07 Kasım 2012

[Walking Dead S3E4: Let the blood spill!]



aman tanrım! o neydi lan öyle? evet evet, walking dead'in son bölümünden bahsediyorum! ne yaptınız anacım siz!? hadi dexter mexter izleyen bünyem kan vahşet açlığına alışkın, hadi diyelim ki seviyoruz bu kadar çılgınlığı, ama böyle olmaz ki! insan akıştıra alıştıra yapar tüm bunları! neydi o öyle anacım! üstelik sezon arasına filan da girmiyorsunuz şimdi baktım siteden! o yüzden bölümle ilgili dehşetli şoklarımı anlatmadan önce tek kelimeyle bölümü özetliyciim: yummy!




yine bir pazartesi klasiği olarak yemeğimi filan tepsiyle önüme alıp walking dead izlemeye başladım. daha en başında geyik cesetleri filan çirkindi tabii. hatta birinin yere kalp koyması, walker'ları bir yerlere yönlendirmesi filan hiç haz etmediğim bir durum oldu. walker'ların bir şey bulduğunda avuç avuç yemesi beni öldürüyor. hala. yikes! neyse efendim bölüm son derece sakin başladı. inmate'ler bizi de yanınıza alın filan dedi, rick sert adam kararları verdi filan. buralarda bir bokluk yoktu açıkçası. hatta inmate'lere üzülürken filan buldum ben kendimi. ama işin comic relief'i kimsenin ezik t-dog'u sallamaması oldu, sanıyorum bu noktada jetonumun düşmesi gerekirdi. ay yazıyı bitirdikten sonra aklıma gelen ayrıntıyı paylaşmadan edemeyeceğim duruuun! biraz öncce tv.com'daki review'u okurken aklıma geldi, kahkahalarla güldüm, ben bunu nasıl unuturum nidalarıyla buraya ayrı bir yer açıp yazıyorum ey dostlar. bence review'daki iki cümle o sahneyi anlatmaya yeter. "How does Maggie's hair look so good after post-apocalyptic morning sex in a prison guard tower!? I think she may be starring in secret shampoo commercials while the rest of the group kills walkers." hahahahahaha, başka da birşey demeyeceğim. ama seriously guys, pull your shit together demek istiyorum o ayrı. neyse tüm bu geyiklerden sonra anacım bir baktık ki hapishane avlusunu zombiler bastı! bildiğin akın akın zombiler! yüzüklerin efendisi iki kule savaş sahnesi gibi zombiler, yok böyle birşey! herkes tabi bir deliğe kaçtı. allahm yarabbim bu hershel hala ölmedi ya, daha da sözüm yok. galiba kendisi bilmediğim bir saint'i canlandırıyor. neyse efendim rick mick bütün ekip yardıranzi koşup olay yerine geldiler ama tabi çoktaaan herkes dağılmıştı! ulen o hershel koltuk değneğiyle bire paraladı zombileri behey diyorum. ama tabii ki bir daryl'ciğim değil. daryl bir zıpladı, baaam diye çılgın bıçağını kafatasına soktu zombilerin. o nasıl bir güç arkadaşım, adı üstünde kafatası yani, tası kırdığındır her seferinde. aferim! önce geliyorum t-dog ve carol cephesine. ay t-dog yaralanınca dedim ki sıçtık. yine 2-3 bölüm seni öldürsek mi öldürmesek mi gıy gıy vıy vıy çilelerle geçicek, bu dönücek, vurucaklar filan, uğraş dur. ama neyseki böyle bir sonla karşılaşmadık. neden? çünkü kendisini zaten kimse sallamıyordu, bööyle sessiz bir şekilde gitti diziden. tabii pek sessiz olmadı. carol'a kaç deyip nıhaaaaaa diye zombilerin üstüne atlaması kahramancaydı tamam. ama yine parça parça adamı