06 Aralık 2012

[American Horror Story S2E7.]

hazır yazmaya başlayıp hızımı alamamışken geçen haftaki american horror story bölümünden de bahsetmem şart. o kadar güzel birşeydi ki bu bölüm, kendisine bir dizi bölümü demek az kalır, bir film tadında, bir şaheser görselliğindeydi. bu dizinin hiç bir bölümünü izlemeseniz bile lütfen bu bölümü izleyin ey dostlar. korkutucu olabilir, gerilim gerilim dakikalar yaşatabilir ama en azından angel of death adına sinemaya yansıyan bilimum görüntüler arasında en güzel kanatları görmek için tüm bunlara değerdi.

karakter karakter değinmek istemiyorum aslında ama yine de kendime engel olamayacağım galiba. çünkü lana'nı no zavallı hali aklımdan çıkmıyor. ne çilen varmış senin lana vallahi içim acıdı desem yeridir. hele de o amcaya denk gelip yine kendini briarcliff'te bulman konusunda dehşete kapıldım. sister jude'u gözlerimin arayacağı hiiç aklıma gelmezdi, bahse girerim senin de gelmezdi. bu mıymışık şeytan karıya oranla daha net en azından kendisi.

speaking of, sister jude veyahut jessica lange demeliyim, bu bölüm yine muhteşemdi. karakterin geçmişi hakkında bilgi öğrendikçe öğreniyoruz ve ilk bölümde kendisini gördüğüm andaki dehşet yerini acıma/üzülme/sevgi karışımı arasında bir hayranlığa bıraktı. tuvalette bileklerini kestiğin an gözlerimin önünden gitmeyecek jessica. bir an gerçekten intihar ettiğini düşündüm. neyseki bizim daha fazla yüreğimize indirmeden it was just a fantasy dedin angel of death'e. yine de, ufacık bir kesikten o kadar kan çıkmasına hala inanamıyorum. bilekleri enine değil boyuna kesmek gerektiği -ölmek için tabii- gerçeğiyle flesh and blood yüzleştik. sen keserken benim içimde birşeyler devrildi galiba. ruhumun başı döndü. kötü hissettim. insanın yalnız olması, çaresi olması ne acı birşey yarabbim. düşmanımın başına gelmesin dedikleri böyle birşey işte. hele de bir kadını bu halde görmek, yüreğimi daha da çok burkuyor. erkekler ağlamaz klişesinin ortasında büyüyüp yaşıyoruz ama esasen bir kadın kolayca koyvermez ağlamaya. bence tabii. subject to discussion. hani bir ağlamak vardır, bir de koyvermek vardır. bizler, ağlarız ama öylesine kendini bırakmak... bilemiyorum, kontrolü kolay kolay bırakmayız. bırakmam. belki de bırakamıyorum. neyse efendim, geçelim başka bir konuya.

o açılış sahnesine de değinmek lazım. kızın adını şimdi unuttum ama kit'in kankası uzaylılar tarafından kaçırıp kısırlaştırıldıktan sonra kendisini bir kan gölü ortasında bulmak dehşetli olmasa da, şaşkınlık verici oldu. en nihayetinde uzaylıların bu kadr yeteneksiz çıkmış olması beni şoka soktu. arden'in kızı iyileştirmesi -kendi kıçını koruması- şaşırtmadı, kendisi baş çirkef olduğu için it was expected.

lana'nın meşhuuur doktorundan yani katilimzden bahsetmek istemiyorum bu noktada. çünkü kendisine camları bilmemneleri saplayarak inşallah uzun süredir kurtulmuşuzdur diye ummalardayım. şimdi öldü mü ölmedi mi hatırlayamadım. ama çok gıcık olmuştum artık, bu bölümde de tavan yapmıştı, vaktidir. bsg doktor bey.

frances conroy, son sözüm sana. seni her görüşüm bende ayrı şaşkınlıklar uyandırıyor öncelikle bunu belirteyim. nerde six feet under'daki ruth, nerde crucible'daki çirkef kadın, nerde hizmetçi çok afedersiniz orospu kadın, nerde angel of death. şeytan kadınla karşılaşma anın ve ona kuzen demen beni benden aldı öncelikle. kalp. çok güzel bir metin olmuş the fallen one diye bahsedilmesi. senin kiss of death muhabbetleriyle insanlara yaklaşmandan haz etmedim doğrusu, çünkü sen galiba gözümde hep bir parça ruth'sun. ama insanlara ölümle getirdiğin huzur ekran başına hissedildi, o kanatlarını açışındaki ses, enteresan bir şekilde huzur verdi. belki de ölümü bu şekilde düşünmek insanın ruhu için daha iyidir. tabii kimin çilesi, neye göre çile, kime göre çile boyutunu henüz netleştiremedim ama, yine de, huzurlu bir ölüm, herkesin dileğidir ve sen, bunu muhteşem bir şekilde bize sundun. ruhuna sağlık frances conroy.

american horror story'nin her bölümünü müthiş bir heyecanla bekliyorum. öyle böyle değil. ama dizinin 4-5  bölüm içinde sona ereceğini bilmek beni üzüyor. ama ne yapalım, katlanıciiz artık bu dikene öyle değil mi? heyecanla bekliyoruz efenim.