16 Mart 2016

[Shameless S6E1-9.]

adeta doyamadığım dizilerden biri bu dizi. çünkü hem gülmekten yerlere yatıyorum, hem de aradığım tüm dram 50 dakika içerisinde birleşiyor. her zamanki ikilem: komedi alanındaki dizinin dram olması sebebiyle hiç ödül almaması. almazsa almasın, yine de izlerim, yine de severim!

efendim, bu sezon bence debbie'nin sezonu. zira kendisi hayatını mahvetmekle meşgul. hem komik, hem de acı bir durum -dikkat, trajikomik değil- olması bir yana, frank'le maceraları görülmeye değer! of frank, sen nasıl bir adamsın? biz sana nasıl alışamadık 6 sezondur? seni gidi shameless seni diyorum. korkum doğum esnasında boklukların olması. umarım dramatik bir noktada salya sümük ağlarken bulmam kendimi. bu arada geçen sezon carl frank'in çok etkisindeydi, bu sezon debs etkisinde. inşallah kurtulur diye fingers crossed.

bir yandan lip var tabii. lip'in maura isles ile olan ilişkisi beni benden alıyor, çünkü sen isles'sın! senin döpiyes giyip havalı havalı bilimsel çıkarımlar yapman lazım bebeyim, ne bu böyle seks oyunları? gerçekten gözlerime inanamıyorum ama kendisini de gözü pekliğinden ötürü tebrik ediyorum. sezonun lip nezdindeki gizli kahramanı olan alkolik hocaya da bir alkış gidiyor.

fiona. ah fiona. umarım mutlu olacaksın. ama fuck you fiona'nın acısını çıkarman gerek, bak buraya yazıyorum. senin bu single hayata tutunamıyorum tavrın kalbimi kırıyor. daha ne yapacaksın be fiona? çoluk çocuğu sen büyüttün.

carl'cığım maceralarına tam gaz devam ediyor. kendisinin kestiği kızla olan maceralarını heyecanla takipteyiz efenim. bu çocuk mutlu olsun çok istiyorum. thuglife kafalarından çıktığı için sevindim. ama dahası, o olay sonrasında kendisinin içe döndüğünü, vicdanıyla baş başa kaldığını ve en nihayetinde zor da olsa karar verdiğini görmek beni daha da çok sevindirdi. belalı ama iyi bir çocuksun carl. seni seviyoruz.

ian'a gelince... ian ve mickey'nin hikayesi daha güzel yazılamazdı heralde diyerek sözlerime başlıyorum. başladıkları ve bittikleri noktayı düşündüğümüzde, mickey'nin geçirdiği değişip görülmeye değerdi. o kadar güzel bir aşk hikayesi izledik ki, doğrusu itfaiyeci çocuğa önce ısınamadım. ama sanırım o ve ian'ın maceraları da keyifli olacak. beklemedeyiz efenim.

liam hakkında çok hikaye yok tabii ama bu çocuk resssmen bizimkilerin ali'si olmaya aday. gözümüzün önünde büyüyor yahu demeden edemeyeceğim.

son bölümde mandy'nin telefonuyla bir anda bölüme dahil olması, lip'le karşılaşmaları, arabası, hayatı. yeminle duygulandım yahu. daha iyileri hak ediyor zannımca. içim parçalandı ve aynı zamanda da sevindim. bilemiyorum neler oluyor, neler olacak, ama umut doluyum. umarım mutlu olur.

maceralarımız devam ettikçe -yanılmıyorsam- konuk oyuncu olarak yazan sean karakteri bu diziden çıkacak gibi hissediyorum. umarım overdose ile ölüp de fiona'cığımı bütün ömrü boyunca haunt etmez.

meanwhile, gus, umarım ölürsün paçoz.

to be continued dostlar.