koparmaları, yikes demekle yetineceğim. çok pisti ya. yapmayın bunu ööeaaağğğhhhh! geliyorum carol'a. ben zaten o tek başına kalınca hiç şansı olmadığını anladıydım. zaten sophia'dan sonra daryl'e filan yavşayarak gözümde karakter sürecini tamamladıydı. ama yine de bööööyle yerde yatarken, komple derisi gitmiş, kıpkırmızı akciğerler, otopsi pozisyonu filan, şık olmadı. yazık daryl'ciğime pek üzüldü kendisi, fularını eline alınca carol'ın. it's a wild world. neyse geçiyorum bu mevzuyu, geliyorum esas olayaaaa. tabi arka fonda sürekli siren sesi çalıyor, zombiler akın akın geliyorlar ama bu kadar entrikanın ortasında bu olayın üstünde durmayacağım. ne dedim, gelelim esas olayaaaa. tüm bu karmaşa silsilesi içinde lori ne yaptı? tabii ki doğum başladı! yani başlamasa diyecektim ki lori hayırdır hasta mısın? çünkü kendisi dizinin en olmadık yerlerinde içine sıçmakla usta. neyse, başladı doğum efendim. glenn'in sevgilisi (valla üzgünüm adını hatırlayamadım canım) ve carl'la girdiler bir depoya. lori ıkınıyor filan, ama sürekli bokluklar silsilesi ardarda gelmek zorunda olduğu için kız lori dur ıkınma something's wrong dedi. kan filan oldu eli, ki bu problemi daha düzgün anlatsalar iyi olurmuş, sonuçta doğum bu, kan anomali göstergesi değil yani, hele de bu dizide. neyse lori doğuramayacağını anladı işin özü. beni boşverin bebeğimi kurtarın muhabbetini de yaptı. ama kız ne yapsın dan diye kadını kesip biçecek mi? evet dedi lori, carl'ın bıçağı var yaparsın. yok artık demek istiyorum! velhasıl gerçekten de sezeryan yaptı kız yahu! bebeğe zarar vermiyim bilmemne derken lori çığlık çığlığa bir halde kız bebeği alıp çıkardı, hatta bebeğin abisi carl'dan yardım istedi, tabii bu esnada lori çoktaaan bayılmıştı. ve bence bir noktadan sonra o yüzünün bembeyazlığı ölümle soğudu gibi geldi bana, lori öldü gitti dostlar. kabul ediyorum, veda sahnesi acıklıydı. carl her ne kadar güçlü bir çocuk, hatta elinde silahıyla ordan oraya yardırırken farklı bir çocuk, ve hatta yetişkin gibi görünse de, lori'ye veda ederken ufacık bir çocuk oluverdi gözümüzde. zaten her zaman öyle değil midir? neyse, bu son cümlemle ilgili aklıma bin bir şey geldi yazmayacağım, beni mutsuz eden şeylerden uzak durmak istiyorum olabildiğince. neyse dönüyorum walking dead'e. en acı sahne carl'ın geri dönüp lori'yi vurmasıydı çok net. there, I said it. içim acıdı yahu. hele de it's my mom dediği an bittim bittim. ah be carl, ne çilen varmış senin evlatçım yani. neyse bölümün sonunda herkes buluştu dostlar. ve rick. rick o anda sazı eline aldı. helal olsun rick'i oynayan adam, çok iyiydin be ya. üzdün hepimizi. karşısında kız, bebek ve carl'ı görünce ne olduğunu anladı. sonra carl'a baktı, carl'ın ne yaptığını anladı. ve resmen 3 yılın çöküntüsü adamın üstüne karabasan gibi oturdu. bıraktı kendini yere. ah be rick, üzüldüm sana. ama lori ve gıy gıy yorumlarından kurtulduğumuz için biraz daha hard core bölümlere hazırladım kendimi. ne de olsa seni biraz limitleyen kişi oydu. bakalım lori olmadan nasıl çılgınlıklara imza atacaksın.