19 Şubat 2013

[Once Upon a Time S2E14.]

bööööyle kurulduğum salon koltuğunun üzerinden yazmaya üşendiğim, ama yine de bahsetmeden geçmek istemediğim çok sevgili dizilerimi düşünüp gülümsüyorum şu an. arka fona at last açtım, böyle bir huzur olamaz a dostlar.

öncelikle once upon a time. bu bölümü çok sevgili arkadaşım i'ye ithaf ediyorum. zira kendisinin bütün kehanetlerinin gerçek olduğu bir bölüm oldu. düğümler çözülürken daha da çok karışırken, once upon a time, ilk sezonundan çok daha güzel bir dizi olduğunu kanıtladı. benim merakım ve endişem baelfire'la rumpel kavuştuktan sonra -ki bir noktada barışaacaklar- what's the point of living there pozisyonuna gelinmesi. düşünün yani. koca sezonun tek entrikası cora mı olacak? haydi hayırlısı. gelelim bölüm yorumlarınaaa. burdan sonra ciddi bir spoiler bombardımanı geliyor dostlar. her zaman dizi başlığı açıp yazdığımda spoiler oluyor ama bunlar çok major, çok yoğun spoiler niteliğinde, dikkat. emma, henry ve rumpel vardı gitti baelfire'ın evineeee. adam kaçtı kaçıyor derken emma da peline takılmasın mı? ve the beklenen an. emma henry'nin babasıyla karşılaştı, meğersem henry'nin babası rumpel'ın oğluymuş. yani en nihayetinde charming, snow ve rumpel'ın torunları ortak beheey. emma'nın o ifadesini unutamayacağım heralde. resmen benim bile dizlerimin bağı çözüldü. kalbini kıran, seni hapse atan -ki hepimiz biliyoruz illa ki parmaklıklar ardına düşmek gerekmediğini. derinlerinde bir yerdeki hapishaneye mahkum olmak için illa ki bir hakim hükmü gerekmediğini. hepimiz. biz, kalbi kırılanlar.- adamla karşılaşınca başından aşağı kaynar sular döküldü emma'nın. muhteşem bir sahneydi. bravo canım, bu sahneyi çok güzel yakalamışsınız. hele bir de pubda konuşurlarken o zaman neden benim key chain'i takıyorsun diye sordu ve kolyeyi koparıp attı ya emma, ah vallahi kalbim parçalandı, yapmayın böyle yahu. oyh. iç çektim. devamında regina ve hook ve belle sahneleri üzerinde tabii ki durmiyciim. bayıktı oralar. emma hakkında bir de şunu söylemeli: orda öylece kalakaldıktan sonra telefona sarılıp en yakın bildiğini araması ne kadar insaniydi öyle? bayıldım bayıldım bayıldım. tebrikler çocuklar. gelelim the next best konsepte. elbette ki rumpel'dan bahsediyorum. rumpel'ın geçmişiyle ilgili daha çok bilgi aldıkça kendisini daha çok seviyorum, daha çok merak ediyorum ve daha çok bölüme ihtiyaç duyuyorum. seer konsepti muhteşemdi. hatta it was about time demek istiyorum sayın seyirciler. tüm yazında ve dizilerde anlatılan o yükü çok güzel göstermişsiniz. o dikişler, ellerdeki gözler, vauv dediğimdir, çok etkilendim. sonunda seer'ın ölmesi ve en sonunda yükünden kurtulduğu 2 dakikada dahi mutlu olması çok vurucu bir darbeydi. geleceğin tamamlanması gereken puzzle'lardan oluştuğu, you will get use to differ what can and what will be teması... vauv. şapka çıkardığımdır. artıkın tek merakım henry'nin rumpel'ın ne şekilde sonu olacağı konsepti. bunu da önümüzdeki bölümlerde görürüz herhalde.