kitap okumak baska dunyalara gitmek demek. Karakterlerle beraber kacmak, ormanda beraber kosmak, calilarda beraber saklanmaktan ote bir sey bu. Dugun oncesi gelen kara peceli kadinin siluetini gorunce/okuyunca, kaninin cekilmesi demek. Ruzgar uguldarken o meshur tepede, battaniyeyle ortmek demek kendini, ellerinin buz kesmesi demek. Diyorum ya, kitap okumak baska dunyalara gitmek demek benim icin. Gidip gormek degil, okudugum surece, hatta okuduktan sonra bile yasayabilmek, o anilari kendime yazabilmek demek. Iste bu yuzden, artik kitap okumak ozgurluktur demeye baslayacagim galiba. Cunku baska dunyalara gitmek zor degil. Baska dunyalara gidebilecegine inanmak zor. Baska dunyalara inanmak zor. Kurgu bunlar, aglanir mi hic diyenlere inat, inadina aglamak, inadina uykunun kacmasi zor degil. Gittikten sonra geri donmek zor. Kendi gercekligine sigmak zor. Gercekligini kabul etmek. Zor.

Bugun sevdigim, ustelik sadece bir kitabini okuyup da sevdigim, ama bol bol quote'larini takip ettigim bir yazarla bulustuk yeniden. Iki dost cay sohbeti eder gibi, o anlatmaya basladi oykulerini. Ben dinledikce keyif aldim ve tipki cayla gelen minik kurabiyeler gibi tadina doyamadim. Ama oburluk yapmayip, yarina da biraktim. L'ame de paris dedigini duyar gibiyim Marlene'in. Venedik sokaklarinin ruhu, ruhumu Paris gibi sarmadi, saramaz hic bir zaman inanmiyorum buna, dogrudur. Ama cok sevgili dost, bu gece beni San Marco meydaninda uzaktan duydugum gitar sesleriyle sarhos ettin. Senin ruhun nerelerde, keske bir oturup konusabilsek.

Neyse efendim, uzun lafin kisasi #currentlyreading Nocturnes - Kazuo Ishiguro.